Dairemizin bozma kararında kadın yararına hükmedilen maddi tazminat ile ortak çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının az olduğu belirtilmesine rağmen, mahkemece bozmaya uyulduğu halde bozma gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda mahkemece, iştirak nafakası ve maddi tazminat bakımından kararın kesinleştiğinden bahisle bozma sonrası verilen 14.03.2018 tarihli ikinci kararda iştirak nafakası ve maddi tazminata yönelik yeniden hüküm kurulmaması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı-davacı kadının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 18.03.2019(Pzt.)...
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı erkeğin tüm temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı-davalı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Taraflar arasında birleştirilerek görülen boşanma davalarının yapılan muhakemesi sonucunda, davacı-davalı kadının açtığı boşanma davası yönünden, tanıkların anlattıkları olayların bir kısmının evlilik birliği içerisinde üzerinden uzun süre geçmiş olması sebebiyle hükme esas alınamayacağı, bir kısım tanık anlatımlarının ise zaman ve sebep kavramından yoksun olduğu, bu hali ile asıl davada müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve ortak hayatın devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunduğunun davacı-davalı kadın tarafından ispatlanamadığı, davalı-davacı erkeğin birleşen boşanma davası yönünden ise dinlenen tanık anlatımlarına...
Buna göre, davalının iradesi ayrı yaşamın devam etmesi, evlilik birliğinin yeniden kurulmaması yönündedir. Davalının bu beyanları karşısında davacının ayrı yaşamakta haklı olduğunun kabulü gerekir. O halde, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda davacı eşin, evlilik birliğinin yeniden kurulmasından ve birlikte yaşamdan kaçınan davalı eşten tedbir nafakası isteyebileceği gözetilerek, TMK. nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de nazara alınmak suretiyle davacı lehine uygun bir miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken davanın tümden reddi doğru olmayıp, bozmayıp gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Dairemizce yapılan dosya üzerinden inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında daha önce Rize Aile Mahkemesinin 2011/72 Esas 2011/285 kararına konu olan aile birliğinin şiddetli geçimsizlik sebebiyle temelden sarsılmasına dair müvekkil tarafından boşanma davası açıldığını kocanın ortak hayatın sona ermesinde kurulu olduğu boşanma davası açmakta haklı bulunmadığı gerekçesiyle boşanma davasının red olduğunu, kararın 30/11/2011 tarihinde tarafların temyiz etmemesi sebebiyle kesinleştiğini, aradan geçen altı yılı aşkın zaman zarfında müvekkili davacının Sinop il merkezine yerleştiğini, hayatına bir başına devam etmeye başladığını, 2011 yılında bozulan ortak hayatın bir daha kurulamadığını beyan etmiş, tarafların 166/son hükmü uyarınca boşanmalarını, küçük çocukları olan Feme ve Seda Nur'un velayeti konusunda talebi olmadığından velayetlerinin davalı...
DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Dairemizce yapılan dosya üzerinden inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında daha önce Rize Aile Mahkemesinin 2011/72 Esas 2011/285 kararına konu olan aile birliğinin şiddetli geçimsizlik sebebiyle temelden sarsılmasına dair müvekkil tarafından boşanma davası açıldığını kocanın ortak hayatın sona ermesinde kurulu olduğu boşanma davası açmakta haklı bulunmadığı gerekçesiyle boşanma davasının red olduğunu, kararın 30/11/2011 tarihinde tarafların temyiz etmemesi sebebiyle kesinleştiğini, aradan geçen altı yılı aşkın zaman zarfında müvekkili davacının Sinop il merkezine yerleştiğini, hayatına bir başına devam etmeye başladığını, 2011 yılında bozulan ortak hayatın bir daha kurulamadığını beyan etmiş, tarafların 166/son hükmü uyarınca boşanmalarını, küçük çocukları olan Feme ve Seda Nur'un velayeti konusunda talebi olmadığından velayetlerinin davalı...
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma-Alacak Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından; kusura ilişkin gerekçesi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı tarafından açılan boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren geçen üç yılı aşkın sürenin geçmiş olması ve ortak hayatın yeniden kurulamamış olması sebebiyle (TMK.m.166/son) tarafların boşanmalarına karar verilmiş olup, boşanmaya sebep olan fiili ayrılıkta davalıya atfı kabil bir kusurun bulunmadığına, davalının manevi tazminat isteğinin, kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir olayın bulunmaması sebebiyle, yoksulluk nafakası talebinin de "sürekli ve düzenli gelirinin bulunması" sebebiyle...
hayatın yeniden kurulamaması ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuk Kutay'ın velayetinin davalı anneye verilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Dairemizce yapılan dosya üzerinden inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM:Davacı Mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı ile 1992 yılında evlendiklerini, bu evliliklerinden bir çocuklarının olduğunu, çocuklarının reşit olduğunu, son altı yıldır ruhi ve fikri uyumsuzluklar nedeniyle ayrı yaşadıklarını, bir an önce evliliğin sonlandırılması gerektiğini bu nedenle boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap ve karşı dava dilekçesi ile; adli yardım taleplerinin kabulünü, davacının üzerine kayıtlı araçların UYAP üzerinden sorgulanarak belgelerin dosya içerisine alınmasını,davacının üzerine kayıtlı araç ve iş makineleri üzerine 3....
Mahkemece "Tarafların evlenerek bir araya gelme konusunda anlaştıkları, bu hususta düğün hazırlıkları yaptıkları, hatta resmi nikah kıyarak ortak hayatın kurulmasını düğün sonrasına erteledikleri, ancak davalının yanaşmaması üzerine düğün yapılamadığı ve ortak hayatın kurulamadığı, nihayetinde kayden var olan ancak fiilen gerçekleşmeyen evliliğin boşanmayla son bulduğu somut olayda; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, yaşanılan yörenin gelenek, görenek ve kültürel özellikleri nazara alınarak düğünün yapılmasında ve ortak hayatın kurulamamasında tam kusurlu olan davalının eylemi nedeniyle davacının kişilik değerlerinin de ağır bir şekilde ihlal edildiği kanaati" ile davacı erkek yararına manevi tazminata hükmedilmiş ise de; boşanmaya ilişkin mahkeme ilamında belirlenen boşanmaya sebep olan olaylarda davalıdan kaynaklanan vakanın davacı erkeğin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı anlaşılmaktadır....
Eldeki boşanma davası koca tarafından, bu ret kararı mesnet yapılarak Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan “ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi, bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulmamış olması” sebebiyle açılmıştır. Açtığı boşanma davasının reddedilmesinden sonra davalı, 18.04.2005 tarihinde kocası aleyhinde Türk Medeni Kanununun 197. maddesine dayanarak nafaka davası açmış, “kocanın kusurlu davranışları sonucu ayrı yaşamak zorunda kaldığı ve nafaka talep etmekte haklı olduğu” kabul edilerek lehine nafakaya hükmedilmiştir. Bu karar 03.05.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşen nafaka hükmü, boşanmayı sağlayan fiili ayrılıkta kadının kusurunun bulunmadığı anlamına gelir. Bu durumda, boşanma davasının reddinden sonra, ortak hayatın yeniden kurulmasından kaçınan ve fiili ayrılığı sürdürerek, buna dayalı boşanma hükmünü elde eden davacı koca, boşanmada tamamen kusurludur....