Ancak çocuğun gözetim olmaksızın ana veya babasından birisiyle kişisel ilişki kurması ve sürdürmesi onun yüksek yararına değil ise ana veya babasıyla gözetim altında, yatılı olmadan dahi kişisel ilişki kurma imkanı öngörülebilir. Bu sebeple, mahkemece, üç kişilik uzman heyetinden rapor alınmak ve idrak çağındaki çocuğun bizzat dinlenerek, görüşü alınıp ve diğer tüm deliller de göz önüne alınmak suretiyle, infazda tereddüt oluşturmayacak ve çocuğun üstün yararını tehlikeye düşürmeyecek ve amaca da uygun şekilde kişisel ilişki tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 2.540 TL....
Bir şahısla evlendiğini halen bu eşi ile yaşadığını ve müşterek çocuklarında onlarla yaşadığını, müvekkilin davacının çocuğu olduktan sonra çocuğunun gerek velayetini gerekse de çocukla kişisel ilişki kurulması yönünde tüm çabalarına rağmen ve ısrarlarına rağmen annesi tarafından çocuğun baba olan müvekkile gösterilmediğini ve yaklaşık 9 yıldır çocuğun ayrı yaşadığını Medeni Kanunun aile bireylerine ve özellikle ebeveynlere tanıdığı bir hak olan çocukla kişisel ilişki kurulması hakkının davalı tarafından engellendiğini baba ile çocuk arasına telafisi mümkün olmayan psikolojik ve sosyal kopukluklar koyduğunu, müşterek çocuk Asım Güngör ile baba T1 arasında kişisel ilişki kurulmasına yönelik karar tesisi için iş bu davayı açma zarureti hasıl olduğunu ayrıca müvekkilin yargılama masraflarını ödeyecek maddi gücü olmadığından adli yardım taleplerinin kabulü ile müşterek çocuk Asım Güngör ile baba T1 arasında yıl içerisinde resmi ve dini bayramlarda okulların tatil olduğu...
Velayeti davacı anneye verilen ortak çocukla baba arasında mahkemece kurulan kişisel ilişki düzenlemesi; infaza elverişli olmadığı gibi geleceğe yönelik kademeli ilişki kurulması da o tarihteki koşullar bilinemeyeceğinden doğru olmamıştır. Mahkemece müşterek çocuk ile davalı-davacı baba arasında her ayın belirli hafta sonlarında, dini bayramlarda ve Temmuz ayında başlama ve bitiş saatleri de gösterilmek suretiyle uygun kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde düzenleme yapılması doğru olmamıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece ortak çocuk 2014 doğumlu Rümeysa ile davalı baba arasında yatılı olmayacak şekilde her ayın 2. ve 4. hafta sonu salı günü saat 17:00 ile 19:00 arasında, dini bayramların 2. günü saat 10:00 ile 14:00 arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Kişisel ilişki düzenlenirken göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun üstün yararıdır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir....
DAVA Davacı-davalı baba vekili dava dilekçesinde özetle; ortak çocuğun velâyetinin babada olduğunu ve mahkeme kararıyla çocukla anne arasında kişisel ilişki tesis edildiğini, annenin pavyonda çalıştığını, sabit ikametgâhının olmadığını, çocuğun akrabalarla ilişki kurmasını engellediğini, kişisel ilişkinin corona virüsü nedeniyle çocuk için tehdit oluşturduğunu iddia ederek; virüs tehlikesi geçene kadar telefonla kişisel ilişki kurulmasını, akabinde de haftasonları, dini bayramlarda, yarıyıl ve yaz tatilinde yatılı olmayacak şekilde kişisel ilişki kurulmasını talep etmiştir. II....
Ana ve babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilmiş olan çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça ana-babanın ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel ilişki kurma ve bunu sürdürmesi, çocuk için bir hak (Çocuk Hakları Sözleşmesi m. 9/3) olduğu kadar, çocuklarıyla düzenli şekilde kişisel ilişki elde etmek ve bu ilişkiyi sürdürmek ana ve baba için de bir haktır. Bu tür kişisel ilişki, çocuğun sadece yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya engellenebilir. (Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m. 4/1-2) Küçüğün bir başka aile tarafından evlat edinilmiş olması, gerçek ana ve babanın çocuklarıyla kişisel ilişkisini keser ise de gerçek ailesi ile aralarındaki soybağının bir gereği olarak bu hakkı ilanihaye ortadan kaldırmaz.Koşullarının varlığı halinde ve küçüğün menfaatine uygun düştüğü ölçüde hakim kararıyla bu ilişki yeniden tesis edilebilir. Türk Medeni Kanununun 325. maddesinde yer alan düzenleme buna imkan vermektedir....
Aile mahkemesinin 23.01.2014 tarihinde kesinleşen boşanma ilamıyla anlaşmalı olarak boşanmışlar, anlaşma uyarınca velayet davalı anneye verilmiş, davacı baba ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki düzenlenmiştir. Müşterek çocuk ... 06.08.2011 doğumlu olup, taraflar da farklı illerde ikamet etmektedirler. Davacı baba ile müşterek çocuk arasında boşanma davasında tesis edilen kişisel ilişki yeterli olmadığı gibi babalık duygularını tatmin etmekten de uzaktır. Çocukla davacı baba arasında babalık duygularını tatmine elverişli olacak yeterlilikte, müşterek çocuğun hafta sonları yatılı kalacağı,bayram ve tatillerde de davacının müşterek çocukla kişisel ilişkisini sağlayacak nitelikte kişisel ilişki kurulması yönünde karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kocanın temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı kadının temyizinin incelenmesine gelince; Velayeti anneye bırakılan müşterek çocuk 1996 doğumlu . ile baba arasında her hafta Cumartesi günü saat 10.00'dan ertesi günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulması, anneyi her hafta sonu eve bağımlı hale getireceği gibi velayet görevini gereği gibi yerine getirmesini de engelleyecek niteliktedir. Daha uygun sürelerle kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Ancak bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına (HUMK. md. 438/7) karar vermek gerekmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Her ne kadar mahkemece 31/01/2023 tarihli ek karar ile müşterek çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş ise de mahkemenin 06/03/2018 tarihli boşanma kararında müşterek çocuklar ve babaları arasında kişisel ilişki tesisine yer olmadığına karar verilmiş bu karar 27/04/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Kararın kesinleşmesinden sonra babanın müşterek çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin istemi ayrı bir dava niteliğinde olup aynı dosya üzerinden ek karar ile hüküm altına alınamaz. Baba tarafından müşterek çocuklar ile kişisel ilişki kurulmasına ilişkin isteminin ayrı bir dava niteliğinde olduğu göz önüne alınarak talebin dava olarak görülmesi için Aile Mahkemeleri esas sırasına kaydının yapılmasının temini için tevzi bürosuna gönderilmesine karar verilmesi gerekir iken yukarıdaki şekilde hüküm kurulması isabetli bulunmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Torunla Kişisel İlişki Kurulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de; kişisel ilişki kurulmasına ilişkin verilen kararların Yargıtay’da duruşmalı inceleneceğine ilişkin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde hüküm bulunmadığından duruşma isteğinin reddine karar verilip, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı babaanne ile küçüklerin görüşmesinin davalı anne Güzin veya bir uzman nezaretinde yapılması şeklindeki hüküm davacı tarafa külfet yükleyeceği gibi, davacının kişisel ilişki kurulması hakkını rahatça kullanılmasına da engel olacağından doğru...