Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

KARAR Davacı dava dilekçesinde, ölü kardeşi ...'ın nüfus kayıtlarında çocuğu görünen ... (...)'in, gerçekte ... ile ...'ın çocukları olduğunu, davalı ...'in mükerrer nüfus kaydının bulunduğunu ileri sürerek, nüfus kayıtlarının gerçeğe uygun olarak düzeltilmesini istemiş; mahkemece, davanın kabulü ile davalı ... (...)'in ... hanesindeki nüfus kaydının iptaline karar verilmiştir. Nüfus kayıtlarının düzenli ve gerçeğe uygun olarak tutulması kamu düzeni ile yakından ilgilidir. Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ile ilgili davalarda, mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bakımdan, hakim re'sen araştırma ilkesinin sonucu olarak kendiliğinden delil toplama yetkisine sahiptir. Dosyada bulunan ve davanın kabulüne esas teşkil eden Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesince düzenlenen 91778600-101.02-15-80291/3133 sayılı ve 16.10.2015 tarihli raporda, davalı ...'in %99,99 ihtimalle diğer davalı ... (...)'...

    Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/194 E. sayılı dosyasında gerekli incelemeler yapıldığını, kolluk ve ilgili birimlerce Durdu Mehmet ve Mehmet Ateş'in aynı kişi olduğunun tespit edildiğini, ilgili dava dosyasında taraflarına mükerrer kaydın iptali davası açılması için süre verildiğini, açılan bu davanın sonucunun beklenileceğini, nüfus kayıtlarındaki bu mükerrer kaydın iptalini talep etme zorunluluğunun hasıl olduğunu belirtip müvekkilinin annesinin babası olan Durdu Mehmet (T.C:) ile Mehmet Ateş (T.C:)'in aynı kişi olduğunun tespitine, nüfus kayıtlarındaki mükerrer kaydın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı T3 temsilcisi duruşma sırasındaki beyanında özetle; takdiri mahkemeye bırakmıştır....

    Nüfus kaydının iptaline ilişkin bu tür davalarda kaydının iptali istenen çocuğun dünyaya gelip gelmediği, doğduktan sonra bir müddet yaşayarak ölüp ölmediği, başka herhangi bir kimseye gayri resmi evlatlık olarak verilip verilmediği, kaybolup kaybolmadığı konularını en iyi bilebilecek durumda olan o çocuğu resmi kayıtlara göre doğurduğu kabul edilen ve resmen annesi olarak gözüken kadındır. Mahkemece bu konularda diyeceklerinin sorulması için nüfus kayıtlarında sağ görünen ...'ün annesi Cemile'nin getirtilip dinlenerek oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Özetle; nüfus kayıtlarında T1 kayıtlarının mevcut olmadığı, davacının babası ile ilgili muris arasındaki bağın nüfus kayıtlarından tespit edilemediği ancak aynı hane kayıtlarında Hüseyin ismine Hüseyin ve Hatice oğlu 15/04/1929 doğumlu Ahmet, Hüseyin ve Hatice kızı 01/04/1931 doğumlu Emine Doğan, Hüseyin ve Hatice oğlu 15/03/1935 doğumlu İsmail Kavlakoğlu'ya ait kayıtlarda rastlanıldığı, davacının babasının nüfus kayıtlarında Hüseyin ve Hatice oğlu olduğunun belirtilmesine rağmen anne ve baba ile irtibatının bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı; babası T3'nun babasının; T1 (İsmail ve Kezban oğlu 1901 doğumlu) olduğunun tespiti ve buna uygun olarak nüfus kaydının düzeltilmesini istemektedir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Geri çevirme üzerine, davalı adına davayı takip eden avukatın vekaletnamesi dosyaya konmuş ise de, vekaletnamenin tapu maliki ... oğlu ...'a ait olmayıp, Mükremin oğlu ...'a ait olduğu görülmüştür. Nüfus Müdürlüğünden yapılan araştırma sonucu, taşınmazın bulunduğu ... ... oğlu ...'ın nüfus kaydı gönderilmiş ve sağ olduğu bildirilmiş ise de, ilamın adı geçene (davalıya) tebliği sağlanamamıştır....

        ın ... ve ... çocuğu olarak gerçeğe aykırı beyanı ile oluşturulan nüfus kaydının iptali ile gerçek annesinin ..., babasının da ... olduğunun tespiti ve buna uygun olarak nüfus kaydının düzeltilmesi istemine ilişkindir. Dosyada bulunan nüfus kayıtlarının incelenmesinden; ... 15/10/1964 doğumlu olduğu, gerçek anne ve baba oldukları iddia edilen ...'ın 15/12/1957 tarihinde evlendikleri, dolayısıyla davacının doğum tarihinde adı geçenlerin evli bulundukları anlaşılmaktadır. Yukarıda gösterilen açıklamalar dikkate alındığında; davacıların talebi, bir bütün olarak gerçeğe aykırı beyanla baştan beri yanlış olan sicilin düzeltilmesi niteliğinde olup 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır....

          Dava dilekçesinde tapu ve nüfus kayıtlarındaki kimlik bilgilerinin farklı olduğu belirtilmek sureti ile, tapuya kayıtlı taşınmazın davacıya ait olduğunun tespiti istenmiş; mahkemece de davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacının istemi tapu ve nüfus kayıtlarında yer alan bilgilerin aynı kişiye ait olduğunun tespiti yönündedir. Mahkemece de bu şekilde karar verilmesi gerekir. Taşınmazın mülkiyet durumunu da etkiler biçimde karar verilmesi doğru değildir. Ancak, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 438/son maddesi gereğince kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenle hükmün 1 numaralı bendinin silinerek yerine "Davanın KABULÜ ile; ... ili, ... ilçesi, ... köyü ... parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarında maliki olarak görünen 1341 doğumlu, ... oğlu ... ile ... ili ... ilçesi, ... köyü, cilt no:..., hane no:..., BSN:...'...

            Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusunun, müvekkili ile babaannesi arasındaki soybağının tesis edilmesi meselesi olduğunu, davamız nüfustan sicile yazılma veya düzgün olmayan kişinin nüfus kaydının tespiti gibi işlemlerden ibaret olmadığını, sadece kişinin tespiti ile alakalı olan hususların nüfus T3 yetkisinde olduğunun tartışmasız olduğunu fakat müvekkilinin babaannesinin, nüfus kayıtlarında gözükmemekle birlikte müvekkille de bağı kurulamadığı için bu incelemelerin birlikte yapılmasının gerekli olduğunu, tanıkların dinlenmesinin, babaannenin nerede yaşadığı, öldüğü gibi hususların araştırılarak soybağının kurulması hususunun asliye hukuk mahkemesinin görevinde olduğunun açık olduğunu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu 36. maddesine göre nüfus kayıtlarına ilişkin davaların asliye hukuk mahkemelerinde görüleceği ve tespit davalarının, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil edeceği hüküm altına alındığını, mahkemece bunlar araştırılmadan...

            nin iddia edildiği gibi ... olduğunun kabulü halinde ise murisin mirasçılarını gösterir mirasçılık belgesi tanzim edildiği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Hükmü,asli müdahil vekili temyiz etmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 29. maddesi hükmünde; bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin iddiasını ispat etmek zorunda olduğu, TMK'nın 30. maddesinde doğum ve ölümün nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunabileceği, nüfus kütüklerinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde gerçek durumun her türlü delille kanıtlanabileceği açıklanmıştır. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda "taraflarca hazırlama ilkesi" geçerlidir. Hakim tarafların talepleriyle bağlı olup talepte bulunan tarafın iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü deliller ile yetinerek karar vermek zorundadır....

              Mahkemece her ne kadar ilçe nüfus müdürlüğü ve ilgili kolluk marifetiyle adres araştırması yapılmışsa da öncelikle kişinin sağ olup olmadığının tespiti ile sağ ise adres araştırmasının ayrıca Kamulaştırma Kanunu'nun 7. maddesinde belirtilen tapu ve vergi kayıtları üzerinden ve Tebligat Kanunu'nun 21/2 maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki kayıtlardan belirlenip kendisine; şayet ölü olduğu tespit edilirse, sunulacak veraset belgesi veya Nüfus Müdürlüğü'nden getirtilecek aile nüfus kayıt tabloları esas alınarak mirasçıları Kamulaştırma Kanunu'nun 14/5 maddesi uyarınca davaya dahil edildikten ve aynı şekilde adresleri tespit edildikten sonra mirasçılarına Tebligat Kanunu hükümlerine göre dava dilekçesi ve ekleri tebliğ edilerek, nüfus kaydı ile mirasçılarının tespit edilememesi halinde ise 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun gereği adı geçen davalıya mahallin en büyük Mal Memurunun kayyım tayini ile yargılamaya devam...

                UYAP Entegrasyonu