Bu bağlamda; nafakanın yeniden belirlenmesi için yasada kesin bir zaman diliminin geçmesi aranmamıştır. Artım şartları oluşmuşsa, her zaman nafakanın artırılması istenebilir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların 10.02.2011 günü anlaşmalı boşandıkları; 2008 doğumlu müşterek çocuğun velayetinin anneye verildiği, çocuk yararına aylık 200,00 TL iştirak nafakası takdir edildiği, nafakanın her yıl Ocak ayının 15'inden geçerli olmak üzere Tüfe oranında artırılmasına karar verildiği, eldeki artırım davasının yaklaşık 1,5 yıl sonra 25.06.2012 günü açıldığı, davacı annenin öğretmen olduğu, aylık 1.800,00 TL gelirinin bulunduğu, nafaka yükümlüsü babanın ilköğretim okulunda müdür yardımcısı olarak görev yaptığı, aylık 2.500,00 TL gelirinin bulunduğu anlaşılmaktadır....
Davalı vekili, boşanma davası ile hükmolunan 600,00 TL nafaka miktarının henüz derdest olan ....Aile Mahkemesinin 2012/313 Esas sayılı dosyası ile 750,00 TL'ye yükseltildiğini, derdestlik itirazlarında bulunduklarını, davacının maddi durumunun kötüleştiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, küçüğün bakım giderlerinin araştırılmasını, nafakanın artırılması davasındaki şartların değişmediğini bu nedenle haksız ve dayanaksız davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkemece, müşterek çocuğa ödenmesine karar verilen nafakanın artırılmasına ilişkin ... .Aile Mahkemesinin 2012/313 Esas sayılı dava dosyası temyiz edilmekle kesinleşmediğinden, henüz kesin olmayan nafakanın kaldırılması veya olmadığı takdirde indirilmesinin istenilemeyeceği nedeniyle özel dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir....
Birleşen davada, davacı, hükmedilen nafakanın yetersiz kaldığını belirterek nafakanın 400 TL'ye çıkarılmasını talep etmiştir....
Cari nafakanın belirlendiği davada kararın kesinleştiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 6 aydan fazla süre geçmiştir. Hal böyle olunca mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal-ekonomik durumları, nafakanın niteliği, , müşterek çocuğun yaşı, ihtiyaçları, davalı babanın geliri, ekonomik sosyal düzeyi ,davalı babanın da ortak çocuğun bakım masraflarına katılma yükümlülüğünün bulunması, nazara alındığında; çocuğun menfaati üstün tutularak, nafakanın artırılmasında bir isabetsizlik bulunmamış, artış miktarının çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, tarafların ekonomik sosyal durumlarına uygun olduğu, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine aykırı bir yönünün bulunmadığı kabul edilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere; 1- Davacı kocanın nafakanın kaldırılması yönünden yapmış olduğu istinaf isteminin yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle HMK 352....
Hal böyle olunca mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal-ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, ihtiyaçları, davalı babanın geliri, ekonomik sosyal düzeyi, davalı babanın da ortak çocuğun bakım masraflarına katılma yükümlülüğünün bulunması, hali hazırda ödenen nafakanın belirlendiği tarihle eldeki davanın açıldığı tarih arasında geçen zaman, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında; çocuğun menfaati üstün tutularak, nafakanın artırılmasında bir isabetsizlik bulunmamış, artış miktarının çocuğun yaşına, ihtiyaçlarına, tarafların ekonomik sosyal durumlarına uygun olduğu TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine aykırı bir yönünün bulunmadığı kabul edilerek davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
takdirine, bu nafakanın boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren iştirak nafakası olarak devamına, bu nafakanın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 35.000,00 TL maddi-30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir....
Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Somut olayda; davacının serbest meslek sahibi olup,gelirinin tespit edilemediği, davalının ise matbaada asgari ücretle çalıştığı tespit edilmiştir. Nafaka alacaklısı kadının aldığı asgari ücretin; yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Davalının asgari ücret ile çalışıyor olması nafakanın kaldırılmasına değil, azaltılmasına etki edecek olgulardandır....
Hukuk Genel Kurulunun 30.3.2005 tarihli ve 196-239 sayılı kararıyla, nafaka davalarında temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde, bağlanan nafakanın bir yıllık tutarının esas alınacağı benimsenmiştir. Benimsenen bu ilke doğrultusunda, nafaka davalarında gerek temyiz, gerekse karar düzeltmelerde, kararın temyiz ve karar düzeltmeye tabi olup olmadığı, bağlanan nafakanın bir yıllık tutarına göre belirlenecektir. Davacı, açtığı nafakanın artırılması davası ile kendisi için aylık irat şeklinde hükmedilen yoksulluk nafakasının 100 liradan 200.- liraya, müşterek çocuk için hükmedilen aylık 75.- lira iştirak nafakasının ise 400.- liraya yükseltilmesini istemiş; mahkemece, yoksulluk nafakası 50 lira artırılarak 150 liraya, iştirak nafakası da aynı miktar artırılarak 125.-liraya yükseltilmiştir. Hüküm altına alınan nafakalardaki artış miktarı aylık 100 lira, yıllık ise 1200 liradır....
Z.. lehine aylık 1.500,00 TL iştirak nafakası takdirine, davalıdan alınarak küçük çocuğuna velayeten davacıya verilmesine, hükmedilen nafakanın müteakip yıllarda TEFE-TÜFE artışları toplamının yarısı oranında artırılarak ödenmesine karar verilmiştir. Verilen bu karar, tarafların temyizi üzerine Dairemizin 01.12.2014 gün ve 2014/7134 E-15557 K. sayılı kararı ile onanmış olup, Yargıtay Onama İlamına karşı davacı ve davalı tarafından, karar düzeltme isteminde bulunulmuştur. Mahkemece, her ne kadar hükmedilen nafakanın müteakip yıllarda TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılarak ödenmesine karar vermesi gerekirken, hükmedilen nafakanın müteakip yıllarda TEFE-TÜFE artışları toplamının yarısı oranında artırılarak ödenmesine karar vermesi doğru görülmemiştir. Ne var ki, yukarıda belirtilen gerekçe ile mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekirken zuhulen onandığı anlaşılmaktadır....