İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ : Mahkemece verilen hükme karşı davacı - davalı erkek tarafından kaldırılan yoksulluk nafakası hariç tutularak hükmün tamamı yönünden istinaf yoluna başvurulmuştur. GEREKÇE: Asıl erkek davası yoksulluk nafakası talebi, iştirak nafakası talebi, kadına ödenen yoksulluk nafakasının kaldırılması ve velayeti annede olan çocuk için ödenen iştirak nafakasının kaldırılmasına ilişkindir. Birleşen kadının davası ise, yoksulluk nafakasının arttırılması ve velayeti kendisinde olan çocuk için ödenen iştirak nafakasının arttırılmasına ilişkindir. Tarafların 2003 yılında evlendikleri, evlilikte 2006 ve 2011 doğumlu 2 çocukları bulunduğu, taraflarca açılıp İzmir 6....
Bundan ayrı olarak, mahiyeti itibariyle, davacı Didem için istenilen nafaka yardım nafakası; davacı Meltem için ise, yoksulluk nafakası olup; mahkemece, kararda nafakaların nitelikleri belirtilmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakasının arttırımı davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı dava dilekçesinde; davalı ile boşanması sırasında takdir edilen 200 TL yoksulluk nafakasının yetmediğini belirterek, yoksulluk nafakasının 600 TL'ye yükseltilmesini talep etmiştir.Davalı beyanında, davacıya ev verdiğini, davayı kabul etmediğini belirtmiştir. Mahkemece; yoksulluk nafakasının 400 TL'ye yükseltilmesine karar verilmiş, mahkeme kararı davalı tarafından temyiz edilmiştir.TMK.'...
Mahkemesi'nin ... sayılı ve 10.05.2010 tarihli kararı ile boşanmışlar,boşanma ilamı 27.07.2010 tarihinde kesinleşmiş,boşanma ilamı ile davacı lehine aylık 175,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş,eldeki artırım davası ise 09.07.2015 tarihinde açılmıştır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve TÜİK'in yayımladığı ÜFE artış oranları dikkate alındığında bozma ilamı sonrasında davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası miktarı da fazla olup, doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ./.....
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayımladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında mahkemece takdir edilen iştirak nafakası artırım oranında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle davalının iştirak nafakası artırım oranına ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Ancak tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, son artırım tarihinden eldeki davanın açıldığı zaman zarfında ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayımladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında mahkemece takdir edilen yoksulluk nafakası artırım miktarı fazladır. O halde mahkemece Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak yoksulluk nafakasında daha uygun oranda bir artırım yapılması gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2017/30E, 2017/271K sayılı ilamı ile takdir edilen aylık 350 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 900 TL artırılmasına, nafakanın bu şekilde aylık 1.250 TL yoksulluk nafakası olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, hüküm altına alınan nafakanın kesinleşme tarihi itibariyle gelecek yıllarda Ocak ayından itibaren TUİK tarafından açıklanacak ÜFE oranında artırılmasına karar verilmiştir....
Buna göre, davanın değeri 2400 TL (200x12) , karşı davanın değeri ise ayrı ayrı 3600 TL (300x12 iştirak, 300x12 yoksulluk)'dir . İştirak nafakası 75 TL arttırıldığından reddedilen miktar itibari ile kadının iştirak nafakasının arttırımına ilişkin istinafında dava değeri 2700 TL,(225x12) kendisi için yoksulluk nafakası tamamen reddedildiğinden dava değeri 3600 TL(300x12)dir. Karar tarihi itibarıyla miktar veya değeri dörtbindörtyüz Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir, (6100 sayılı HMK m.341/2) Eldeki davada; karar tarihi itibarıyla kabul ve reddedilen nafaka miktarı, yıllık dörtbindörtyüz Türk Lirasını geçmemektedir....
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir....
Her ne kadar yargılama sırasında yoksulluk nafakası kararı kesinleşmiş ise de, her dava davanın açıldığı tarihteki koşullara bağlı olup, yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının açıldığı tarihte ortada kesin hükme bağlanmış yoksulluk nafakası kararı bulunmadığına göre, davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde nafakanın kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları göz önünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi, sağlık durumu ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir. Tarafların gerçekleşen sosyo-ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve müşterek çocuğun yaşı, eğitimi, sağlık durumu ve ihtiyaçları gözetildiğinde; yerel mahkemece müşterek çocuk için takdir edilen iştirak nafakası miktarı az olup, hakkaniyete uygun bulunmamıştır....