Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve taraflar arasında düzenlenen 2013 tarihli Ek Protokol içeriğinden anlaşılacağı üzere, davalının protokol gereği alması gereken ürünleri almadığından protokol hükümlerine aykırı olarak kestiği faturaların ve davacının alacaklarından mahsup edip ödemediği 172.471,27 TL bedeli davacıya ödemekle yükümlü olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 20.12.2016 tarihli kararıyla onanmasına karar verilmiş olup, bu karara karşı davalı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine yeniden yapılan inceleme sonucunda, Dava konusu takip dosyasında davacı 2013 tarihli ek protokol ve ihtarnamelere dayalı olarak alacak talebinde bulunmuştur....

    Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; Taraflar arasındaki Bayilik Sözleşmesi’nin 23.12.1993 tarihli olup, süresinin (10) yıl olarak tespit edildiği, sözleşmenin bitim tarihi olan 23.12.2003 tarihinden önce taraflar arasında 26.09.2003 tarihinde protokol imzalandığı, bu protokolün ön anlaşma niteliğinde olduğu ve davalının 18.09.2003 tarihinde noter ihtarı ile sözleşmeyi yenilemeyeceğini davacıya bildirdiği ve akdi ilişkiyi sonlandırdığı, davacının yeni bir sözleşme sunmadığı ve taraflar arasında fiilen akaryakıt satışının başlandığına ilişkin müşterek imzalı belge de sunulmadığı, bu durumda protokol hükümlerinin hiç uygulanmadığı, hayata geçirilmeyen akdi ilişkiden dolayı protokol hükümlerine aykırılık nedeni ile cezai şart isteminin yerinde olmadığı gerekçesi ile davacının cezai şarta ilişkin davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....

      Davalı vekili, protokole konu taşınmazlar üzerine haciz şerhi konulmuş ise de bu durumun kesinlikle protokol hükümlerinin yerine getirilmesi kabiliyetinin ortadan kalktığı şeklinde yorumlanamayacağını, zira hacizlerin kaldırılma ihtimalinin olduğunu, ayrıca haciz şerhlerinin taşınmazların devrine engel olmadığını,ayrıca dava dilekçesinde konu bölümünde borçlu olunmadığının tespiti yönünde bir talepten söz edilmişse de sonuç ve istem bölümünde bu yönde bir talep olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir....

        arttırılması ve tamamen kaldırılmasına neden olacak tarzda olmaması, birleşen dosyada açılan nafakanın arttırılması davasının ise ana dosyadaki dava açıldıktan sonra sırf husumet yaratma maksatlı açılmış olması, nitekim ana dosya davalısı birleşen dosya davacısı vekilinin birleşen dosyada cevap süresinin kaçırılması nedeniyle dinletemediği tanıklarını dinletebilmek amacıyla nafakanın arttırılması konulu dava ikame etmiş olması, ana dosya davalısı birleşen dosya davacısının sosyal ve ekonomik durumunda nafakanın arttırılmasını gerektirecek tarzda önemli bir değişikliğinde yaşanmaması nedeniyle ana dosya yönünden nafakanın kaldırılması talebinin reddine, tarafların değişen sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak ana dosya davalısı birleşen dosya davacısı için taktir olunan nafaka miktarının 200,00 TL azaltılmasına, müşterek çocuk için taktir olunan nafaka miktarının da 500,00 TL azaltılmasına, birleşen dosya bakımından iddiaların ispatlanamaması nedeniyle yoksulluk ve iştirak nafakasının...

        Davacı, davalı ile boşanmaları sırasında dava konusu taşınmazların kendisine verilmesi konusunda anlaşarak 19.12.2008 tarihli protokol düzenlediklerini ve bu protokol hükümle onaylanıp kesinleştiğinden mevcut protokol hükümlerinin yerine getirilmesi gerektiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Görev hususu kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK.nun 118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını hükme bağlamıştır. İddianın ileri sürülüş biçimine göre taraflar arasındaki uyuşmazlık Borçlar Kanununun genel hükümlerinden kaynaklanmaktadır....

          Temyiz inceleme tarihinden önce taraflarca dosyaya sunulan 23.01.2016 tarihli protokol başlıklı dilekçeden, tarafların boşanmanın mali sonuçları konusunda aralarında anlaşma düzenledikleri anlaşılmaktadır. O halde, boşanmanın mali sonuçlarına ilişkin protokol hükümleri dikkate alınarak, taraflar duruşmaya çağrılıp bizzat beyanları da alınmak suretiyle sonucu uyarınca karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekir. Ancak bu husus ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığından, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin 10.04.2017 tarih 2015/26164 esas-2017/4033 karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına, taraflarca dosyaya sunulan 23.01.2016 tarihli protokol dikkate alınarak, taraflar duruşmaya çağrılıp bizzat beyanları da alınmak suretiyle boşanmanın fer’ileri konusunda sonucu uyarınca bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Şikayet Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR Borçlu vekili ilamda nafakanın başlangıç tarihinin belirtilmediğini, nafakanın karar tarihinden önce başlatıldığını gösteren ara kararın da bulunmadığını, bu nedenle karar tarihinden itibaren nafaka talep edilebileceğini açıklayarak icra takibinin iptalini talep etmiştir. Mahkemece kural olarak ilam hükümlerinin dava tarihi itibariyle geriye yürüyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş, hüküm borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir....

              Taraflar arasında yapılan protokol hukuki niteliği itibariyle, Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece, taraflar, kanunun emredici nitelikte olan kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir. (BK. Md.19) Nitekim, taraflar arasında yapılan protokol ile ödenecek nafaka miktarı kararlaştırılmış ve bu anlaşma, boşanma davasında, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun bulunmuş verilen karar 08.09.2015 tarihinde temyiz edilmeden kesinleşmiştir....

              Taraflar arasında yapılan protokol hukuki niteliği itibariyle, Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece, taraflar, kanunun emredici nitelikte olan kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir. (BK. Md.19) Nitekim, taraflar arasında yapılan protokol ile ödenecek nafaka miktarı kararlaştırılmış ve bu anlaşma, boşanma davasında, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun bulunmuş verilen karar 08.09.2015 tarihinde temyiz edilmeden kesinleşmiştir....

              Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, davacının öğrenci oluşuna, günün ekonomik koşullarına göre davacı lehine yardım nafakası verilmesinin yerinde olduğu, hükmedilen yardım nafakası miktarının az olduğu anlaşıldığından davacı için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 1.500TL yardım nafakasına, bu nafakanın yıllık Üfe oranında artırılmasına karar verilmiş olup davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....

              UYAP Entegrasyonu