Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2010/553 Esas sayılı dosyasıyla hüküm altına alınan tedbir nafakasının, boşanma hükmünün kesinleşmesi ile konusuz kaldığından davacının kendisi için ve müşterek çocuk için açtığı nafaka davasının reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava; iştirak ve yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. 1-Davacıya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; TMK'nın 175.maddesine göre; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan, mali gücü oranında, süresiz olarak nafaka isteyebilir. Bu bağlamda, yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için, boşanma hükmünün kesinleşmesi ve nafaka talep eden eşin, boşanmaya neden olan olaylarda, diğer eşe nazaran daha ağır kusurlu bulunmaması gerekir. Eşit kusur halinde, yoksulluk nafakasının diğer koşulları oluşmuş ise yoksulluk nafakası talep edilebilir....
(YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991) Somut olayda, davacı dava dilekçesinde; müşterek çocuk Batu Toprak için iştirak nafakası talep etmiş, mahkemece hükmün 2 numaralı bendinde müşterek çocuk Batu Toprak için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan tahsiline şeklinde karar verilmiştir. Mahkemece, müşterek çocuk için talep edilen nafaka yoksulluk nafakası olarak isimlendirilmiştir. Eldeki davada müşterek çocuk için talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre, iştirak nafakası mahiyetindedir. Mahkemece nafaka türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; müşterek çocuk Batu için takdir edilen nafakanın iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir....
Eldeki dosyada müşterek çocuk için talep edilen iştirak nafakası kabul edilmiş, davacı için talep edilen yoksulluk nafakası ise reddedilmiştir. Buna göre; davacının reddedilen yoksulluk nafaka miktarı aylık 600,00- TL'dan yıllık 7.200,00- TL olup kesinlik sınırının altında kalmaktadır. Karar tarihi itibarıyla reddedilen yoksulluk nafakası miktarı yıllık sekizbin -TL'nı geçmemektedir. Hüküm, reddedilen yıllık yoksulluk nafaka miktarı itibariyle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların istinaf istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi (6100 sayılı HMK m.346) Bölge Adliye Mahkemesince de karar verilebilir. (6100 sayılı HMK m.352) Açıklanan nedenlerle, reddedilen yoksulluk nafaka miktarı itibarıyla mahkeme kararı kesin olduğundan davacının istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur....
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası ....’in yayınladığı .... oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. O halde, mahkemece yapılacak işin; davacının sosyal ve ekonomik durumu ile davalının ihtiyaçları karşılaştırılarak, önceki nafaka takdirinde kurulan dengeyi koruyucu, davalının ihtiyaçlarını asgari ölçüde karşılayacak, davacının geliri ile de orantılı olacak şekilde,artırılan yoksulluk nafakası miktarı ....’in yayınladığı .... oranında artırım yapılması olup, bu husus nazara alınmadan karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre, yoksulluk nafakası artırılırken tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının yanında, ülkedeki ekonomik gelişmeler (paranın satın alma gücündeki kayıp ve bu hususun taraflara etkisi) de gözönünde tutulmalıdır. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve ÜFE artış oranları dikkate alındığında, davacı lehine yoksulluk nafakası yönünden artırılan miktar fazladır....
Nafaka yükümlüsünün ödeme gücü, nafaka isteminin kabul edilip edilmemesinde değil, ancak nafaka miktarının belirlenmesinde göz önünde bulundurulur. Davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası koşulları oluşmuştur. Hâl böyleyken, yoksulluk nafakası isteminin reddine hükmetmek davacı kadın aleyhine yoksulluk nafakası yönünden kesin hüküm oluşturacaktır. Bir an için ileride koşulların değişmesi durumunda, davacı kadının tekrar yoksulluk nafakası isteyebileceği düşünülse dahi bu kez de zamanaşımı (TMK m. 178) sorunu gündeme gelecek ve sonuçta davacı kadının hakkı ağır şekilde zarar görmüş olacaktır. Bu durumda, davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi hukuka uygundur. Diğer yandan, yoksulluk nafakasının ödenmesine davalının cezaevinden tahliye edileceği tarihten itibaren hükmedilmesi, somut olayın özelliği ve hakkaniyet kurallarına (TMK m. 4) göre isabetli olmuştur....
TMK'nın 175. maddesine göre; "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir." Tedbir ve yoksulluk nafakasının miktarı belirlenirken, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi gözetilir. Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının birbirine yakınlığı ve hakkaniyet ilkesi nazara alınmak suretiyle davacı-davalı kadın yararına 400,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası takdiri ve miktarının hakkaniyete uygun olduğu anlaşılmakla, kadının tedbir ve yoksulluk nafakası miktarına yönelik istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı-davalı kadın her ne kadar müşterek çocuk Yusuf’un velayetinin babaya tevdi yönünden istinaf isteminde bulunmuş ise de, 24.10.2004 doğumlu çocuğun 24.10.2022 tarihinde reşit olduğu anlaşılmakla istinaf talebi konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir....
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle, A-Davalı-davacı kadın vekilinin, birleşen boşanma davasının reddine, birleşen önlem nafakasında kadın yararına önlem nafakası takdir edilmemesine yönelik istinaf talebinin HMK 353/1- b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Davalı-davacı kadın vekilinin, kusura yönelik istinaf talebinin HMK 353/1- b-2 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE, C-Davalı-davacı kadın vekilinin, birleşen önlem nafakasında müşterek çocuk yararına önlem nafakası takdir edilmemesine yönelik istinaf talebinin HMK 353/1- b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasının birleşen Konya 4.Aile Mahkemesinin 2019/57 Esas sayılı davanın reddine yönelik 8.bendi ile buna bağlı olarak harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik 13,14,17.bentlerinin KALDIRILARAK yerine yeniden hüküm tesisine, BUNA GÖRE; 8.bent yerine geçmek üzere: a-Birleşen önlem nafakası davasının müşterek çocuk yönünden kabulü ile boşanma davasında verilen tedbir nafakası ile...
Tarafların gerçekleşen sosyal-ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, zorunlu öğrenim döneminde bulunması temel ihtiyaçları ile eğitim öğretim ihtiyaçları nazara alındığında hükmedilen iştirak nafakası miktarının yetersiz olduğu aylık 500,00 TL nafakanın çocuğun ihtiyaçlarıyla ölçülülük ve hakkaniyet ilkelerine uygun olduğu değerlendirilmiş, kadının iştirak nafakasına yönelen istinafı kabul edilerek anılan miktarın iştirak nafakası olarak tayini cihetine gidilmiştir. İlk Derece Mahkemesince kadının yoksulluk nafakası talebi kabul edilmiş ise de, kadın gerçekleşen olaylarda ağır kusurludur. Yoksulluk nafakası kusur koşulu bakımından kadın lehine oluşmamıştır. Verilen yoksulluk nafakası kararı bu yönden doğru bulunmamış, erkeğin yoksulluk nafakasına yönelen istinafı kabul edilerek, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekmiştir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının birleşen boşanma davasında tanık deliline dayanmadığı ve tedbir nafakası dosyasındaki beyanlara delil olarak dayandığının anlaşıldığı, bu kapsamda yapılan değerlendirmeye göre de; erkeğe yüklenen hakkında başka bir kadınla birlikte yaşadığı yönünde söylentiler çıktığı vakıasının yüklenmesinin hatalı olduğu, diğer kusurların doğru ve yerinde olduğu, bunun yanında kadın ve annesinin erkeğin annesini darp ettiklerinin de sabit olduğu geçimsizliğe sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu, birleşen boşanma davasında çocuk ve kadın için nafaka taleplerinin birleşen önlem nafakası davasında karara bağlandığından nafaka talepleri hususunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin, önlem nafakası ile boşanmanın fer'îsi niteliğindeki tedbir iştirak ve tedbir yoksulluk nafakalarının birbirinden ayrı nafakalar olduğundan hatalı olduğu gerekçesi ile; ziynet alacağına ilişkin dosyanın...