Nafakanın esas miktarı yönünden istinaf talebi değerlendirildiğinde; davacı kadın için yoksulluk nafakasının yıllık artış miktarının 4.800 TL, müşterek çocuk Göktuğ Muhammet için iştirak nafakasının yıllık artış miktarının 7.800 TL, davacı Hasan Efdal için yardım nafakasının yıllık miktarının 5.400 TL olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, her bir nafaka alacaklısı için kabul edilen yıllık nafakanın toplam miktarının karar tarihi itibariyle HMK'nun 341/2. maddesinde belirtilen parasal sınırın altında ve kesin nitelikte olduğu, buna göre, davalının kesin nitelikteki bir karara karşı istinaf yoluna başvurduğu anlaşıldığından, HMK'nun 341/2, 346/1, 352/1- b maddeleri gereğince, davalının istinaf dilekçesinin miktar itibariyle usulden reddi yönünde karar verilmesi gerekmiştir....
Yargıtay'ın bu konudaki yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; artırımı talep edilen yoksulluk nafakasının 204/07/2017 tarihinde kesinleşen boşanma ilamı ile belirlendiği, eldeki artırım davasının ise 06/05/2021 tarihinde açıldığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumunda boşanmadan sonra olağanüstü bir değişiklik olmadığı, davacının ev hanımı olduğu, 676,49 TL ölüm aylığı aldığı, davalının ise; Milli Eğitim Müdürlüğünde hizmetli olduğu, aylık 3.900 TL maaşının olduğu adına kayıtlı 2 adet aracın bulunduğu anlaşılmaktadır....
Dava; iştirak nafakasının artırımı istemine ilişkindir. 6763 sayılı yasanın 41. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 341/2. maddesinde ön görülen 1.500,00 TL kesinlik sınırı 02/12/2016 tarihinden itibaren 3.000,00 TL'ye çıkarılmış, ek 1. madde ile de parasal sınırların her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında arttırılacağı düzenlenmiş olup, 01/01/2023 tarihinden itibaren kesinlik sınırı 17.830,00 TL'dir. Nafakanın kesinlik sınırının belirlenmesinde yıllık nafaka miktarı değerlendirilir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 25/04/2012 tarih ve 2012/7371 esas 2012/10992 karar ve 12/01/2015 tarih 2014/13494 esas 2015/291 karar sayılı kararları). Davacı iştirak nafakasının artırımı talebinde bulunmuştur. Davalı yönünden nafakanın kesinlik sınırının belirlenmesinde kabul edilen yıllık nafaka miktarı değerlendirilir....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.Dosya kapsamından; tarafların 27.10.2011 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte davacı lehine 350 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuklar için 225’er TL iştirak nafakasına karar verildiği, 2012 yılında açılan nafaka artırımı davası neticesi yoksulluk nafakasının 370 TL, iştirak nafakasının 240’ar TL’ye yükseltildiği, bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan yaklaşık üç yıllık süre geçtiği, davacının ev hanımı olup geliri bulunmadığı; davalının ise röntgen teknisyeni olup, aylık 2700-3000 TL gelirinin olduğu anlaşılmaktadır....
Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, davacının iş bu davadaki talebi, iştirak nafakasının artırılması istemine ilişkin olup; mahkeme gerekçesinde dava yardım nafakası olarak ifade edilmiş ve hüküm kısmında nafakanın niteliği açıklanmamıştır. Ayrıca, hükümde nafaka bağlanan küçüğün ismi M. K. A. olduğu halde Y. K. olarak yazılmıştır....
Davalı, cevap dilekçesinde; davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, kendisinin kirada oturduğunu ekonomik durumunda değişiklik de olmadığını, nafaka arttırım talebinin reddine karar verilmesini; mahkeme eğer aksi kanaatte ise, nafakaların her yıl enflasyon oranı kadar artırılmasını talep etmiştir. Mahkemece; davacı tarafından açılan yoksulluk nafakasının artırımı davasının kısmen kabulü ile, 200 TL yoksulluk nafakasının dava tarihi olan 14.08.2015 tarihinden itibaren 350TL olarak belirlenip davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, ...'...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ŞARKİKARAAĞAÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 25/12/2014 NUMARASI : 2014/78-2014/295 Taraflar arasındaki nafakanın artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde; boşanma ile davacı(kadın) lehine hükmolunan yoksulluk nafakasının aradan geçen sürede, ağırlaşan hayat koşulları ve paranın alım gücünün düşmüş olması nedeniyle yetersiz kaldığını belirterek aylık 3TL olan yoksulluk nafakasının 300TL olarak artırımını talep ve dava etmiştir....
Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca söz konusu sıkıntılı durumu önlemeye matuftur. Yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinimlerinin sağlanması gerekmez. Eğitimine devam eden reşit birey kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise, ana-babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için yeterli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde TMK.nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir. 28/11/1956 tarih ve 1956/15 Esas, 1956/15 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder....
Maddesi uyarınca yardım nafakası taktirinde bir isabetsizlik olmadığı, tarafların sosyal ekonomik durumları, davacının ihtiyaçları, giderleri, davalının ekonomik ve sosyal durumu nazara alındığında hükmedilen yardım nafakası miktarının hakkaniyete uygun olduğu anlaşılmakla, davalının istinaf başvurusunun davanın kabulü ve nafaka miktarı bakımından reddine karar vermek gerekmiştir. Ancak nafakanın gelecek yıllar için artırımı talebinde yıllık ÜFE oranında artırım yapılmasına karar vermekle yetinilmesi gerekirken yasal dayanağı bulunmayan skala ile artırıma karar verilmesi hatalı bulunmuş, davalı vekilinin istinafının kısmen kabulü ile nafakanın yıllık ÜFE oranında artırımına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
Bu doğrultuda yerleşen Dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası ....’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; davacının ev hanımı olup gelirinin olmadığı, davalının ise ....ı olup 6.757 TL civarı gelirinin olduğu, davalının gelir durumunda nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı anlaşıldığından, mahkemece takdir edilen nafaka yüksektir. O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile ...ayınladığı ÜFE oranı nazara alınmak suretiyle, TMK’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir....