"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından; kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen nafaka ve tazminatlar yönünden, davalı kadın tarafından ise, katılma yoluyla nafaka ve tazminatların miktarına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı kadının yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasından ev hanımı olduğu tespit edildiği halde, duruşmada dinlenen davacı erkek tanıkları tarafından kadının çalıştığı beyan edilmiştir....
Bu husus nazara alınmadan davalı (birleşen davacı) yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. 3-Davalı tarafından açılan, boşanma davasıyla birleştirilen nafaka davası boşanma davasından önce 26.08.2013 tarihinde açılmıştır. O davada, davaların birleştirilmesinden önce 23.10.2013 tarihli oturumda, nafaka davasının açıldığı tarihten geçerli olmak üzere davalı (birleşen davacı) yararına aylık 400 lira nafaka tayin edilmiştir....
Nafakaya ilişkin dairemizin içtihatlarına göre ise; nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarı tutarında yada bu miktarın katları tutarında olması ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir. Somut olayda borçlu tarafından sunulan ve ilgili yerden temin edilen dekontlarda bir kısım ödemelerin aylık nafaka miktarı yada katları olmadığı, buna rağmen nafakaya ilişkin olduğuna dair açıklama olmayan ve alacaklı yanca nafaka borcuna yönelik olduğu yönünde kabulün de olmadığı bu ödemelerin bilirkişi raporu ve ek raporda hesaba dahil edildiği görülmüştür....
Davacının istinaf isteminin değerlendirilmesinde ise; Türk Medeni Kanunu'nun 327/1. maddesinde "çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı", 328/1. maddesinde "ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği", 329/1. maddesinde "küçüğe fiilen bakan ana veya babanın diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabileceği", 330/1. maddesinde "nafaka miktarının, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirleneceği, nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun giderlerinin de göz önünde bulundurulacağı" ve 331. maddesinde "durumun değişmesi halinde hakimin istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirleyeceği" hükme bağlanmıştır. Tüm bu maddeler doğrultusunda mahkemece iştirak nafakası miktarı belirlenirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır....
Ancak birikmiş nafaka alacağı için genel nitelikteki düzenleme olan İİK'nun 83. maddesinin uygulanması zorunludur. İİK'nun 83. madde hükümlerine göre, borçlunun ve ailesinin geçimi için İcra Müdürlüğünce zorunlu olarak takdir edilen miktar tenzil olunduktan sonra kalan bölümü haczedilebilir. Bu miktar 1/4'den az olamaz. Somut olayda; Bakırköy 7. İcra Müdürlüğü'nün 2014/16640 Esas sayılı takip dosyasında, borçlunun almakta olduğu ücretten her ay öncelikli olarak işleyen nafakanın kesilmesi, kalan ücretin 1/4'ünün birikmiş nafaka alacağı bitene kadar kesilmesinin talep edilmesi üzerine, İcra Müdürlüğü tarafından SGK emekli maaşından, işleyecek aylık nafaka miktarı ve kalan ücretten birikmiş nafaka alacağının l/4'ünün kesilmesi için haciz müzekkeresi yazılmıştır. İşleyen nafaka kesildikten sonra birikmiş nafaka alacağı diğer alacaklarla birlikte sıraya girer. Birikmiş nafaka alacağı için kalan maaştan ancak 1/4 oranında kesinti yapılabilir....
Hukuk dairesinin yerleşik içtihatlarında da benimsendiği üzere, nafaka borcunun itfa edildiğinin ispatı bazı özellikler gösterir. Nafaka alacaklısı belli bir süre nafaka borçlusu ile oturup onun tarafından infak ve iaşe edilmişse, nafaka borçlusu bu süre için nafaka ödemekle yükümlü değildir (nafaka alacaklısı çocuğun annesinin yanından ayrılarak nafaka borçlusu olan babasının evine gelmesi, babası tarafından infak ve iaşe edilmesi gibi). Buradaki nafaka borçlusu koca veya babanın, karısını veya çocuğunu infak ve iaşe ettiği süre için ayrıca nafaka ödeme yükümlülüğü yoktur. Bu hâlde, nafaka borçlusu kendisinden bu süreye ait nafakanın da istenmesi üzerine icra mahkemesinden bu süreye ait nafaka için icranın geri bırakılmasını isteyebilir ve bu fiilî durumu (hukuki fiili) İİK'nın 33. maddesindeki belgelerle bağlı olmaksızın, her türlü delil ile bu arada tanık delili ile ispat edebilir....
Söz konusu ödeme davacı tarafından yapılmadığı gibi, davacı adına bir başkası tarafından yapıldığı kabul edilse bile, sosyal ve ahlaki ödev kapsamında kaldığından, nafaka borcundan indirilemez. Davacının dayandığı banka kayıtlarına göre, telefon numarası ve kartsız işlem olarak takibe konu dönem içinde yapılan toplam 5.205,00 TL'nin kimin tarafından yatırıldığı belirsiz olup, davalı tarafça bu ödemelerin nafaka ödemesi olarak kabul edilmemesi, nafaka borcuna karşılık ödendiğinin belli olmaması, tüm ödemelerin nafaka ve katlarına karşılık gelmemesi karşısında, nafaka borcundan indirilmesi mümkün değildir. Davacının takibe konu döneme ilişkin olarak yaptığı toplam 17.109,00 TL'lik ödeme, aylık nafaka miktarlarına ve katlarına rast geldiğinden, nafaka borcundan indirilmesi gerekir....
Davalının nafaka miktarına yönelik istinafı yönünden; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2005 tarih ve 2005/3- 169 E-2005/235 K. sayılı kararı ile nafaka davalarında kanun yolu başvurusunda, yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Karar tarihi itibarıyla miktar veya değeri sekiz bin (8.000,00) Türk Lirasını geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir (6100 sayılı HMK m.341/2). Davada, kabul edilen aylık nafaka miktarı 600,00 TL olup, yıllık nafaka tutarı (600x12=) 7.200,00 TL olduğu ve 2022 yılı için belirlenen 8.000,00 TL'lik kesinlik sınırını geçmediği anlaşılmaktadır. O halde, hüküm kabul edilen nafaka miktarı itibariyle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların, istinaf istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi (6100 sayılı HMK m.346) Bölge Adliye Mahkemesince de karar verilebilir (6100 sayılı HMK m.352). Davalının istinaf dilekçesinin bu sebeple usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir....
Takibe dayanak yapılan ilama göre nafaka başlangıç tarihi olan 08/03/2018 tarihinden icra takip tarihi olan 10/06/2021 tarihine kadar 2 çocuk için toplam 40 ay olmak üzere (40 x 800)= 32.000- TL nafaka ödenmesi gerektiği tespit edilmiştir. Dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre; davalı kadının Ziraat Bankası ve Garanti Bankası hesaplarına nafaka ödemesi adı altında 24.408- TL ödeme yapıldığı tespit edilmiş ise de; bu ödemelerin içinde yer alan 8.300- TL lik ödemenin (Selen -Beren ücret iadesi) açıklaması ile yapıldığından bu ödemenin nafaka borcuna mahsuben yapılmadığı anlaşılmıştır. Buna göre 8.300- TL lik ödemenin nafaka ödemesi olarak kabul edilmesi doğru olmamıştır. Davacı ve akrabaları tarafından yapılan farklı miktarlardaki ve farklı tarihlerdeki nafaka açıklaması olmayan ödemeler de nafaka borcuna mahsuben yapılan ödemeler olarak kabul edilmemiştir....
Yargıtayın önceki uygulamalarında sunulan ödeme belgelerinin geçerli olabilmesi için açıkça nafaka borcuna atfen yapıldığının yazılı olması gerektiği koşulu aranırken, içtihat değişikliğine gidilerek, ödemelerin belirli kıstaslar dahilinde yapılması halinde, nafaka borcundan mahsubu gerekeceği ilkesi benimsenmeye başlanmıştır. Bu bağlamda, takip öncesine ait yapılan ödemelerde hükmolunan aylık nafaka miktarı ve bu miktarın katları şeklinde ödemeler görünüyor ise, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olarak yapıldığına dair atıf olmasa dahi bu ödemelerin de nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği ilkesi kabul edilmeye başlanılmıştır. Aksi halin kabulü, aşırı şekilcilik olup, hak zayiine ve mükerrer ödemelere neden olacağından kabulü mümkün değildir....