Somut dosya kapsamında; taraflar arasında görülen boşanma davasında kadın lehine nafaka ve tazminata hükmedildiği, boşanma kararının henüz kesinleşmediği, boşanma kararının gerekçesinde davalı erkeğin aşırı borçlandığının ve lükse düşkün olduğunun mahkeme tarafından kabul edildiği, tarafların müşterek çocukları Melike'nin ve davacı kadının nafaka alacaklarını tahsil etmek üzere icra takibine giriştikleri, nafaka yükümlülüğünün evlilik birliğinden doğan malî yükümlülük kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu itibarla davacının iş bu davayı açmakta hukukî menfaatinin bulunduğu gözetilmeksizin, davacı kadının hukukî yararının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş ve davacı kadının istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir....
Sayın çoğunluk tarafından "davalı (kadın) tarafından davacı aleyhine 22.02.2012 tarihinde nafaka davası açıldığı ve 'ayrı yaşamakta ve nafaka talep etmekte haklı olduğu' kabul edilerek Türk Medeni Kanununun 197. maddesi gereğince nafakaya hükmolunduğu, bu kararın da kesinleştiği anlaşılmakla, nafaka davasında davalı yararına nafaka bağlanmasını gerektirici sebep ve delillerin eldeki boşanma davasında toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek, sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiğinden" bahisle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Dava kamu düzenine ilişkin bir dava olmadığı gibi, mahkemece, resen delil toplanmasını gerekli kılar nitelikte bir dava da değildir. Bu nedenle gerek davalı, gerekse davacı tarafından delil olarak dayanılmayan nafaka dosyasındaki "nafaka bağlanmasını gerektirici sebep ve delillerin" davacı aleyhine değerlendirilmesi amacıyla mahkeme kararının bozulması usul ve yasaya aykırıdır....
Böylece "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir. Somut olayda, davalı koca tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verilmiş olup bu kararın kesinleştiği 18.06.2006 tarihine kadar aylık 200,00 TL nafakaya hükmedilmiştir. İşbu dava 21.12.2006 tarihinde açılmış olup davalı koca tarafından boşanma davası reddedildikten sonra davacı kadın eve davet edilmediği gibi, davalı tarafından verilen 08.06.2007 tarihli dilekçe ile evlilik birliğini yürütme ve beraber yaşama iradesi bulunmadığını beyan etmiştir. Bu durumda ayrı yaşamakta haklı olan davacının nafaka isteğinde bulunmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır....
Türk Medeni Kanunu'nun 327/1. maddesinde "çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı", 328/1. maddesinde "ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği", 329/1. maddesinde "küçüğe fiilen bakan ana veya babanın diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabileceği", 330/1. maddesinde "nafaka miktarının, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirleneceği, nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun giderlerinin de göz önünde bulundurulacağı" ve 331. maddesinde "durumun değişmesi halinde hakimin istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirleyeceği" hükme bağlanmıştır. Tüm bu maddeler doğrultusunda mahkemece iştirak nafakası miktarı belirlenirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır....
Aile Mahkemesi'nin 2019/892 E 2020/141 K sayılı 28/01/2020 tarihli kararı ile baba tarafından açılan velâyetin değiştirilmesi davasının reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanunu'nun 327/1. maddesinde "çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı", 328/1. maddesinde "ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği", 329/1. maddesinde "küçüğe fiilen bakan ana veya babanın diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabileceği", 330/1. maddesinde "nafaka miktarının, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirleneceği, nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun giderlerinin de göz önünde bulundurulacağı" ve 331. maddesinde "durumun değişmesi halinde hakimin istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirleyeceği" hükme bağlanmıştır....
Ayrıca, davada; eşler birlikte yaşarken, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim tarafından ailenin geçimi için diğerinin yapacağı parasal katkının belirlenmesi istenilmiş olup, mahiyeti itibariyle istenilen nafaka tedbir nafakası niteliğindedir(TMK. md.196). Buna göre, mahkemece; hüküm altına alınan nafakaların, “yardım” ve “iştirak” nafakaları olarak nitelendirilmesi de usul ve yasaya aykırıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı T1 vekili istinaf dilekçesinde; takdir edilen nafaka miktarının az olması yönünden, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, müvekkili Derya lehine aylık 5.000 TL yardım nafakasına hükmedilmesi, nafakaların her yıl arttırılmasına karar verilmesi istemi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : HMK'nın 355. maddesine göre resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Dava; yardım nafakası istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince verilen karara taraflar süresinde istinaf talebinde bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 364/1. maddesine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan alt soyuna nafaka vermekle yükümlüdür....
Aile Mahkemesi’nin 2019/123 Esas, 2019/1296 Karar sayılı ilamı ile davacı lehine hükmedilen aylık 500 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren (20/12/2021) aylık 250 TL daha artırılarak aylık 750 TL yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, nafakanın gelecek yıllarda kararın kesinleştiği tarih esas alınmak suretiyle her yıl TÜİK tarafından açıklanacak ÜFE artış oranında artırılmasına karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece takdir edilen nafaka miktarının az olması yönünden, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, müvekkilinin talebi gibi karar verilmesi istemi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın kısmen kabulü yönünden, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur....
Nafaka davalarında verilen hükümlere karşı temyiz ve karar düzeltme sınırının; hüküm altına alınan veya reddedilen nafaka miktarının yıllık tutarına göre belirleneceği Yargıtay .....'nun 30.3.2005 tarihli 196-239 sayılı kararında benimsenmiş, ....16.3.2005 tarihli 23005/131-140 sayılı kararında da, temyiz ve karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o karar tarihinde yürürlükte olan kanun hükümleri esas alınarak kesinlik sınırının belirleneceği kabul edilmiştir. Mahkemece hüküm altına alınan nafaka miktarının yıllık tutarı karar tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 5236 sayılı Kanunla değişiklikten önceki 440/III-1. maddesinde gösterilen tutarı 11.530 TL.'yi aşmadığından karara karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Bu sebeple karar düzeltme dilekçesinin reddi gerekmiştir....
Nafaka davalarında verilen hükümlere karşı temyiz ve karar düzeltme sınırının; hüküm altına alınan veya reddedilen nafaka miktarının yıllık tutarına göre belirleneceği Yargıtay H.G.K.'nun 30.3.2005 tarihli 196-239 sayılı kararında benimsenmiş, Genel Kurulun 16.3.2005 tarihli 23005/131-140 sayılı kararında da, temyiz ve karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o karar tarihinde yürürlükte olan kanun hükümleri esas alınarak kesinlik sınırının belirleneceği kabul edilmiştir. Mahkemece hüküm altına alınan nafaka miktarının yıllık tutarı karar tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 5236 sayılı Kanula değişiklikten önceki 440/III-1. maddesinde gösterilen tutarı 19.680 TL'yi aşmadığından karara karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Bu sebeple karar düzeltme dilekçesinin reddi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple karar düzeltme dilekçesinin REDDİNE oybirliğiyle karar verildi. 24.09.2020 (Per.)...