Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

TMK'nun 176.maddesine göre yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece nafaka kaldırılabileceği gibi tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir. Davalının boşanma kararından sonra 600 TL yetim maaşı aldığı sabit ise de, asgari ücretin altındaki bu maaşı davalının kiracı olduğu, ödediği kira parası dikkate alındığı takdirde yoksulluğu tamamen ortadan kaldıracak bir miktarda değildir. O halde yoksulluk nafakasının kaldırılması koşullarının oluşmadığı dikkate alınmaksızın nafakanın tümden kaldırılması doğru değildir. Ancak davalının yetim maaşı sonucu mali durumunun olumlu yönde değiştiği dikkate alınarak nafakanın TMK'nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesine uygun olarak indirilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir....

    Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 300 TL yoksulluk nafakasının 500 TL'ye çıkarılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava; yoksulluk nafakasının arttırılması talebidir. Türk Medeni Kanununun 176/4.maddesi gereğince, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyeti gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Buna göre; nafakanın arttırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu bağlamda; nafaka alacaklısının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır....

      Tüm dosya kapsamı ve istinaf başvurusu birlikte değerlendirildiğinde; tarafların Gökçebey Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2011/68 esas 2012/137 karar sayılı ve 26/09/2021 kesinleşme tarihli ilamıyla boşandıkları, kadın lehine aylık 300 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği anlaşılmıştır. Davacının dava dilekçesinde, davalının çalıştığına dair duyum aldığı, kendisinin ise çalışamadığı gerekçesiyle yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinde bulunduğu, mahkemenin karar gerekçesinde açıklandığı üzere, davalı kadının düzenli bir gelirinin olmadığı, nafaka tarihinden bu tarafa uzun zaman geçtiği anlaşılmıştır....

      Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası ...’in yayınladığı ... oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Artırımı talep edilen yoksulluk nafakası, 31.01.2007 tarihinde kesinleşen boşanma kararı ile 100TL olarak belirlenmiş, bu dava ise 12.09.2014 tarihinde açılmıştır. Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu iddia ve ispat edilmemiştir. O halde, mahkemece; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın ...’in yayınladığı ... oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....

        Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir. Ancak, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, azaltılması talebini de içermekte olup, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Dosya kapsamına göre, davalının gıda mühendisi olduğu, özel bir hastanede çalıştığı, Mart ayına ait ücret bordrosunda 766 TL, Mayıs ayına ait ücret bordrosunda ise 1316 TL maaş aldığı, annesine ait evde oturduğu anlaşılmıştır....

          Nafaka talep edilen eşin kusursuz da olsa nafaka ödemekle yükümlü kılınması, yoksulluk nafakasının tazminat ya da cezadan farklı bir nitelik taşıdığını göstermektedir. Yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması, diğer bir ifadeyle kendi kusurundan kaynaklanmamak koşuluyla yoksul olmaması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlâki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir....

            Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadın hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Bu nedenle davalı kadın hakkında yoksulluk nafakasının kaldırılması hakkaniyete uygun bulunmamıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken davacının ekonomik durumu ve taraflar arasında mevcut olan denge durumu, ve davacının hastalığı da dikkate alınarak, TMK'nın 4. maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince, davalının yoksulluğunun da ortadan kalkmadığı kabul edilerek, (çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince) nafakadan uygun bir miktar indirime karar verilmesi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yoksulluk nafakasının kaldırılması hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir....

              Sayılı ilamı ile hükmedilen nafakanın iş bu tarih itibariyle nafaka tutarında fahiş artışlar yapıldığını belirterek kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, mahkemece aksi kanaatte ise nafaka tutarının indirilmesine, karar verilmesini talep etmiş olup, nafakanın ÜFE oranında artırılması kararının kaldırılmasına veya azaltılmasına yönelik bir talebi bulunmadığı görülmüştür. HMK 26. Maddesine göre Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Mahkemece yanılgılı değerlendirme ile, nafakanın indirilmesi talebi gibi değerlendirilerek yoksulluk nafakası, için hükmedilmiş olan ÜFE oranındaki artış kararının kaldırılması ve yeniden düzenleme yapılması doğru olmamıştır....

              asıl davanın kabulüne yönelik istinaf talebinin esastan reddine, kadın için hükmedilen aylık 100,00TL yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddine ilişkin olarak yoksulluk nafakasının miktar itibarıyla kesinlik sınırı altında kalması nedeniyle, karşı davanın reddine yönelik istinaf talebinin ise HMK 352 maddesi gereğince reddine dair aşağıdaki hüküm tesise dilmiştir....

              Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. O halde, yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir. Öte yandan, nafa miktarı belirlenirken davacının 255,00 TL ölüm aylığı aldığının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir....

                UYAP Entegrasyonu