Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Her ne kadar erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olması, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmamasını gerektirmez ise de dosya kapsamından yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davalı erkeğin herhangi bir geliri ve malvarlığının olmadığı anlaşılmaktadır. Kendi yoksul olan kişi nafaka ile yükümlü tutulamaz. Bu durumda davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir....

    Boşanma davası sırasında verilen tedbir nafakası, boşanma kararının kesinleşmesi ile sona erer. Kesinleşmeden sonra mahkemece hükmedilmişse, yoksulluk nafakası istenebilir. Öte yandan İİK'nun 40. maddesi uyarınca ilamın bozulması ile takip olduğu yerde durur. Somut olayda,... Aile Mahkemesi'nin 2012/882 Esas sayılı boşanma davası nedeniyle tesis edilen 22.01.2013 tarihli tensip tutanağının (7) nolu ara kararı ile borçlu aleyhine müşterek çocuk için 150 TL, eş için ise 200 TL tedbir nafakasına karar verildiği, söz konusu ara kararının nafaka alacaklıları tarafından 06.02.2013 tarihinde ilamsız takibe konulduğu, boşanma davasının 12.09.2013 tarihinde karara bağlandığı, tarafların boşanmasına ve kararın (B) nolu bendinde 200 TL iştirak, 200 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, Yargıtay 2....

      nafakası ödenmesine, tedbir nafakasına artırım uygulanmasına ilişkin bir yasal düzenleme olmaması nedeniyle kadının nafakaya artış uygulanması talebinin reddine, birleşen davada birleşen dava tarihinden itibaren kadın lehine aylık 800,00 TL tedbir nafakası ile boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine, ortak çocuk lehine aylık 400,00 TL tedbir nafakası ile hükmün kesinleşmesinden sonra aylık 600,00 TL iştirak nafakası takdirine, asıl davada verilen tedbir nafakası ile birleşen davada verilen tedbir nafakasının tahsilde tekerrür oluşturmamasına, yasal şartları oluştuğu gerekçesiyle kadın lehine 35.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, erkeğin tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiştir....

        Somut olayda; davacı kadın vekili 12.03.2015 tarihli celsede; davayı boşanma ve nafaka yönünden açmış iseler de, boşanma talebinden vazgeçtiklerini, davaya yalnızca nafaka yönünden devamını istediklerini beyan etmişlerdir. O halde boşanma davası sözlü ıslah ile Türk Medeni Kanununun 197. maddesinden kaynaklanan nafaka davasına dönüştüğü halde boşanma davası varmış gibi boşanma davasının feragat nedeni ile reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. 3-Davacı kadın tarafından münhasıran Türk Medeni Kanununun 197. maddesinden kaynaklanan tedbir nafakası davası ikame edilmiş olup taraflar boşanmadığı halde hükmedilen tedbir nafakasının yoksulluk nafakası şeklinde devamına karar verilmesi doğru görülmemiştir. 4-Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir (HMK m.326/1) yargılama giderlerine re'sen hükmedilir (HMK m.332/1). Vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir (HMK m.323)....

          Bundan ayrı, evlilik birliği devam ederken, davacı anne tarafından yanında kalan müşterek çocuk için nafaka istemi niteliği itibariyle tedbir nafakası olup, mahkemece; iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi de doğru değildir. Bu hususların düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, bu yönlere ilişen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün üçüncü maddesindeki "Tarafların müşterek çocukları ... ...'...

            Mahkemece, davacı-davalı kadınınTürk Medeni Kanununun 197. maddesi gereğince açtığı tedbir nafakası davasının kısmen kabulüne, davalı-davacının boşanma davasının ise reddine karar verilmiş hüküm, davalı-davacı tarafından tedbir nafakası davasının kabulü yönünden temyiz edilmiştir. Davacı-davalının Türk Medeni Kanunun 197. maddesi anlamında davalı-davacıdan ayrı yaşama hakkının bulunduğu konusunda sayın çoğunlukla aramızda görüş ayrılığı yoktur. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden tarafların her ikisinin de emekli oldukları ve gelirlerinin birbirine yakın olduğu görülmektedir. Asgari yaşam giderlerini karşılamaya yeterli ve düzenli geliri bulunan kadın ayrı yaşama hakkı bulunsa bile tedbir nafakası talep edemez. Bu sebeple davalı-davacı kocanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum....

              Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK Md. 186/son). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı (kocadan) daha iyi olması veya davacının çalışması davalı (kocayı) tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ortak giderlere ( elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs.) katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmaz. Bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Davacı kadının gelirinin bulunması ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir. Böylece "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir .... Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korunması gerektiğini gözetmelidir. Somut olayda; davalı ve davacı ayrı evlerde yaşamaktadır. Kadının yararına olarak 6284 sayılı yasaya göre koruma kararı da verilmiştir....

                "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma-Tedbir Nafakası Taraflar arasındaki "boşanma" ve "tedbir nafakası" davalarının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı (koca) tarafından; tedbir nafakası davasında hükmedilen nafaka miktarları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 119.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 19.11.2013 (Salı)...

                  İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "TMK'ya göre koşullar oluştuğunda çocuklara verilecek nafakalar çocuk ergin ise TMK 364 maddesi uyarınca yardım nafakasına, çocuk ergin değil ise tedbir nafakası ve iştirak nafakası verilebilir. Olayımızda davalı dededen yardım nafakası talep edilmekte olup, çocuk Selvi 2018 doğumlu olup ergin değildir, velayet altında olduğundan tedbir ve iştirak nafakası verilebilir. İzmir 12. Aile Mahkemesinin 2018/230 esas 2018/235 karar ile çocuk için iştirak nafakasına hükmedilmiştir ve nafaka yükümlüsü baba sağdır, davacı küçük yardım nafakası şartlarını taşımamaktadır. " gerekçesi ile; "Davacının davasının REDDİNE,"karar verilmiştir. İSTİNAFA BAŞVURAN TARAF VE İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı kadın vekili hükmün; tamamı yönünden istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı erkek istinaf yasa yoluna başvurmamıştır. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; davacı kadın tarafından açılmış yardım nafakası istemine ilişkindir....

                  Somut olayda; davacının tedbir nafakası istemli olarak bu davayı 29.04.2015 tarihinde açtığı,bu dava öncesinde ise aynı yöndeki talep ile 16.10.2012 tarihinde mahkemenin 2012/635 Esas sayılı dosyası ile tedbir nafakası davası açtığı ve bu davanın mahkemenin 2012/673 Esas sayılı boşanma dava dosyasında birleştirildiği; mahkemenin 2012/673 Esas sayılı boşanma dosyasında yapılan yargılama neticesinde ise, birleşen 2012/635 Esas sayılı tedbir nafakası davasının reddedildiği, verilen kararın temyiz edilmesi neticesinde ise Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin ilgili ilamı ile müşterek çocuklar yönünden tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğu, bu şekli ile müşterek çocuklar yönünden tedbir nafakası yönünden verilen karar haricindeki kısımların 10.02.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır....

                    UYAP Entegrasyonu