ölü olduklarını, nüfusta kardeşleri olarak görünen Ercan ve Engin ile kardeş olmadıklarının DNA incelemesinden sonra ortaya çıkacağını, gerçek babası Ali Karagözler ile gerçek annesinin nikahsız oldukları için, gerçek annesinin ricası üzerine nüfusta anne ve babası olarak görünen aslında teyzesi ve eniştesinin ortada kalmaması için nüfusta kendi çocukları gibi yazdırdığını, adli yardım taleplerinin kabulü ile, nüfusta anne ve babası olarak görülen T3 ve Hatice Kanavuzlar arasındaki soybağının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; Dava nüfusta yaş değişikliği talebine ilişkindir. T3 yazı yazılarak davacının doğum mernis tutanağı mahkememiz dosyası arasına alınmıştır. T3 gelen yazı cevabında davacının doğum tarihinin 21/09/1963 tarihinde doğduğu görülmüştür. Hakim, nüfus kayıtlarında düzeltme yapılmasına karar verirken, kayıtlar arasında çelişki meydana getirmemek ve hayatın olağan akışına ters düşecek durumlara yol açmamaya özen göstermek zorundadır. 22 yaşından sonra tıbben yaş tespiti mümkün olmadığı gibi kayden 22 yaşın üzerinde olan davacının bu yaşının düzeltilmesi için mevcut bilgi ve belgeler yeterli değildir. (Adana BAM 1. HD 2019/1113 E:2019/1188 K) Davacı, nüfus kaydına göre 59 yaşında olup 22 yaşından sonra tıbben yaş tespiti mümkün olmadığı gibi kayden 22 yaşın üzerinde olan davacının bu yaşının düzeltilmesi için mevcut bilgi ve belgeler yeterli değildir....
Bunun için de kaydının düzeltilmesi istenilen kişinin öncelikle nüfusta kayıtlı olması gereklidir. Ancak, bazı durumlarda nüfusta kayıtlı olmayan kişilerin de kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istenmektedir. Nüfusta kayıtlı olmayan kişiler adına kayıtlı taşınmazların idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak açılan bu tür davalarda düzeltme kararı verilemeyen hallerde tespit kararı verilmesi gerekli ve zorunludur. Nüfusa kaydedilmeden ölmüş veya herhangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişilerin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkün değil ise de bu gibi durumlarda tapu malikinin davacıların murisi ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmelidir. Eldeki davada davacıların murisi olduğunu iddia ettikleri "... ..." ve "... ...'nin" nüfus kayıtları dosya içerisinde bulunmamaktadır....
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin okur yazar olmadığını, soruyu anlayamadığı için tanığı olmadığını belirttiğini, davacı ile oğlu arasındaki yaş farkının 15 olduğunu, bunun olağan akışına aykırı olduğunu, eksik incelemeyle karar verildiğini, davanın kamu düzenini ilgilendirdiğini, resen araştırma ilkesinin geçerli olduğunu, dilekçede tanık deliline dayanılmasına karşın tanık dinlenmediğini, davacının yeteri kadar Türkçe bilmemesi nedeniyle hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini belirterek kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Gerekçe ve Sonuç: HMK'nın 355. maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava, yaş düzeltilmesi talebine ilişkindir....
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe: Dava, nüfus kaydında yaş tashih talebine ilişkindir. Davacı nüfus kaydına göre 31/05/1962 doğumlu olup, nüfusa 25/06/1962 tarihinde tescil edildiği, doğum belgelerine göre nüfusta sonradan düzeltme yapılmadığı, davacının nüfus kaydının 31/05/1965 tarih olarak düzeltilmesi istemi yönünden, kişinin doğmadan nüfusa kaydedilmesi mümkün olmadığından ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığının kabulü gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/(1).b.1 maddesi gereğince incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, kesin olmak üzere karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Kemik gelişimini tamamlamış erişkin kişilerin yaşlarının tıbbi yönden kesin olarak tespiti mümkün olmayıp yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere 25 yaşından sonra tıbben yaş tespiti mümkün değildir. Dosya içerisinde bulunan sağlık kurulu raporuna göre 22 yaş sonu ile uyumlu olduğu bildirilmiş ise de; Belgelere dayalı nüfus kayıtlarının aksi somut ve kesin delillerle kanıtlanmadan bunlarda değişiklik yapılamaz. Bu tür davalarda Hakim, nüfus kayıtlarında düzeltme yapılmasına karar verirken, kayıtlar arasında çelişki meydana getirmemek ve hayatın olağan akışına ters düşecek durumlara yol açmamaya özen göstermek ve tarafların veya tanıkların beyanları ile bağlı kalmaksızın gerçeği araştırıp doğru sicil oluşturmak zorundadır. Ayrıca kimsenin doğmadan nüfusa tescil edilmesi mümkün değildir....
ASLİYE HUKUK TARİHİ : 16/03/2021 NUMARASI : 2020/213 ESAS 2021/110 KARAR DAVA KONUSU : Nüfus (Yaş Düzeltilmesi İstemli) KARAR : İstinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Anadolu 19 Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2020/213 esas sayılı dosyası ve dava dosyasında verilen 16/03/2021 tarih ve 2021/110 Karar sayılı gerekçeli kararı incelendi. Ön inceleme raporunda belirtildiği üzere dosyada ön inceleme sonucu karar verilecek nitelikte bir eksikliğin bulunmadığı ve HMK 353. maddesi uyarınca duruşma yapılmaksızın usul yönünden incelenebileceği anlaşılmakla, dosya ve HMK 354. maddesi uyarınca yapılan görevlendirme gereği sunulan inceleme raporu incelendi....
Somut olayda, davacının beyana dayalı olarak nüfusa 22/03/1976 doğumlu olarak kaydedildiğini, nüfus kaydının 22/03/1959 düzeltilmesini istediği, toplanan delillere göre davanın ispatlanamadığı, ilk derece mahkemesince de; "Söke Devlet Hastanesi müzekkere cevabında davalının kemik yaşının 23 yaş üzeri ile uyumlu olduğunun tespit edildiği, Adli tıp uygulamasına göre 25 yaşının üzerindeki kişilerin kemik yaşının tespitinin tıbben mümkün olmadığı, Yine Yargıtay Hukuk Dairesi'nin 2010/1742- 5752 Esas ve Karar sayılı ilamında da 25- 40 yaş aralığını kesin olarak tayin etmenin mümkün olmadığının belirtildiği, davalının doğum belgesinin aksinin ispatlanması mümkün olmadığından sübut bulunmayan davanın reddine" şeklinde karar verildiği, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ GEREKÇE : Açılan dava, nüfusta doğum tarihinin düzeltilmesi istemine ilişkindir. Davacının nüfus kaydı incelendiğinde, doğum tarihinin 01/08/1948 olarak gözüktüğü, tescil tarihinin ise 08/08/1951 tarihi olarak gözüktüğü anlaşılmaktadır. Davacı taraf gerçek doğum tarihinin 14/05/1945 olduğundan bahisle eldeki davayı açmıştır. Gebze Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1968/806 Esas, 1968/584 Karar sayılı gerekçeli kararı incelendiğinde; davacının 1945 olan doğum tarihinin 01/08/1948 olarak düzeltilmesini talep ettiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve kararın neticesinde davacının doğum tarihinin 01/08/1948 olarak düzeltildiği, davacı tarafın eldeki dava ile bu kez önceki duruma dönmeyi talep ettiği anlaşılmaktadır. Davacının iddia ettiği ve halihazırdaki yaşı 22 yaş üstündedir. Bilimsel çevrelerde ve Adli Tıp Kurumu uygulamalarında 22 yaş ve üzerindeki bir kimsenin gerçek yaşının tespiti tıbben mümkün olamamaktadır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ GEREKÇE : Açılan dava, nüfusta doğum tarihinin düzeltilmesi istemine ilişkindir. Davacının nüfus kaydı incelendiğinde; doğum tarihinin 15/03/1985, tescil tarihinin ise 02/12/1986 olduğu görülmektedir. Mahkemece tanık olarak davacının kardeşi olan Aziz Çegen'in beyanının alındığı ve bu beyana itibar edilerek başkaca bir delil olmaksızın davanın kabulü yoluna gidildiği görülmektedir. Davacının iddia ettiği ve halihazırdaki yaşı 22 yaş üstündedir. Bilimsel çevrelerde ve Adli Tıp Kurumu uygulamalarında 22 yaş ve üzerindeki bir kimsenin gerçek yaşının tespiti tıbben mümkün olamamaktadır. Salt belirli bir yaşın üzerinde olduğuna işaretle yetinilmektedir. Devletin tuttuğu nüfus kayıtları kamu düzeniyle ilgili olup bunların doğruluğuna herkesin güvenmesi gerekir. Mahkemeler de bu kayıtlarla ilgili açılan davalarda gerekli özeni gösterip doğru sicilin oluşturulması ve muhafazası konusunda gereken duyarlılığı göstermek zorundadırlar....