Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

in nüfus kütüğüne kaydedilmediği anlaşılmaktadır. Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne kaydedilmesi nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek mahkemece HUMK.nun 7/1. maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken davaya bakılıp esasdan reddine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı ise de sonucu itibariyle doğru olan bu ret kararının gerekçesi yukarıdaki gibi değiştirilerek ONANMASINA, 4.4.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    un gerçek annesinin kendisi olduğunu ileri sürerek, çocukların kendi nüfus kütüğüne kayıtlarının yapılmasını istemiş, mahkemece davanın kabulü ile adı geçen küçüklerin nüfus kütüğünde "..." olan anne adlarının "..." olarak düzeltilmesine karar verilmiş, hüküm Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı dava dilekçesinde, ... ve ...'un gerçek annelerinin kendisi olduğunu, babaları davalı ...'ün nikahlı eşi ...'dan doğmuş gibi tescil edildiklerini ileri sürerek çocukların kendi nüfus kütüğüne geçirilmesine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilerek çocukların anne adları ... olarak düzeltilmiştir. Nüfus kayıtlarındaki düzeltme davaları kamu düzeni ile yakından ilgili olup mahkemeler hiç bir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorundadır....

      Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, 03.01.1930 tarihinde nüfus kütüğüne tescil edilen davacı 01.01.1930 doğumlu olduğunu ileri sürdüğüne göre mahkemece davanın esasına girilerek toplanacak delillere göre istem hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı dava dilekçesinde, ... ile evlendiği halde nüfus kütüğüne ... ile evlenmiş gibi yapılan kaydın düzeltilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davada, davacı ...'ın ... ile evlenmiş olmasına karşın nüfus kütüğüne davacının eşi olarak ... yerine kardeşi ...'ın yazıldığı ileri sürülerek evliliğin tescili sırasında yapılan bu hatanın düzeltilmesi istenilmiştir. Dosyada toplanan bilgi ve belgeler, özellikle aile nüfus kayıt tabloları ve evlenme işlemi ile ilgili tüm kayıtlar incelendiğinde davacı 01.01.1977 doğumlu ...'ın 06.05.1978 doğumlu ... ve ... kızı ... ile 11.09.2007 tarihinde evlendikleri, evlenmenin tescili sırasında davacı ...'...

          Bu istek dikkate alındığında doğum ve ölüm vukuatının nüfus kütüğüne geçirilmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu cihetle dava dilekçesinin HUMK'nun 7. maddesinin 1. fıkrası uyarınca görev yönünden reddine karar verilmesi gerekir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

            Yine, Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 72. maddesinde “Aile kütüğünde kaydı olmayan kişinin ölümüne ilişkin tutanaklar resmî veya özel sağlık kurumları veya kamu kurum ve kuruluşlarının kayıtlarına dayanılarak düzenlenmişse nüfus müdürlüğünce kabul edilip işleme alınır. Ölüm tutanaklarında yer alan bilgilere göre aile kütüğünde kaydı bulunmayan kişiler, vatandaşlık durumu düzgün olmayan kişiler kütüğüne kayıt edilerek hakkında yaptırılacak soruşturma ile Türk vatandaşı olup olmadıkları araştırılır. Türk vatandaşı olduğu anlaşıldığı takdirde, ölüm tutanağına dayanılarak nüfus müdürlüğünce resen doğum tutanağı düzenlenir. Ölen kişi bu doğum tutanağına dayanılarak aile kütüğüne tescil edilir. Daha sonra ölüm tutanağı aile kütüğüne geçirilir, vatandaşlık durumu düzgün olmayan kişiler kütüğündeki kaydı, aile kütüğü ile bağ kurularak kapatılır” hükmüne yer verilmiştir....

              Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dava dilekçesinde davacı 15.07.1980 tarihinde doğduğu halde nüfus kütüğüne tescil edilmediğini, 15.06.1978 tarihinde doğup daha sonra ölen kardeşinin ismi ve doğum tarihi ile yaşadığını kendisinin nüfusa kayıt edilmediğini bu nedenle 15.06.1978 olan doğum tarihinin 15.07.1980 olarak düzeltilmesini istemiştir. Bu istek dikkate alındığında doğum ve ölüm vukuatının nüfus kütüğüne geçirilmesinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu cihetle dava dilekçesinin HUMK'nun 7.maddesinin 1.fıkrası uyarınca görev yönünden reddine karar verilmesi gerekir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.07.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Bu ise nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında davalı ...'ın gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan kardeşi ... ile Naime hanesindeki nüfus kaydının iptali ile gerçek annesi 1914 doğumlu ..nüfus kaydına tesciline ilişkin talep nüfus kayıt düzeltme davası olup asliye hukuk mahkemesi görev alanında kalmaktadır. İkinci talep olan 1908 doğumlu Nebi Elkılıç'ın davalı ...'ın gerçek babası olduğunun tespiti talebi ise biyolojik anne olduğu iddia edilen Aslı ile baba olduğu iddia edilen Nebi'nin evli oldukları, ancak nüfus kayıtlarında evlilik tarihleri olmasa da 1948 ve 1971 tarihleri arasında evlilik içi doğum olarak çocuklarının nüfusa tescil edildikleri davalı ...'ın da 1957 olan doğum tarihi dikkate alındığında evlilik birliği içinde doğan çocuğun babası yasa gereği koca olduğundan artık bu durumda babalığın hükmen tespitinden söz edilemeyecektir....

                  Aile Mahkemesi ise, davanın nüfus kaydının tashihine ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm Kurmuştur. Somut olayda davalılardan ...'in gerçek anne ve babasının nüfus kayıtlarında yazılı bulunan ...,... olmadığı, bu kişinin gerçek babasının ...'in oğlu ... ve ...'ın eşi ....olduğu, tescil tarihinde ...'in askerde olması sebebi ile davalı ...'in dedesi olan ...'in çocuğu olarak nüfus kütüğüne kaydettirildiğini beyanla ...'in nüfus kaydının iptali ile davalı ...'in oğlu olarak nüfus kütüğüne tesciline karar verilmesi istenmiştir. Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır. ( Hukuk Genel Kurulu 2013/18-354 E. 2013/1554 K. 13.11.2013 T.) Bu durumda,Dava bu niteliğiyle bir nesep davası olmayıp, hatalı yapılan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkindir. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36....

                    Doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne işlenmesi, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 15, 31 ve 33. maddelerine göre nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olup, nüfusa kayıt edilmeden kendisinden önce doğup ölen kardeşine ait nüfus kaydını kullanan kişinin nüfusa tescili dolayısıyla saklı nüfustan sicile yazılması da idari bir işlem niteliğindedir. Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 35/1. maddesinde, saklı nüfus olduklarını iddia edenlerin aile kütüklerine tescil için müracaat makamının illerde Valilikler, ilçelerde Kaymakamlıklar olduğu hükme bağlandığından; doğum ve ölüm olaylarının nüfus kütüğüne tescilinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi yerine yanılgılı değerlendirme ile esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Özetle, İlk Derece Mahkemesi kararı sonucu itibari ile doğru ise de, gerekçe yönünden hatalıdır....

                    UYAP Entegrasyonu