Kadastro mahkemesi hükmünden taşınmazın mahkemenin kabul ettiğinin aksine elbirliği mülkiyetine değil, paylı mülkiyet rejimine tabi olarak tapuya tescil edildiği ancak, kayıtların imar uygulaması sonucu başkaca parsellere gittiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 688.maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için, birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmaması gerekir. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı, malikler arasında bir paylı mülkiyet birliği meydana getirir. Her paydaş, mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur. Her pay diğerinden bağımsız, ayrıca tasarrufi işlemlere konu olabileceği için, kanun bazı istisnalar dışında payları bir bakıma taşınmaz hükmüne tabi tutmuştur....
Taşınmaz paylı mülkiyet rejimine tabi olup davacıdan başka paydaşlar da bulunmaktadır. Bilindiği gibi Türk Medeni Kanununun 684. maddesi uyarınca bir şeye malik olan kimse o şeyin bütünleyici parçalarına da maliktir. Yine Türk Medeni Kanununun 718. maddesinde mülkiyet hakkının kapsamı belirtilirken yapıların da mülkiyet kapsamında olduğundan açıkça söz edilmiştir. Dava konusu taşınmaz paylı mülkiyet rejimine tabi olduğunda tüm paydaşlar arasında payları karşılığı intifalarına bırakılan kesimleri belirleyen kullanmaya ilişkin geçerliliği tartışılmayacak bağlayıcı bir anlaşmanın varlığı ileri sürülmediğinde arzın mütemmim cüzü olan yapıda paydaşların taşınmazdaki payları oranında mülkiyet hakkının bulunduğunun kabulü zorunludur....
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Somut uyuşmazlıkta, nüfus müdürlüğünün 09/05/2011 tarihli yazı ekindeki "kişi arama sonuç listesi"nde dava konusu 104 ada 89 parsel sayılı taşınmaz maliki ile aynı kimlik bilgilerini taşıyan "..." isimli bir şahsın bulunduğu saptanmış olup, mülkiyet aktarımı hususunda tereddüt oluşmuştur. Tapu kayıt maliki ile aynı kimlik bilgilerine sahip şahsın mirasçıları saptanıp, mülkiyet iddiaları olup olmadığı araştırılmadan eksik araştırma ile mülkiyet aktarımına yol açabilecek biçimde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır....
Bu durumda öncelikle mahkemece yapılacak iş, 6100 sayılı HMK'nun 31. maddesindeki hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacıya talebinin TMK 240. maddesi gereğince 'katılma alacağını mahsuben mülkiyet hakkı tanınması veya intifa hakkı tanınması' mı yoksa TMK 652. maddesi gereğince 'miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınması veya intifa hakkı tanınması' mı olduğu açıklattırılarak sonucuna göre, öncelikle görev hususu düşünülmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir....
Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun” dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 24. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. 25. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir....
Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun” dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 24. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. 25. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir....
Bu hükme göre; kuru mülkiyet halinde, yani yararlanma hakkı olmaksızın veraseten intikal eden gayrimenkullerin, kuru mülkiyet hali devam ettiği sürece vergiden müstesna kılınmaları; ancak, bu halin sona ermesi üzerine vergiye tabi tutulmaları gerekmektedir....
Türk Medeni Kanununun “mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı 683.maddesi hükmüne göre bir şeye malik olan kimse, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Aynı yasanın 2.fıkrasına göre de mülkiyet hakkına haksız bir elatma varsa giderilmesi mahkemeden istenebilir. Yasanın 718.maddesine göre mülkiyet hakkı kapsamına yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. 719.madde hükmüne göre de mülkiyet hakkının kapsamı tapu planlarıyla (çapla) belirlenir. Dava konusu, bilirkişi raporu ve krokisinde (A) ile ve kırmızı renkle gösterilen çekişmeli yerin davacının mülkiyet hakkı kapsamı dışında (çap kaydı kapsamı dışında) kaldığı tartışma konusu değildir. Dolayısıyla davacı, mülkiyet hakkına dayanarak eldeki davayı açamaz....
Türk Medeni Kanununun Dördüncü Kitabında Eşya Hukuku ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş, birinci kısmında mülkiyet hakkının içeriği ve kapsamı açıklanmıştır. Birlikte mülkiyet başlığı altında iki ayrı birlikte mülkiyet şekline yer verilmiştir. Bunlardan biri paylı mülkiyet diğeri ise elbirliği mülkiyeti olarak nitelendirilmiştir. Dava dilekçesindeki isteme göre; davanın mülkiyet hukuku kapsamında açıldığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde miras hukuku kapsamı anlamında terekenin tamamı (taşınır- taşınmaz tüm mal varlıkları) dikkate alınarak taşınmazlardan herbirinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle bir paylaştırma istenilmemiştir. Yanlar arasındaki uyuşmazlığın Türk Medeni Kanununun Birlikte Mülkiyette ilgili düzenlemelere yer verilen 688 ve devamı maddelerindeki ortaklığın giderilmesine dair hükümlere göre çözümlenmesi gerekir....
den gelen 8/48 intifa payı için (tüm taşınmazda 1/18 intifa payı) mahkemece saptanan ve çıplak mülkiyet hakkı sahibine ödenmesine karar verilen kamulaştırma bedelinin neması üzerinden intifa hakkının yürütülmesi gerekirken bilirkişi raporlarında intifanın karşılığı olarak mülkiyet bedelinin 2/10'u oranında bedel ödenmesi gerektiğinin belirtilmesi ve mahkemece de yerinde olmayan gerekçelerle düzenlenen bu raporlara dayalı olarak hüküm kurulmuş olması, 2-Davacılardan ...'in tam mülkiyet ve intifa payları ayrı ayrı tespit edilerek yine intifa hakkının çıplak mülkiyet hakkı sahibine ödenmesine karar verilen kamulaştırma bedelinin neması üzerinden yürütülmesi gerektiği dikkate alınmadan tümünün tam mülkiyet üzerinden değerlendirilmiş olması, Doğru görülmemiştir. Mahkemece yukarıdaki hususlarda gerekli inceleme ve araştırma yapılarak davalı lehine usuli kazanılmış hak durumu da dikkate alınarak oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmelidir....