Bu nedenle, yolsuz tescil niteliğinde olsa bile Devlet tarafından verilen geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceği kuşkusuzdur. Aksi düşünce tarzının, devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek, hiçbir karşılık ödemeksizin iptalini istemesi, geçerli kayda dayalı mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi, Devletin saygınlığını zedeler nitelikte bir tutum olacaktır.Anayasanın 169. maddesi gözönüne alındığında, usulüne uygun araştırma ve inceleme ile orman alanı olduğu belirlenen yer içinde kalan taşınmazların tapu kayıtlarının iptal edilmesinde kamu yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Ancak, kişinin mülkiyet hakkı sona erdirilirken karşılıklı hak dengesinin sağlanması için mülkiyet hakkı sahibine tazmini nitelikte bir bedelin ödenmesi gerektiği de kuşkusuzdur....
Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 18. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiş ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejim öngörülmüştür. 19. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir....
AİHM, bu kararlarında, çevrenin korunmasına ilişkin kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkının korunması arasında makul bir dengenin bulunması gerektiğini belirterek, karşılığı ödenmeksizin mülkiyet hakkına müdahale edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır. Kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakılan kişinin hakkı arasında makul, kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması asıldır. Bu nedenle, yolsuz tescil niteliğinde olsa bile Devlet tarafından verilen geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceği kuşkusuzdur. Aksi düşünce tarzının, devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek, hiçbir karşılık ödemeksizin iptalini istemesi, geçerli kayda dayalı mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi, Devletin saygınlığını zedeler nitelikte bir tutum olacaktır....
A.İ.H.M, bu kararlarında, çevrenin korunmasına ilişkin kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkının korunması arasında makul bir dengenin bulunması gerektiğini belirterek, karşılığı ödenmeksizin mülkiyet hakkına müdahale edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır. Kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakılan kişinin hakkı arasında makul, kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması asıldır. Bu nedenle, yolsuz tescil niteliğinde olsa bile Devlet tarafından verilen geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceği kuşkusuzdur. Aksi düşünce tarzının, devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek, hiçbir karşılık ödemeksizin iptalini istemesi, geçerli kayda dayalı mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi, Devletin saygınlığını zedeler nitelikte bir tutum olacaktır....
Kadastro Müdürlüğünce anılan maddeye göre yapılan düzeltme işleminin iptali istemli davaların işlemi yapan müdürlüğe ve varsa diğer ilgili hak sahiplerine yöneltilmesi gereklidir Somut olayda, davacı, davalı taşınmazında tersimat hatası yapıldığı gerekçesi ile düzeltme yapıldığını, işlem ile davalı taşınmazı lehine mülkiyet nakli oluştuğunu ileri sürerek işlemin iptalini istemiştir. Mahkemece, davanın kadastro müdürlüğüne yöneltilemeyeceği gerekçesi ile reddine karar verilmiştir. Yukarıda açıklandığı gibi 41. maddede değişiklik yapılmadan önce vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hataların düzeltilebileceği kabul edilmişti. Değişiklik ile madde metninden mülkiyet sözcüğü çıkartılmış, böylece, orijinal ölçü değerleri ile zemindeki kullanım durumunun birbiri ile uyumlu olması halinde, hatalı oluşan çapta görünen mülkiyet sınırlarının değiştirilebilme olanağı doğmuştur....
olmadığı, diğer yandan Anayasanın 90. maddesi hükmünün mülkiyet hakkı sahibi bakımından bir teminat getirdiği ve uygulanabilir olduğu, mülkiyet hakkının kaybı sonucunu doğuran karar verilmesini isteyenlere bir hak sağlamadığı, esasen kullanma yükümü getiren bir uluslararası sözleşme hükmü bulunmadığından bunun sonuca etkisinin de olmadığı, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, oysa iptal kararının 06.01.2017 tarihinde yayımlandığı, arada 4 günlük bir boşluk olduğu, bu sebeple SMK hükümlerinin işbu davaya uygulanma olanağının olmadığı, zira SMK'nın ancak yürürlüğünden sonra açılan davalar bakımından bu yükümlüğü getirmiş olduğu, ortada bir kanun boşluğu da olmadığı, zira kanun koyucunun mülkiyet hakkına sınırlama getirdiği bir kararname hükmünün yine yetkili bir yargılama makamı kararıyla ortadan kaldırıldığı, ortada sadece mülkiyet hakkına getirilmiş sınırlandırmanın ortadan kaldırılmış bulunması halinin bulunduğu, mahkemelerin mülkiyet hakkına...
Dava konusu 27 sayılı parsel 427 m2 yüzölçümünde olup tapuda davanın tarafları ve dava dışı Kırıkkale Belediyesi adına paylı mülkiyet şeklinde kayıtlıdır. Türk Medeni Kanununun 688. maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre paylı mülkiyetin, söz konusu olabilmesi için birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmamış olmasını gerektirir. Paylı mülkiyette mülkiyet hakkına sahip olan birden ziyade kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcuttur. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı malikler arasında bir paylı mülkiyet birliğini meydana getirir. Dolayısıyla, her paydaşın taşınmazın her zerresinde mülkiyet hakkı vardır. Paylı mülkiyet rejimine tabi bir taşınmazın paylaşılması ise kuşkusuz resmi biçim koşuluna uyularak yapılmalıdır....
Türk Medeni Kanununun 688. maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için birden fazla kişinin bir mala paylı malik olmaları ve bu malın malikleri arasında maddi anlamda paylaşılmamış bulunması gerekir. Paylı mülkiyette, mülkiyet hakkına sahip birden fazla kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcut bulunur. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı malikler arasında bir paylı mülkiyet birliği meydana getirir. Her paydaş mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur. Her pay diğerinden bağımsız ayrıca tasarrufi işleme konu olabileceği için kanun bazı istisnalar hariç payları adeta taşınmaz hükmüne tabi tutmuştur. Dolayısıyla, paylı mülkiyete tabi bir taşınmaz üzerindeki payın bir üçüncü kişiye satışı olanaklıdır....
Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun” dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 19. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. 20. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir....
ın "..." ibaresinin Türk Patent nezdinde tescilli marka sahibi olduğunu, 6769 Sınai Mülkiyet Kanunu'nun "Görevli ve yetkili mahkeme" başlıklı 156.maddesinin 5. fıkrasında açıkça; "Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Sınai mülkiyet hakkı başvurusu veya sınai mülkiyet hak sahibinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde, dördüncü fıkra hükmü uygulanır." denildiğini, kanun hükmünün açık olduğunu, işbu davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin ......