Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 18. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. 19. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir....
Kısaca taşınmaz paylı mülkiyet rejimine tabidir. Türk Medeni Kanununun 688.maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Paylı mülkiyette, mülkiyet hakkına sahip birden ziyade kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcuttur. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı malikler arasında bir paylı mülkiyet birliğini meydana getirir. Her paydaş mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur ve her paydaş diğerinden bağımsız ayrıca tasarrufi işlemlerde bulunabilir. Dolayısıyla somut olayda, bir paydaşın temsilen diğer paydaşların menfaatini koruması durumu söz konusu edilemez. Bundan dolayı da mahkemece sadece dava açan paydaşın payındaki vakıf şerhinin kaldırılmasıyla yetinilmelidir. Değinilen yönün gözardı edilmesi doğru olmadığından, karar bu nedenle bozulmalıdır....
Türk Medeni Kanununun 688.maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanıma göre, paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için; birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmış olunmaması gerekir. Paylı mülkiyette, mülkiyet hakkına sahip birden ziyade kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı vardır. Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı, malikler arasında bir paylı mülkiyet birliği meydana getirir. Her paydaş, mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur. Her pay diğerinden bağımsız ayrıca tasarrufi işlemlere konu olabileceği için kanun bazı istisnalar hariç payları taşınmaz hükmüne tabi tutmuştur. Bu genel anlatımlardan sonra, davalı da taşınmazda paylı malik olduğundan onun hakkında mülkiyet hakkına dayanarak muarazanın meni isteminde bulunulamaz....
Kısaca ifade etmek gerekirse, taşınmaz paylı mülkiyet rejimine tabi bulunmaktadır. ... Medeni Kanununun 688. maddesinde paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla ... olmaları” şeklinde ifade edilmiştir. Bu tanımlamadan görüleceği üzere paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için; birden fazla kişinin bir taşınmaza paylı ... bulunması ve bu malın malikleri arasında maddi olarak paylaşılmamış olması gerekir. Paylı mülkiyette mülkiyet hakkına sahip birden fazla kişi olmasına rağmen aslında eşya üzerinde ... bir mülkiyet ... vardır. Eşya üzerindeki bu ... mülkiyet ... malikler arasında bir paylı mülkiyet birliğini meydana getirir. Her paydaş mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur. Her pay diğerinden bağımsız, ayrıca tasarrufi işleme konu olabileceği için kanun bazı istisnalar hariç payları taşınmaz hükmüne tabi tutmuştur....
Dosyada yer alan 2745 parsele ait tapu kaydından davacının 300/2142, davalının ise 442/2142 payının bulunduğu, paylı mülkiyet rejimine tabi taşınmazda dava dışı maliklerin de mülkiyet haklarının olduğu görülmektedir. Türk Medeni Kanunu m.688’de paylı mülkiyet “birden çok kimsenin maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla olmaları “şeklinde ifade edilmiştir.Bu tanıma göre paylı mülkiyetin söz konusu olabilmesi için;birden fazla kişinin bir mala paylı malik bulunması ve bu malın malikleri asında maddi olarak paylaşılmış olunmaması gerekir.Paylı mülkiyette,mülkiyet hakkına sahip birden ziyade kişi olmasına rağmen eşya üzerinde tek bir mülkiyet hakkı mevcut bulunur.Eşya üzerindeki bu tek mülkiyet hakkı malikler arasında bir paylı mülkiyet birliği meydana getirir.Her paydaş mülkiyet hakkının belli bir payına sahip olur.Her pay diğerinden bağımsız,ayrıca tasarrufi işlemlere konu olabileceği için kanun bazı istisnalar hariç,payları taşınmaz hükmüne tabi tutmuştur....
Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlama yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun”dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz. 25. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir. 26. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir....
Mahkemece, dava konusu olmayan parseller tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydı yapıldıktan sonra davacıların davasının reddi ile 177 ada 1 sayılı parselin mülkiyetinin; tarla vasfıyla 2/B arazisi olarak ... adına, mülkiyet sütununa, kadastro tespit tutanağının beyanlar hanesine kullanıcısı ... oğlu ... olarak beyanlar hanesine kayıt ve tesciline, 177 ada 2 sayılı parselin mülkiyetinin; tarla vasfıyla 2/B arazisi olarak ... adına, mülkiyet sütununa, kadastro tespit tutanağının beyanlar hanesine kullanıcısı ... oğlu ... olarak beyanlar hanesine kayıt ve tesciline, 177 ada 3 sayılı parselin mülkiyetinin; tarla vasfıyla 2/B arazisi olarak ... adına, mülkiyet sütununa, kadastro tespit tutanağının beyanlar hanesine kullanıcısı ... oğlu ... olarak beyanlar hanesine kayıt ve tesciline, 177 ada 4 sayılı parselin mülkiyetinin; tarla vasfıyla 2/B arazisi olarak ... adına, mülkiyet sütununa kadastro tespit tutanağının beyanlar hanesine kullanıcısı ... oğlu ......
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/1- 1425 Esas 2016/1039 Karar sayılı ilamında, "...Mülkiyet, toplum yararı ile sınırlı, sahibine gerek yetki ve gerekse ödevler yükleyen kamu ve özel hukuk karakterli, kendine özgü bir haktır. 1982 Anayasası, mülkiyet hakkını 1961 Anayasası’na göre daha da güçlendirerek, temel hak ve ödevler kısmına almıştır. 1982 Anayasasının 35. maddesinde; “herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, mülkiyet hakkı ancak kamu yararı ve kamu düzeni amacı ile sınırlandırılabilecektir. Malik, mülkiyet hakkının sağladığı yetkileri, hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içinde dilediği gibi kullanabilir....
AİHM bu kararlarında çevrenin korunmasına ilişkin kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkının korunması arasında makul bir dengenin bulunması gerektiğini belirterek, karşılığı ödenmeksizin mülkiyet hakkına müdahale edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır.Kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakılan kişinin hakkı arasında makul, kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması asıldır. Bu nedenle, yolsuz tescil niteliğinde olsa bile, Devlet tarafından verilen geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceği kuşkusuzdur. Aksi düşünce tarzının, devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek, hiçbir karşılık ödemeksizin iptalini istemesi, geçerli kayda dayalı mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi, Devletin saygınlığını zedeler nitelikte bir tutum olacaktır....
Bu nedenle, yolsuz tescil niteliğinde olsa bile Devlet tarafından verilen geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceği kuşkusuzdur. Aksi düşünce tarzının, devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek, hiçbir karşılık ödemeksizin iptalini istemesi, geçerli kayda dayalı mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacağı gibi, Devletin saygınlığını zedeler nitelikte bir tutum olacaktır. Anayasanın 169. maddesi gözönüne alındığında, usulüne uygun araştırma ve inceleme ile orman alanı olduğu belirlenen yer içinde kalan taşınmazların tapu kayıtlarının iptal edilmesinde kamu yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Ancak, kişinin mülkiyet hakkı sona erdirilirken karşılıklı hak dengesinin sağlanması için mülkiyet hakkı sahibine tazmini nitelikte bir bedelin ödenmesi gerektiği de kuşkusuzdur....