Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yönetimi vekili, 09.08.2012 tarihli dilekçesiyle çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili ve elatmanın önlenmesi ve üçüncü kişiler lehine olan şerhlerin silinmesi istemiyle dava açmıştır. Davanın kısmen kabulüne, .... sayılı parselde tapuya kayıtlı taşınmazın bilirkişi rapor ve krokisinde (B) ile gösterilen 3929 m² kısmının tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi ve davalı ... Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir. Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir....

    Köyü 156 ada 5 parsel sayılı 118967 m2 yüzölçümündeki meranın orman sınırı dışında olduğu halde orman içerisinde bırakıldığını, işlemin iptali ile 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın orman sınırları dışına çıkarılmasını istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, altı aylık süre içinde açılan aplikasyon uygulamasına itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 03/06/1970 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile 18/07/2007 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır....

      Hukuk ve Erzincan Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, mükerrer kaydın iptali istemine ilişkindir. Davacı, davalılar ... ve...'un evlilik birliği içerisinde...'dan müşterek çocukları ...'in doğduğunu, çocuğun önce ...'in nüfusuna kaydedildiğini, ardından...'un ...'den boşanarak kendisi ile evlendiğini ve bu kez ...'in kendi nüfusuna da kaydedildiğini belirterek mükerrer kaydın iptalini talep etmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın nesebe ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Aile Mahkemesi ise, uyuşmazlığın mükerrer kaydın iptali niteliğinde olduğu belirtilerek görevsizlik karar verilmiştir. Aile Mahkemeleri TMK'nın 282. ve devamı maddelerinde sınırlı olarak belirtilen soybağının reddi (TMK.'nun 286. vd.) babalık, tanıma, tanımanın iptali gibi davalara bakmakla görevlidir....

        'a ait nüfus kaydının iptali ile ...'in doğum tarihinin 27.01.1964 olarak düzeltilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dava, nüfus kütüğündeki mükerrer kaydın iptali ve doğum tarihinin düzeltilmesi istemine ilişkindir. Davacılar dava dilekçesinde, davacılardan ...’in nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan ... adlı bir çocuğunun gerçekte olmadığını, diğer davacı ...’in nüfusa iki kez yazıldığını bildirerek 27.01.1994 doğumlu olarak mükerrer yazılan ... n’ın nüfus kaydının iptalini ve ...’in doğum tarihinin 27.01.1994 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir....

          Mahkemece kadastronun kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle dava reddedilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir. Gerçekten, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünce tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Ne var ki, davada davacı kadastronun kesinleşmesinden önceki sebebe değil kadastrodan sonra muhtesatın diğer hak sahipleri ile yaptığı harici satışın varlığını ileri sürüp bu davayı açmıştır. Davadaki istem kadastrodan sonraki bir nedene dayalı olduğundan olayda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinin uygulama yeri yoktur. Mahkemenin bu sebebe dayalı olarak davayı reddetmesi açıklanan nedenlerle yasaya aykırı olmuştur. Kaldı ki, davalılardan ...’nin yöntemine uygun verilmiş kabul beyanı da bulunmaktadır....

            Şimdi davacı düzeltme işlemi sırasında hata yapıldığı taşınmazın sınırlarının dikkate alınmadığı iddiasıyla taşınmazın tekrar kadastro tespitindeki çapa göre düzeltilmesi için tapu iptali tescil isteğinde bulunmuştur. Açıklanan niteliği ile istem kadastro müdürlüğünün 17.06.1993 tarihli işleminin iptaline yöneliktir. Bir davada olayları anlatmak tarafların hukuki nitelemeyi yapmak ise mahkemenin görevidir(HUMK m.76). Mahkeme istemi açıklandığı şekilde değilde tapulama öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil olarak değerlendirmiştir....

              Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.” şeklinde değiştirilmiş, böylece, açıklanan teknik hataların düzeltilmesinde vasıf ve mülkiyet değişikliğini engelleyen ifadeler madde metninden çıkartılmıştır. Ancak, buradaki mülkiyet değişikliğinden, orijinal ölçü değerlerinin zemine uyumlu hale getirilmesi amaçlanmakta olup, tapu iptali ve tescil yolu ile çözümlenecek nitelikte olan kadastro tespitine dayalı istemler bu madde kapsamında değerlendirilmemiştir. Somut Olayda; öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Az yukarıda da açıklandığı gibi Kadastro Müdürlüğünün 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi uyarınca yaptığı düzeltme işlemlerini ilgilere tebliğ etmesi gereklidir....

                Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.” şeklinde değiştirilmiş, böylece, açıklanan teknik hataların düzeltilmesinde vasıf ve mülkiyet değişikliğini engelleyen ifadeler madde metninden çıkartılmıştır. Ancak, buradaki mülkiyet değişikliğinden, orijinal ölçü değerlerinin zemine uyumlu hale getirilmesi amaçlanmakta olup, tapu iptali ve tescil yolu ile çözümlenecek nitelikte olan kadastro tespitine dayalı istemler bu madde kapsamında değerlendirilmemiştir. Somut Olayda; öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Az yukarıda da açıklandığı gibi Kadastro Müdürlüğünün 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi uyarınca yaptığı düzeltme işlemlerini ilgilere tebliğ etmesi gereklidir....

                  "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Sındırgı Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 29.09.2011 gün ve 306/502 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili ile davacı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı vekili, 256 ada 23 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, 256 ada 23 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile tamamının davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili ile davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                    Sait Gönkek adına tescil edildikten sonra kötü niyetli ve muvazalı olarak akrabalarına devredildiğini bildirerek ifrazen oluşan tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında davacılar adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu