Hal böyle olunca, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil davası elde tutulup düzeltmeye itiraz davası yönünden Kadastro Mahkemesi görevli olmakla 3402 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca devir kararı verilmeli, tapu iptali ve tescil davası yönünden ise dava 6100 sayılı HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici mesele yapılmalı, sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Hazine, katılan davacı ... Yönetimi ve davalılardan Tapu Kadastro Müdürlüğü vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelemesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/12/2017 günü oy birliği ile karar verildi....
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün, Tapu Müdürlüğünün ya da Hazinenin davada taraf sıfatıyla yer almasını gerektiren herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle adı geçenlerin yasal hasım konumunda olduğundan söz edilemez....
Davacı yukarıda belirtilen sebeple dava açmış, davalı ... ise cevaben davacının 1914 sayılı parseli ile, komşusu olan 1913, 1915, 1916, 2560, 2567 ve 2 sayılı parsellerin, Mahmutbey çalışma alanı 12 paftada bulunan 858 ve 859 sayılı parseller ile kısmen mükerrer olduğu tespit edildiği için 1914 sayılı parselin mükerrerlikten dolayı kısmen iptal edildiğini savunmuştur. Dosya kapsamındaki 05.06.2014 tarihli bilirkişi raporunda da 1914 sayılı parselin 858 sayılı parselle çakışan (A) harfi ile gösterilen kısmının kütükten terkin edildiğinin belirtildiği görülmektedir. Bu durumda uyuşmazlığın 3402 sayılı Kanun'un 22/1. maddesi kapsamında ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesine dayanılarak terkin edilen tapu kaydı nedeniyle, terkin işleminin iptali istemine yönelik mülkiyet davası olduğu kuşkusuzdur....
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, dava konusu 167 ada 11 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davalının tescil talebinin 3402 Sayılı Kadastro Kanunu 22- a çalışmaları tamamlandıktan sonra yapılması nedeni ile 167 ada 4 parsel sayılı taşınmaz ile mükerrer kayıt oluştuğu, davalının tapulu taşınmaz üzerinde TMK 713'e göre kazanım elde etmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki davacıya ait tapu kaydının Kadastro çalışmaları sonrası itiraz edilmeksizin usulüne uygun olarak kesinleştiği, kadastro uygulamaları ile kesinleşen tapu kaydına üstünlük tanınması gerektiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; davacının maliki olduğu 167 ada 4 parsel sayılı taşınmaza ait tesis kadastro paftası ve ölçü çizelgesi, ölçü krokisi ile hesap cetveli getirtilmemiş ve iptali istenen bölümün mükerrer kayıt oluşturup oluşturmadığı yöntemince denetlenmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.4.2006 gününde verilen dilekçe ile mükerrer kadastro iddiasıyla kayıtta yapılan düzeltmenin iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 4.11.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacı 1812 parsel sayılı taşınmaz maliki, kadastro müdürlüğünün 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22.maddesine göre işlem yapılacağının ihbar edildiğini, kadastro müdürlüğünün yapacağını bildirdiği işlemlerin yasal dayanağı bulunmadığını, kadastro müdürlüğünün 09.03.2006 tarihli ihbar işlemin iptalini istemiştir. Davalı ... davada husumetin kendilerine yöneltilemeyeceğini, davanın reddini savunmuştur....
Uygulama kadastrosu kapsamında aktarılması gereken davalar, genel mahkemelerde açılan “müşterek sınırın değiştirilmesi istemli tapu iptali ve tescil davaları”, “Kadastro Kanununun 41. maddesine dayanılarak açılmış davalar”, “Tapu kaydında yazılı yüzölçümünün düzeltilmesi davaları” ile “3402 sayılı Kanunun 22/1. maddesi kapsamında kalan mükerrer kadastrodan kaynaklanan davalar”dır. Somut olayda dava, asliye hukuk mahkemesinde açılmış bulunan "elatmanın önlenmesi" istemli bir dava olup, uygulama kadastrosunun kapsam ve niteliği gereği, kadastro mahkemesine aktarılması gereken davalardan olmayıp, görevli mahkeme, davanın 07.09.2011 tarihinde açıldığı da dikkate alınarak asliye hukuk mahkemesidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince, Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 22/10/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi....
a geçtiği, şu halde aynı taşınmaza ilişkin mükerrer kayıt oluşturulduğunu iddia ederek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuş ide de; toplanan delillerden çekişmeli taşınmazın tescil ilamıyla oluşan tapu kaydı neticesinde davalı murisi adına tapuya kaydedildiği, bahsi geçen tapu kaydının tescil kararına dayandığı ve zilyetlikle iktisap koşullarının tescil kararından çok evvel davalı murisi lehine oluştuğu, şu halde davacı Hazinenin tutunduğu tapu kaydının mükerrer nitelikte olduğu, davalı murisine ait kaydın miktar fazlası yönünden ise davalı ve murisi lehine zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır. 3....
Değerlendirme İlk Derece Mahkemesince, " mükererlik kaydının hukuka uygun olduğu " gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de, " davacılara ait taşınmazlar ile davalılara ait taşınmazların mükerrer olduğu, davalılara ait taşınmazlara ilişkin kadastro tespitlerinin önce yapılıp kesinleşmesi nedeniyle davacılara ait taşınmazların mükerrer kayıt olarak oluştuğu ve ikinci kadastro işleminin 3402 sayılı Kanun’un 22/1 maddesi gereğince tüm sonuçları ile geçersiz olduğu " gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, bu karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır....
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu ... parsel sayılı 4.500,00m² yüzölçümlü taşınmazın davacılar adına 1/2'şer hisse oranında 30.11.2011 tarihinde satış suretiyle tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydının tamamının ... Köyü ... parsel sayılı taşınmaz ile mükerrerlik oluşturduğu, 11.11.2013 tarihinde dava konusu taşınmazın tapu kaydına mükerrer tescil şerhinin işlendiği, söz konusu işlemin iptali için açılan davada Körfez 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/1137 E. - 2015/4 K. sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, hükmün temyiz incelemesinden geçerek 29.06.2018 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 01.08.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır....
Her ne kadar; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı davaların, kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmekte ise de; davacının, aleni olan tapu siciline güvenmesi doğal olup, sicile göre kayıt maliki olduklarına göre, belirtilen hukuki sebeple açılacak davada hak düşürücü sürenin işletilmesi hayatın olağan akışına aykırı bulunduğundan, sözü edilen sürenin geçtiğinden söz edilemez. Aksi halde, yani kadastrosu daha sonra yapılan her bölüm yönünden terkine karar verilecek olması halinde, 3402 ... Kanun’un 22/1 inci maddesinde ve 4721 ... Kanun'un 1026/2 nci maddesinde, tapu kütüğünden terkine karşı dava açma hakkının düzenlenmiş olmasının bir anlamı olmayacağı ve düzenlemenin işlevsiz olacağı açıktır. Kadastro çalışmalarındaki amaç, tapu sicillerinin gerçek durumu yansıtması olduğuna göre, sicildeki hakkın kime ait olduğunun doğru olarak belirlenmesi gerekir....