Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ancak davacının aynı zamanda TBK 19. maddesi uyarınca muvazaalı işlemin iptali talebi olup bu yönden Mahkemece bir değerlendirme yapılmamıştır. Somut olayda davacının dava dilekçesinde İİK hükümleri ile birlikte TBK m.19 göre tasarrufun iptalini talep ettiği, takibin ilamsız icra takibi olduğu, davalı borçlu şirketin itirazı üzerine takibin durduğu, alacaklı tarafından dosyaya itirazın iptali davası açıldığı yönünde bilgi verilmediği, ayrıca davacı alacaklının elinde geçici ya da kesin aciz vesikasının da bulunmadığı anlaşılmıştır. . Mahkemece öncelikle dava ön koşulları incelenerek, itirazın iptali davası açılmış ise bunun sonucunun, davacı başka bir alacak davası açmış ise bunun sonucunun beklenmesi ile ve sonucuna göre, TBK 19. Madde de değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir....

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davanın aynı zamanda TBK 19 maddesi gereğince açılmış muvazaalı işlemin iptali davası olduğundan ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini, tasarrufun iptali davalarında İİK 281/ll cümlesi gereğince ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği gibi TBK 19 madde gereğince açılmış davada Yargıtay kararları ışığında ihtiyati tedbir kararı, ihtiyati haciz hükmünde olması nedeniyle 03.11.2022 tarihli ihtiyati tedbire itirazın kabulü ile tedbirin kaldırılmasına yönelik kararın kaldırılmasını istinaf yolu ile talep etmiştir....

Somut olayda, dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla BK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkindir.Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....

    E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, Türk Borçlar Kanunu' nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince ihtiyati tedbir kararı verilmiş, itiraz üzerine ihtiyati haczin kaldırılması talebinin reddine karar verilmiş, karar bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dava dilekçesindeki iddianın ileri sürülüş biçimi ve açıklamalara göre, davanın niteliği itibari ile TBK'nun 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu anlaşılmaktadır. Uygulamada anılan sözleşmeler gerek özü, gerekse işleyişi açısından, genelde muvazaa, özelde ise nam-ı müstear olarak nitelendirilmektedir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de, bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....

      müvekkili zarara uğratmak kastıyla yaptıkları tasarrufun İİK. 277. ve devamı maddelerindeki şartlara uygun olarak iptaline olmadığı takdirde TBK. 19. maddesi gereğince muvazaa nedeniyle iptaline, davacı müvekkiline, dava konusu taşınmaz üzerinde Ankara İcra Müdürlüğü’nün 2013/18720 E. sayılı dosyasındaki alacak ve tüm fer’ilerine yeter miktarda cebr-i icra yetkisinin verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre, dava niteliği itibarıyla Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....

        İİK’nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. BK'nun 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü zamanaşımı süresi uygulanmaz ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz....

          Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa hukuki sebebine dayanarak açılan tasarrufun iptali davaları İİK'nin 284 üncü maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye tâbi değildir; TBK'nin 19 uncu maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü zamanaşımı süresi uygulanmaz ve İİK'nın 277 vd. maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan icra takibine geçilmesi ve aciz belgesi alınması şartı muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmaz. Ancak 3 üncü kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlem yapılması gerekir. Yukarıda da açıklandığı gibi muvazaa olgusu esas itibarıyla haksız eylem niteliğindedir....

          Dava, TBK 19. Maddesine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25/11/2019 tarih, 2017/5713 E. ve 2019/11080 K. sayılı kararında açıklandığı üzere; Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılırken, muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3....

          nun 19 ve devamı maddeleri uyarınca muvazaa olarak nitelendirilerek davanın reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu görülmektedir. Yerleşik yargıtay uygulamalarında da belirtildiği üzere, muvazaaya dayalı iptal davasında davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde ise iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. BK'nun 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında İİK'nın 277. vd. maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi şartı aranmaz....

          UYAP Entegrasyonu