Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesi; davanın, davalı şirketin tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin olduğunda bahisle mutlak ticari dava söz konusu olduğunu ve Ticaret Mahkemelerinin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı vermiştir. Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi; talebin tapu iptali ve tescil niteliğinde olduğu ve hisse devri ile ilgisi bulunmadığından bahisle görevsizlik kararı vermiştir. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını butlan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Muvazaa davası, borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Bu sebeple kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler....

    DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) DAVA TARİHİ : 24/07/2019 KARAR TARİHİ : 26/07/2019 YAZIM TARİHİ : 26/07/2019 Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisi olan .... ......' un 25/07/2018 tarihinde vefat ettiğini, müvekkillerinin murisinin ortağı olduğu .....ndeki hissesini 22/08/2017 tarihinde şirket ortaklarından ...' ya devrettiğini, söz konusu devrin şekil şartına aykırılık nedeniyle geçersiz olduğunu, devrin bir kısım mirasçılardan mal kaçırmak maksadıyla yapıldığını bu nedenle hisse devirlerinin muvazaa sebebiyle iptaline ve kuruluş ana sözleşmesindeki 50.000,00 TL sermaye payı karşılığı 50 adet payda müvekkillerinin hissedar sayılmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine...Şirkete ait hisse devri sözleşmesi ile temlik işleminin 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca muris muvazaasına konu olamayacağı açık olmakla birlikte ticaret sicillerine resmi olarak yazıldığından TBK'nın 19. maddesi uyarınca genel muvazaa kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku olmadığı gibi şirket hissesi ile ilgili olarak hükümde sadece tenkis isteği yönünden hak düşürücü süre nedeniyle usulden ret kararı verilmesi de isabetsizdir. Hal böyle olunca; ... Holding A.Ş. hisseleri yönünden...TBK 19. madde hükmü gereğince bir araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir." gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur. B....

        Özellikle vurgulandığı gibi tasarrufun iptali davasında ya da somut olayda olduğu gibi TBK’nın 19. maddesi gereğince ve İİK’nın kıyasen uygulanması istemli olarak açılan davalarda alacaklı ile borçlu taraflar arasındaki ticari nitelikteki alım satım ya da banka alacağını oluşturan ticari ya da genel kredi sözleşmeleri görevin belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır. Ne tasarrufun iptali davası, ne de TBK m. 19 gereğince İİK’nin 283. Maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davası TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olduğundan 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kalmaktadır....

          Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 1999-2000 yıllarında gerçekleşen hisse devir işlemlerinin 2004 yılında öğrenerek Şubat ayında davaya konu işlemler nedeniyle davalılardan ...'in kendisini dolandırdığından bahisle şikayet dilekçesi verdiği, dolayısıyla aleyhine yapılan hileyi 2004 yılında öğrenmiş olduğu, dava tarihi itibariyle 1 yıllık hak düşürücü süreyi geçirdiği, devir işlemlerine icazet vermiş sayıldığı, hak düşürücü süre olması nedeniyle mahkemece resen gözetildiği gerekçesiyle hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacıya yapılan şirket hisse devirlerinin iptali ile devreden kişiler adına yeniden tescili istemine ilişkindir....

            ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 05.07.2021 (Ara Karar) NUMARASI : 2021/97ESAS (DERDEST) DAVA KONUSU : Tapu İptali ve Tescil - Şirket Hisselerinin Devri İşleminin İptali ve Tescil (Muvazaa Nedeniyle) KARAR : Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması esnasında verilen ara karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi....

            ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2022/462 Esas KARAR NO : 2022/644 DAVA : Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) DAVA TARİHİ : 26/06/2021 KARAR TARİHİ : 07/07/2022 GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2022 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE; Müvekkikilinin %5 şirket hissesini tehdit ve baskı ile zorla alındığını, yapılan işlemlerin muvazalı olup devralan kişilerin hisse devri konusunda iradelerinin olmadığını, hisse devirlerinin hukuka aykırı şekilde yapıldığını ve geçersiz olduğunu, bedeli ödenmeden ve pay defterine kaydı yapılmadan gerçekleştirilen devirlerin geçersiz olduğunu, davacının davalı şirketteki hukuka aykırı şekilde devri gerçekleştirilen %5 hissesinin devir işlemlerinin iptali ile toplam %10 hissesinin davacı şirket adına şirket pay defterine işlenmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar...

              Noterliğinin .... yevmiye numaralı ve 29.01.2019 tarihli ihtarnamenin şirkete tebliğ edilmesine rağmen bu hisse devirleri iptal edilmediği gibi ihtarnamenin tebliğinden sonra alelacele 08.02.2019 tarihinde şirket genel kurulu yapıldığını, şirketin kuruluşunda müvekkili Dr.... 17/50 ve Dr.... 33/50 hisseye sahip olup arada yapılan ve yönetim kurulu kararı ile kabul edilen şirket hisse devirlerinin tamamının açıkladıları sebeplerle geçersiz olması sebebiyle yönetim kurulu kararlarının iptali ile müvekkilinin halen şirkette 17/50 hisseye sahip olduğunun tespiti için işbu davayı açtıklarını, daha önceden de taraflarınca .... Sağlık Hizmetleri A.Ş. isimli firma aleyhine açmış oldukları davalarında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesi ... E - ... K sayılı ilamı ile Bakırköy ... Asliye Ticaret Mahkemesi 22/01/2020 Tarihli .... E - .... K sayılı ilamının hisse devirlerinin yapıldığı davalı ... ile tüm payları elinde bulunduran ...'...

                a ödemeleri yaparak tapudaki 17/240 ve 15/240 hisseleri satın aldığı anlaşıldığından, muvazaa iddiasının da ispatlanamadığına kanaat getirilerek, muvazaa nedeniyle tapudaki hisse devrinin iptali talebinin de reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece dava konusu tasarrufların tarihi ile dava tarihi arasında 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi gerekçesi ile tasarrufun iptali talebinin reddine, muvazaanın da davacı tarafından ispatlanamaması gerekçesi ile muvazaa nedeniyle tapudaki hisse devrinin iptali talebinin reddine karar verilmişse de varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir. Davacı dava dilekçesinde İİK 284'e göre hak düşürücü süre olan “5 yıllık” sürenin geçtiğinin mahkemece kabulü halinde BK 19'a göre davanın değerlendirilmesi talep edilmiştir. Bu ileri sürülüşe göre dava BK'nın 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin olduğu kabul edilmelidir....

                  Gerçekten, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 19. maddesi hükmünde genel muvazaa düzenlenmiş olup, “…..tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır” hükmü getirilmiştir. Mirasçı sözleşmenin tarafı olmadığından sözleşmenin muvazaalı olarak yapıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanabilir. Özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde TBK'nın 19. maddesinin uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.05.2009 günlü ve 1999/4-286 Esas, 1999/293 Karar sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir. Somut olayda ise, yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur....

                    UYAP Entegrasyonu