İLK DERECE MAHKEMESİNİN İTİRAZ ÜZERİNE VERDİĞİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece duruşma açılmak suretiyle verilen 23.06.2023 tarihli karar ile davacının talebinin katılma alacağı davasında hükmedilebilecek alacağın garanti altına alınması olduğu, muvazaa nedeni ile açılmış işbu davada davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlem, davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olduğundan davacının katılma alacağının tahsilini sağlamak bakımından davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu, her ne kadar davacı ihtiyati tedbir istemiş ise de, HMK'nın 33. maddesi gereği uygulanacak hukuk normunun hakim tarafından resen tespit edilerek uygulanacağı, davacının muvazaa iddiası ile dava konusu taşınmazın satış işlemine yönelik tasarrufun iptalini talep ettiği, amacının para alacağını teminat altına almak olduğu, dolayısıyla talebin ihtiyati haciz kapsamında ele alınması gerektiği, dava dilekçesi, taşınmaza ilişkin tapu kaydı, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava dosyasına...
Davalı T13 vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davanın Tasurrufun İptali davasımı, yoksa Muvaza Nedeni ile Tasarrufun İptali ile Cebri Satış yetkisi verilmesi davası mı olduğunun açıklatılması gerektiğini, 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, tasarruftan önce doğmuş borcun bulunmadığını, bu haliyle davanın ön koşulunun sağlanmadığını, Tasarrufun İptali davasında Zaruret olan aciz vesikasının alınmadığını müvekkili ile T15 arasında herhangi bir akrabalık veya yakınlık bulunmadığını, müvekkilinin yatırım olarak taşınmazları gerçekte satın aldığını, proje olarak düşündüğü şeyleri gerçekleştirememesi üzerine taşınmazları sattığını, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; TBK'nin 19 uncu maddesi uyarınca muvazaa hukuki olgusuna dayanılarak açılan tasarrufun iptali davasının hak düşürücü süreye tabi olmadığından, tarafların ileri sürdükleri kanıtlar toplanıp değerlendirilerek, uyuşmazlığın esası hakkında nihai karar verilmesi gerekirken, eldeki davanın hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek tasarrufun iptali davasının ön koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur....
Bu itibarla davacının takibe konu alacağı ile iptali istenen tasarrufun (taşınmazın icradaki satış değerinin) değerinin karşılaştırılarak hangisi daha az ise bu miktar üzerinden peşin harcın tamamlanması için davacı tarafa süre verilmeli, sonucuna göre işlem yapılmalıdır. Peşin harç tamamlandıktan sonra; Davanın sadece İİK 277 vd. maddeleri uyarınca açılmadığı ayrıca TBK 19. madde uyarınca açıldığı anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece TBK 19. madde yönünden kararda bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla bu hukuki sebep yönünden de olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Tüm bu sebeplerle aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. HÜKÜM:Gerekçeleri yukarıda izah edildiği üzere; 1.Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Balıkesir 2....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: Dava, TBK 19. maddesine dayalı tasarrufun iptali istemi olup; inceleme konusu talep ise, ihtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığı hususuna ilişkindir. HMK’nın 355.maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilmiş ayrıca; HMK'nın 357. maddesindeki "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz" kuralı nazara alınmıştır. Davacı taraf, temlik alan sıfatıyla yürütülen icra takibi kapsamında alacağın tahsil edilemediğini ve davalı borçlunun borcu ödemediği gibi alacaklısından mal kaçırma kastıyla taşınmazını muvazaalı olarak diğer davalıya devrettiğini ileri sürerek, tasarrufun iptali talebiyle iş bu davayı açmış ve aynı zamanda ihtiyati haciz talebinde bulunmuştur. Davalı taraf, usule ve esasa ilişkin sebeplerle davanın ve talebin reddini savunmuştur....
Ancak İİK 283 maddesinin kıyas yoluyla uygulanması durumu TBK.nun 19 maddesine dayanılarak, muvaza nedeniyle açılan davanın niteliğini değiştirmez. Yani bu davayı tasarrufun iptali davasına dönüştürmez. Somut uyuşmazlıkta; 4- Davacı vekili, dava dilekçesinde borçlu ..............n davalı şirkette nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaa ile hisse sahibi olduğunu iddia ederek davalı şirketin tüm aktif ve pasifleri ile birlikte ............a ait olduğu, muvazaalı olarak kurulan şirketin ve şirket ortağı olan diğer davalının davacı şirket yönünden alacaklarının şimdilik 350.000,00 TL'si hakkında sorumlu tutulmasına ve bu borcun davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. 5-Yargıtay 17....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin talep hakkında İstanbul 48. Asliye Ticaret Mahkemesi ile ile İstanbul 19.Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: - K A R A R - Davacı vekili,davalı borçlu...Tüketim Mad.Paz.Oto Kiralama San ve Dış.Tic.Ltd.Şti.nin alacağın tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 14.9.2011 tarihinde davalı ... Grubu ... Mensucat Fabrikası Türk AŞ.Ne sattığını belirterek davalılar arasındaki taşınmaz satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiştir. İstanbul 48....
İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile Türk Borçlar Kanunun 19. maddesinde düzenlenen muvazaa nedenine dayalı iptal davaları birbirinden farklı davalar olup, farklı hükümlere tabidir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklı lehine bir takım karineler kabul edilmiş ancak bunun yanında bu dava türü 1- 2- 5 yıllık hak düşürücü sürelere tabi tutulmuş ayrıca alacaklıya aciz belgesi sunma gibi bir takım yükümlükler yüklenmiştir. TBK.nun 19. maddesine dayanan muvaza davalarında ve nam-müstear olarak nitelenen davalarda ise alacaklı bu tür yükümlülüklere bağlı olmadan ve hak düşürücü süreye tabi olmadan davasının açabilme hakkına sahiptir. Yargıtay uygulamalarında TBK 19. maddesine dayanılarak açılan muvaza davasının kabulü halinde kıyas yoluyla İİK 283 maddesinin (alacaklıya cebri icra yetkisi verilmesi) uygulanacağı kabul edilmiştir....
Bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesince, ivazlar arası fahiş fark bulunmasının tek başına tasarrufun iptali nedeni sayılmamış olmasına ve 3. kişi konumunda bulunan davalı ...’ın davalı borçlu ...’ın mal kaçırma amacını bildiği ya da bilmesi gerektiğine dair dosyada başkaca delil bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi (Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi) kapsamında muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak açılmıştır. Davacı vekili, davalılar arasında yapılan taşınmaz devrinin müvekkilinin takibe konu alacağının tahsilini etkisiz kılmak amacıyla yapılan tasarrufun iptali ile satış yetkisi verilmesini talep etmiştir.Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir....