Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Muvazaaya dayanan davalar ile tasarrufun iptali davaları için gerek HMK, gerek TBK, gerekse İİK'da görevli mahkemeye ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilmediğinden genel hükümlere göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekecektir. Yargıtay HGK'nun 10.02.2016 gün, 2014/17- 2389 Esas ve 2016/129 Karar sayılı kararında "...tasarrufun iptali davasında ya da somut olayda olduğu gibi TBK’nın 19. maddesi gereğince ve İİK’nın kıyasen uygulanması istemli olarak açılan davalarda alacaklı ile borçlu taraflar arasındaki ticari nitelikteki alım satım ya da banka alacağını oluşturan ticari ya da genel kredi sözleşmeleri görevin belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır....

Dava dilekçesinde davacı vekili tarafından bir kısım taşınmazlarla ilgili olarak TBK.nın 19. maddesi uyarınca tasarrufun iptali talebinde bulunulmuş ise de bu taşınmazlarla ilgili olarak tefrik kararının verildiği, istinafa taşınan kararın konusunu tapu kaydında bağış yoluyla davalıya devredilen A4 Blok, 17 nolu bağımsız bölümün oluşturduğu görülmektedir. 6098 sayılı TBK 19. maddesinde; “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır. Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz.” hükmü ile genel muvazaa düzenlenmiştir....

Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, alacağın Güven Varlık Yönetim A.Ş.’ye devir ve temlik edilmiş daha sonra birleşme ile T1 A.Ş. tüzel kişiliği altında birleşmiş olduğunu, davalı borçlunun adresinde yapılan menkul haczinde hacze kabil mal bulunamadığının tutanakla tespit edilmiş olduğunu, davalı borçlunun borcun doğumundan sonra İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, Kirazlı Mah, 2171 Parsel üzerindeki 17 nolu bağımsız bölümü T6, onun da T3 devrettiğini, davalılar arasında yapılan taşınmaz satış işleminin muvazaalı olduğunu belirterek İİK. 277. vd. maddelerindeki şartlara uygun olarak, olmadığı takdirde TBK. 19. maddesi gereğince muvazaa nedeniyle taşınmazın, davalı-borçludan diğer davalı T6 yapılan devre ilişkin tasarrufun iptaline, taşınmazın davalı 3. kişiden dava dışı 4. kişiye satış tarihi itibariyle gerçek değerinin icra dosyalarımızdaki asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere davalı T6'dan nakden tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

İcra Müdürlüğünün 2017/5123 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlu hakkında yapılan takibin kesinleştiğini, müvekkili şirketin harçtan muaf olduğunu, müvekkili şirketin alacağının tahsil imkanının bulunmadığını, davalı borçlunun taşınmazını borcun doğumundan sonra devrettiğini, davalılar arasında yapılan taşınmaz satış işleminin muvazaalı olduğunu, İİK 277 vd maddeleri ile TBK. 19. Maddesi uyarınca iptalinin gerektiğini belirterek öncelikle İİK. 281/2 uyarınca dava konusu taşınmazın kaydına teminatsız ihtiyati haciz ve davanın TBK 19. Maddesine dayalı olduğu hususu da nazara alınarak HMK 389....

Bu itibarla davacının takibe konu alacağı ile iptali istenen tasarrufun (taşınmazın icradaki satış değerinin) değerinin karşılaştırılarak hangisi daha az ise bu miktar üzerinden peşin harcın tamamlanması için davacı tarafa süre verilmeli, sonucuna göre işlem yapılmalıdır. Peşin harç tamamlandıktan sonra; Davanın sadece İİK 277 vd. maddeleri uyarınca açılmadığı ayrıca TBK 19. madde uyarınca açıldığı anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece TBK 19. madde yönünden kararda bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla bu hukuki sebep yönünden de olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Tüm bu sebeplerle aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. HÜKÜM:Gerekçeleri yukarıda izah edildiği üzere; 1.Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Balıkesir 2....

Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; TBK'nin 19 uncu maddesi uyarınca muvazaa hukuki olgusuna dayanılarak açılan tasarrufun iptali davasının hak düşürücü süreye tabi olmadığından, tarafların ileri sürdükleri kanıtlar toplanıp değerlendirilerek, uyuşmazlığın esası hakkında nihai karar verilmesi gerekirken, eldeki davanın hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek tasarrufun iptali davasının ön koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur....

İLK DERECE MAHKEMESİNİN İTİRAZ ÜZERİNE VERDİĞİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece duruşma açılmak suretiyle verilen 23.06.2023 tarihli karar ile davacının talebinin katılma alacağı davasında hükmedilebilecek alacağın garanti altına alınması olduğu, muvazaa nedeni ile açılmış işbu davada davalılar arasında gerçekleştiği ileri sürülen muvazaalı işlem, davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olduğundan davacının katılma alacağının tahsilini sağlamak bakımından davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu, her ne kadar davacı ihtiyati tedbir istemiş ise de, HMK'nın 33. maddesi gereği uygulanacak hukuk normunun hakim tarafından resen tespit edilerek uygulanacağı, davacının muvazaa iddiası ile dava konusu taşınmazın satış işlemine yönelik tasarrufun iptalini talep ettiği, amacının para alacağını teminat altına almak olduğu, dolayısıyla talebin ihtiyati haciz kapsamında ele alınması gerektiği, dava dilekçesi, taşınmaza ilişkin tapu kaydı, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava dosyasına...

Davalı T13 vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davanın Tasurrufun İptali davasımı, yoksa Muvaza Nedeni ile Tasarrufun İptali ile Cebri Satış yetkisi verilmesi davası mı olduğunun açıklatılması gerektiğini, 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, tasarruftan önce doğmuş borcun bulunmadığını, bu haliyle davanın ön koşulunun sağlanmadığını, Tasarrufun İptali davasında Zaruret olan aciz vesikasının alınmadığını müvekkili ile T15 arasında herhangi bir akrabalık veya yakınlık bulunmadığını, müvekkilinin yatırım olarak taşınmazları gerçekte satın aldığını, proje olarak düşündüğü şeyleri gerçekleştirememesi üzerine taşınmazları sattığını, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: Dava, TBK 19. maddesine dayalı tasarrufun iptali istemi olup; inceleme konusu talep ise, ihtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığı hususuna ilişkindir. HMK’nın 355.maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilmiş ayrıca; HMK'nın 357. maddesindeki "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz" kuralı nazara alınmıştır. Davacı taraf, temlik alan sıfatıyla yürütülen icra takibi kapsamında alacağın tahsil edilemediğini ve davalı borçlunun borcu ödemediği gibi alacaklısından mal kaçırma kastıyla taşınmazını muvazaalı olarak diğer davalıya devrettiğini ileri sürerek, tasarrufun iptali talebiyle iş bu davayı açmış ve aynı zamanda ihtiyati haciz talebinde bulunmuştur. Davalı taraf, usule ve esasa ilişkin sebeplerle davanın ve talebin reddini savunmuştur....

Ancak İİK 283 maddesinin kıyas yoluyla uygulanması durumu TBK.nun 19 maddesine dayanılarak, muvaza nedeniyle açılan davanın niteliğini değiştirmez. Yani bu davayı tasarrufun iptali davasına dönüştürmez. Somut uyuşmazlıkta; 4- Davacı vekili, dava dilekçesinde borçlu ..............n davalı şirkette nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaa ile hisse sahibi olduğunu iddia ederek davalı şirketin tüm aktif ve pasifleri ile birlikte ............a ait olduğu, muvazaalı olarak kurulan şirketin ve şirket ortağı olan diğer davalının davacı şirket yönünden alacaklarının şimdilik 350.000,00 TL'si hakkında sorumlu tutulmasına ve bu borcun davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. 5-Yargıtay 17....

    UYAP Entegrasyonu