ın yeğeni olduğu, taşınmazların devir bedellerinin, piyasa rayiçlerinin aşağısında olduğu, tasarrufun haciz tarihinden itibaren geriye doğru 2 yıllık zaman dilimi içerisinde yapıldığı anlaşıldığı gerekçesi ile, davanın kısmen kabulü ile borçlu davalı ... ile davalı ... arasında 24/05/2012 tarihinde yapılan, .... İli.... İlçesi .... (Köyü)'nde tapuya kayıtlı olan 309, 334, 396, 399, 424, 467 ve 625 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki, davalı ...'a intikaline ilişkin tasarrufun iptaline, dava konusu .... İli .... ilçesi... Mahallesi (Köyü)'nde tapuya kayıtlı olan 463 parsel sayılı taşınmazın, dava açılmadan önce, dava dışı 4.kişiye satılmış olması nedeni ile sözkonusu taşınmaz yönünden açılmış olan davanın, husumet nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, Borçlar Kanunu'nun 19.maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir....
Yüzeysel olarak bakıldığında, iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de, bu benzerlik her iki tür davanın güttüğü amaçtan öteye gitmemektedir. Muvazaa davası, yani yapılan işlemin muvazaa nedeniyle hükümsüz olduğunu belirtmek için açılan dava ile tasarrufun iptali davası amaçları bakımından birbirlerine yaklaşırlarsa da gerçekte nitelikleri, koşulları, doğurduğu sonuçlar bakımından birbirinden farklıdırlar. Tasarrufun iptali davası, borçlunun tasarruf işlemlerinden zarar gören ve elinde aciz belgesi bulunan alacaklılar tarafından açılabilir. Ne var ki, tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından geçerli olarak yapılan tasarruf işlemlerin davacı bakımından hükümsüz olduğunu tespit ettirmek için açıldığı hâlde, muvazaa davasında borçlunun yaptığı tasarruf işleminin gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tespiti istenir. Yani yapılan işlemin geçersizliği ileri sürülür. 15....
mal kaçırmak amacı ile devir edildiği gerekçesi ile tasarrufun iptali davası açtıklarını ve davanın kabul olunduğunu, esasen davalılar arasındaki borçlandırıcı tasarruf işleminin muvazaalı olup iptaline karar verilmesini istemiştir....
Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Davacı vekili, dava dilekçesinde davalılar arasında yapılan danışıklı satış işleminin BK'nun 18(TBK'nun 19).maddesi gereğince muvazaa nedeniyle iptali istemiş; Mahkemece de 27.9.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında davanın muvazaa nedeni ile tasarrufun iptali davası olduğu belirlenmiştir. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu anlaşılmaktadır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, Tasarrufun İptali (TBK. 19. madde) istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı tarafça dava konusu taşınmazın alacağın tahsilini sonuçsuz bırakmak amacıyla muvazaalı olarak elden çıkartıldığının ileri sürülerek davalılar arasındaki devir işlemleri ile ilgili tasarrufun iptali talebinde bulunulduğu, davacı vekilinin 05/11/2020 tarihinde davadan feragat etmesi nedeni ile mahkemece feragat nedeni ile davanın reddine yönelik kararın verildiği, davalı Adil vekili tarafından vekalet ücreti yönünden kararın istinafa taşındığı görülmektedir. Dosyada mevcut protokolde davacı ile davalılar Ayşe ve Evren'in imzalarının bulunduğu, davalı Adil'in imzasının bulunmadığı, dolayısıyla diğer davalılar ile davacı arasında yapılan yargılama giderlerine yönelik hususları da düzenleyen protokolün son malik konumundaki davalı Adil'i bağlamadığı sabittir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı alacaklı vekili, borçlu ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazını 02.01.2006 tarihinde davalı ...'e onun da 24.02.2006 tarihinde diğer davalı ...'ya devrettiğini belirterek, bu tasarrufların İİK'nun 277 ve devamı maddelerine iptaline olmadığı takdirde BK'nun 19.maddesine göre muvazaa nedeni ile iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili, müvekkilinin emlakçılık yaptığını borçlunun ekonomik durumunu bilmediğini haksız açılan davanın reddini istemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasındaki uyuşmazlık, muvazaa nedeni ile tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın niteliğine ve tarafların sıfatına göre, dosyanın temyiz incelemesi, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin görevine girmektedir. SONUÇ : Yukarıdaki açıklanan nedenlerle, dosyanın görevli Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 01/04/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
TBK’nın 19. maddesinde açıkça vurgulandığı üzere bu davanın amacı, tarafların gerçek ve ortak iradelerinin esas alınmasını temindir, bu ise hukuka aykırı işlemin iptali ile mümkün olabilecektir, hâlbuki tasarrufun iptali davasının koruduğu hukuki yarar alacağın tahsili ile sınırlıdır. Aksi takdirde İİK’da düzenlenen tasarrufun iptali davasını açabilmek için aranan şartların bir anlamı kalmayacaktır.Ayrıca belirtmek gerekir ki bu şekilde bir yorumda Yargıtay 1., 4. ve 15. Hukuk Dairelerinin içtihatlarında yer verildiği üzere, kişinin seçimlik hakkı elinden alınmamaktadır. Kişi, sonucu belli olduğu hâlde icra yolunu kullanmaya, aciz vesikası almaya zorlanmamakta, doğrudan genel muvazaa davası açabilmektedir. Ancak bunun sonucunda ulaşılacak sonuç da işlemin hükümsüz hâle gelmesidir ki bu da ancak tapunun iptali ile borçlu üzerine geri dönmesi ile olacaktır....
(İİK m.283/1) BK 19. maddesine dayalı muvazaa davası ile muvazaa nedeni ile hüküm ve sonuç doğurmayan işlemlerin iptali istenir. Borçlu tasarruf ve idare yetkisi kendisinde kalmak üzere malı üçüncü kişiye devrediyor ise devretme iradesi olmadığı için işlem muvazaalıdır ve iptal davası açılır. Ancak ortada bir inanç anlaşması var ise anlaşma gereğince mülkiyet geçerli şekilde karşı tarafa geçeceği için tasarrufun iptali davası açılır. Bu olayda alacaklıya zarar verme kastı vardır. Bu anlamda alacaklı borçlunun iradesini göz önüne alır. Aslında malı borçlu devretmek istemiyor mu, yoksa alacağın tahsilini önlemek için mi devretti? Alacaklının bu soruya vereceği cevaba göre ya BK 19. maddesine dayalı dava ya da İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı dava açar. Muvazaa olmadan da salt alacaklıları zarara uğratmak için devir yapılabilir. Tasarrufun iptali davası, ayni nitelikte olmayıp kişisel bir dava olduğu halde, muvazaa davası ayni nitelikte bir davadır....
Mahkemece, davanın İİK'nun 277.maddesine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası olduğunu, iptali istenilen tasarrufun 11.04.2008 tarihinde yapıldığı davanın ise 18.06.2014 tarihinde açıldığı İİK'nun 284.maddesindeki 5 yıllık sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, Borçlar Kanunu'nun 19.maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Olayların hukuksal açıdan değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi hakime aittir. Bir uyuşmazlıkta maddi olayın taraflarca yanlış nitelendirilmesi kendilerini ve hakimi bağlamaz hakim tarafların ileri sürdükleri maddi olay ve netice talepleri ile bağlı olup onların hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir....