Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda davada TBK’nun 19.maddesi gereğince davacının eşinin mal kaçırmak amacıyla davalı 3.kişi ile yapmış olduğu muvazaalı işlem nedeniyle satış işleminin iptali istendiğine göre davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesi'nce bakılarak sonuçlandırılması gerekirken yanlış değerlendirme yapılmak suretiyle eşler arasındaki mal paylaşımına ilişkin hükümlerin uygulanacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması isabetli görülmemiştir....
Bu alacağın varlığını kanıtlayan ve birbirini doğrulayan delillerin bulunmadığı gibi söz konusu Adana 5. İcra Müdürlüğünün 2018/9078 esas sayılı dosyasındaki bononun geçmişe yönelik olarak her zaman düzenlenebilecek bir bono olduğu ortadadır. Davalı alacaklı Hüseyin ile davalı borçlu Ömer arasında akrabalık ilişkisinin bulunduğu ve yine davalı alacaklı Hüseyin'in alacağını tahsile yönelik takip işlemleri yönünden sadece maaş haczi ile yetinip, bunun dışında alacağın tahsiline yönelik fiili haciz, menkul-gayri menkul mal varlığının araştırılması gibi icra işlem taleplerinde bulunmaması dikkate alındığında, davanın kabulüne karar verilmiş olması doğrudur. Bu nedenlerle davalı Hüseyin'in istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürmüş olduğu hususlar yerinde değildir....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2021/911 KARAR NO : 2022/2720 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : TAVŞANLI İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : None NUMARASI : 2020/271 ESAS - 2021/140 KARAR DAVA KONUSU : Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan) KARAR : Davacı iddiası; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı işveren bünyesinde tablo işçi olarak çalıştığını, davacının gerçek ücreti brüt ücreti ile sosyal hakların giydirilmiş ücrette nazara alınması gerektiği, ihbar tazminatı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, İhbar tazminatı alacağını 7.889,76 TL'ye arttırdıklarını, alacağın mevduata uygulanacak en yüksek faiziyle birlikte tahsiline yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir....
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nun 283/1,2. maddesi kıyasen uygulanarak yapılan kesintilerinin davacının alacak ve ferilerini geçmeyecek biçimde öncelikli ödenmesi gerekir. Bilindiği üzere, muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa)....
Üçüncü kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacı ile danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeni ile temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Muvazaaya dayalı iptal davasında, davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İcra İflas Kanunu' nun 277. ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İcra İflas Kanunu' nun 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak hüküm kurulması gerekecektir....
Ancak, muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürdüğüne, iddianın kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek hukuki yararın varlığı noktasında davacının borçludan bir alacağının bulunması ve bu "alacağın doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olması" da gerekmektedir. (Bkz. aynı yönde emsal 2014/9240 Esas, 2016/937 Karar sayılı ilamı) Dava şartları yönünden, davaya konu alacağın 27/10/2017 tanzim tarihli, 30/12/2019 vade tarihli, 500.000 TL bedelli bono kapsamında doğmuş bulunması, tasarrufun bundan sonra 11/06/2019 tarihli bono ve cirosundan kaynaklanması, alacağın gerçek olması, borcun bononun tanzım tarihinden daha önce doğduğunun ispat edilmemiş bulunması gözetildiğinde dava şartlarının oluştuğu görülmüştür. Bilindiği üzere, muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, Dava dışı işçi ... tarafından davacı idare ve davalı aleyhine ... 12. ... mahkemesinin 2007/499 Esasına kayden açılan alacak davasında, verilen karara istinaden idarenin ... 18 İcra Müdürlüğünün 2008/14799 sayılı dosyasına, hükmedilen asıl alacak ve mahkeme masrafları toplamı olarak 10.391,12 TL ödediğini, oysa işçi tarafından açılan davada alacağın davalılardan müteselsilen tahsiline hükmedildiğini belirterek, ödenen miktarın davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir....
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277 .maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır....
Bu nedenle yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğinden, davacının talep artırım dilekçesi üzerine ileri sürülen zamanaşımı def'inin de sonuca bir etkisi olmaz. 6. Somut uyuşmazlıkta; aynı hizmet alım sözleşmeleri ile çalışan işçilerin açmış oldukları davalarda asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla sabit olduğundan Mahkemenin muvazaa tespiti yerindedir. Davacı vekili, davayı belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Davacının ilave tediye alacağı talebi muvazaaya dayalı asıl işveren alt işveren ilişkisi iddiasına dayanmakta olup davacı tarafça bu alacağın davalının kadrolu emsal işçisinin ücretine göre hesaplanması talep edilmiştir. Bu hâlde asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığına yönelik kabulün bir sonucu olarak ilave tediye alacağı hesaplandığından, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olduğu söylenemez....
a ait olduğu bu yönüyle sıra cetvelinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, muvazaa yönünden ise davacı alacaklı ... Bisiklet San. ve Tic. AŞ' nin dayandığı borcun tanzim tarihinin davalının dayandığı bonoların tanzim tarihlerinden sonra olduğu, davacı ... AŞ' nin takibine dayanak yaptığı senedin bankaya teminat olarak verildiğinden davalı alacağının bonoya konu alacaktan önce doğduğu kabul edilerek muvazaa koşulları oluşmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, asıl ve birleşen davacılar vekilleri temyiz etmiştir. Asıl ve birleşen davalar, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır. Sıra cetveline itiraz davalarında taraflar arasında her zaman düzenlenebilecek bono alacağın varlığını başlı başına ispatlamaya yetmez. Bu davalarda alacağın varlığını ispat davalıya düşer. Bu nedenle davalı alacağının gerçek bir ilişkiye dayandığını ispat etmek zorundadır....