Davalı vekili, davacının 08.08.2006 tarihli karar ile kooperatif ortaklığından çıkartıldığını, bu karara karşı yasal yollara müracaat edilmediğinden çıkarma kararının kesinleştiğini, kooperatifin ancak konutları tamamlayıp ferdileşmeye geçildikten sonra dağılma sürecine girmiş sayılabileceği ve bundan sonra konutun geri alınmasının mümkün olmadığını, ayrıca 5983 sayılı Kanun'un 13.06.2010 tarihinde yürülüğe girdiğini ve geçmişe etkili olarak uygulanamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kooperatifin imal ettiği konutlardan birinin kur'a sonucunda davacıya tahsis edildiği, ancak davacının kooperatif üyeliğinden ihracına karar verildiği ve kararın 16.11.2006 tarihinde kesinleştiği, 5983 sayılı Kanun'un bu tarihten sonra, 13.06.2010 tarihinde yürürlüğe girdiği ve geçmişe etkili olarak uygulanamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muafakatnamenin iptali K A R A R Taraflar arasındaki uyuşmazlık muvafakatnamenin iptali ile 6831 sayılı Yasa'nın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman dışına çıkarılan taşınmazda zilyetliğin tespiti isteğine göre, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 19.01.2015 tarih 2015/8 sayılı Kararı ile hazırlanıp, 22.01.2015 tarih ve 29244 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (16.) Hukuk Dairesi'nin görevi cümlesinden bulunmakla, gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Görüldüğü üzere her iki düzenlemede ceza hukukunun en önemli ilkelerinden birisi olan ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdiği andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin” ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istinasını oluşturan ve failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması anlamına gelen “geçmişe etkili uygulama” veya geçmişe yürürlük ilkesine yer vermiştir. Somut olaya ilişkin lehe kanunun belirlenmesinde sadece belirli bir hüküm göz önünde bulundurulamaz. Kanun hükümlerinin olaya bir bütün olarak uygulanması sonucuna bakılmak suretiyle lehe kanun belirlenmesi yoluna gidilmelidir. Bu düşünceyle 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi ile özel hüküm de konulmuştur....
DAVA : Sözleşmenin İptali DAVA TARİHİ : 15/02/2023 KARAR TARİHİ : 18/10/2024 GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2024 Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava dilekçesinde özetle; geçmişe etkili olarak sözleşmeden dönme haklarının doğduğunu ve bu hakkını kullandıklarının tesbiti ve davalı ile aralarındaki sözleşmenin geçmişe etkili feshine karar verilmesini, böylece hukuki sebebini kaybeden davalı adına vaktiyle yapılmış tüm tescillerin terkinine ve davacı müvekkili adına yeniden tesciline karar verilmesini, uğradıkları zararların tazminine yönelik haklarını saklı tuttuklarını, yargılama giderlerini ve vekâlet ücretinin yasal faizi ile birlikte davalı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Dava; Taraflar arasında düzenlenen muvafakatnamenin iptali istemine ilişkindir. İddia, savunma, toplanılan deliler ve İstinaf ilamının değerlendirilmesi sonucunda oluşan kanaate göre; Dosya kapsamında "Muvafakatname" başlıklı 17/08/2016 Tarihli belgenin incelenmesinde, içeriğinin yapılan inşaatta kot altı kullanım hakkı (otopark altı ) müteahhite verildiği ve buradan arsa sahipleri ve daire sahipleri olarak herhangi bir haklarının bulunmadığına yönelik olduğu, Ayşe Işık vekili T9 T1 ve T2 müşterek imzalarını taşıdığı görülmektedir....
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacılar ... ve .....vekili sıfatıyla dava açan Av....'ın davacılardan..... adına düzenlenen vekaletnamesine rastlanamamıştır. Bu itibarla ve HMK'nun 77. madde gereğince ,Av. ...'ın davacılardan ......adına düzenlenen vekaletnamesinin ilgilisinden temini ile evraka eklenmesi, aksi halde ve adı geçen davacının ölü olduğunun anlaşılması durumunda ise mirasçılık belgesinin temin edilmek suretiyle varsa mirasçıları adına düzenlenen vekaletname ya da muvafakatnamenin evraka eklenerek gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 27.09.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. ........
Görüldüğü üzere her iki düzenlemede ceza hukukunun en önemli ilkelerinden birisi olan ceza hukuku kurullarının yürürlüğe girdiği andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin” ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istinasını oluşturan ve failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması anlamına gelen “geçmişe etkili uygulama” veya geçmişe yürürlük ilkesine yer vermiştir. Somut olaya ilişkin lehe kanunun belirlenmesinde sadece belirli bir hüküm göz önünde bulundurulamaz. Kanun hükümlerinin olaya bir bütün olarak uygulanması sonucuna bakılmak suretiyle lehe kanun belirlenmesi yoluna gidilmelidir. Bu düşünceyle 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi ile özel hüküm de konulmuştur....
Doktrinde, 556 Sayılı KHK'nin 44/1. maddesinde yer alan "hükümsüzlük halinde kararın sonuçları geçmişe etkilidir" hükmü, tescille kazanılan hakkın geçmişe etkili olarak tescil tarihinden itibaren ortadan kalkacağı şeklinde kabul edilmektedir (Prof.Dr. Hamdi Yasaman, Marka Hukuku Cilt II, s. 905, ... 2004). Ancak, 556 Sayılı KHK'nin 42/1-(c) ila (f) bentlerinde sayılan haller nedeniyle hükümsüzlüğe karar verilmesi durumunda ise, kararın geçmişe etkili sonuçlarının yukarıda yapılan açıklama ve mehaz Tüzük hükümleri de dikkate alınarak değerlendirilmesi gereklidir. 556 Sayılı KHK'nin 42/1-(c ) ila (f) bendinde sayılan haller, başlangıçta varolmayan ancak sonradan gerçekleşebilecek bir nedenden ötürü markanın hükümsüzlüğüne yol açtığından, bu hallerden birisine dayalı olarak verilen hükümsüzlük kararının ilk tescil anından itibaren geçmişe etkili olarak hukuki sonuç doğuracağının kabulü hakkaniyete aykırıdır. Nitekim Dairemizin kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir....
Yürürlüğe giren yasaların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olamaması hukukun genel ilkelerinden ''Kazanılmış Hakların Korunması'' ilkesinin gereğidir. Kanun koyucu isterse kişilerin lehine haklar sağlayan kanuni düzenlemeleri geçmişe etkili olarak yapma konusunda takdir yetkisine sahiptir. Ancak, 7255 Sayılı Kanun'un 20. maddesi yayınlandığı tarih olan 04/11/2020 tarihinde yürürlüğe girecek şekilde düzenlenmiştir. 7255 Sayılı kanunda mevcut dava, icra takipleri ve diğer işlerle ilgili olarak bir düzenleme yapılmamıştır. Kanun geçmişe etkili olacak şekilde düzenlenmemiştir. 7255 Sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihte derdest olan dava ve işlerin kanundan önceki mevzuat hükümlerine göre yürütülmesi gerekmektedir....
Bu noktada, uyuşmazlığın üzerinde toplandığı yön itibariyle; Türk Hukuk Sisteminde kanunların geriye yürümesi (geçmişe etkililik) konusunda genel ve kısa bir değerlendirme yapılmasında yarar görülmüştür: Öncelikle belirtilmelidir ki; yürürlüğe giren bir kanunun geriye yürüyüp yürümeyeceği (geçmişe etkili olup, olamayacağı) konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta, kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide, tersini öngören bir hükmü kendi bünyesinde taşımayan bir kanunun kural olarak geriye yürümeyeceği (geçmişe etkili olamayacağı) esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her kanun, eğer tersini öngören bir hüküm taşımıyorsa, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz....