Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; yapı ruhsatının 30.03.2006 tarihinde alındığı, ruhsatın 5 yıllık süre için geçerli olduğu, sözleşmeye göre alınan bu yapı ruhsatına göre davalının davacıya ait daireyi 30.06.2007 tarihine kadar teslim etmesi gerekirken teslim etmediği, yapı ruhsatının İdare Mahkemesi'nce iptal edildiği, teslimin süresinde yapılmadığı, davanın açıldığı tarih itibariyle 15 ay 7 günlük süre geçtiği, davalının cezai şarttan sorumlu olduğu, ancak davacının munzam zarar isteminin şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 15.233,33 TL kira tazminatının dönem sonları itibariyle her ay için yasal faiz uygulanmak suretiyle tahsiline, munzam zarar ile ilgili davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir....
Ancak, davada; davacılar, davalıların kusurlu davranışı sonucu kamulaştırma bedeline yasal faiz uygulanması halinde de zararlarının karşılanmayacağını iddia ederek; BK.nun 105.maddesi gereğince munzam zararlarının tespiti ile tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir. Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüd sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, temerrüd faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar şeklinde tanımlanabilir. Somut olayımızda, davalılar; kamulaştırılan taşınmazı haksız eylemleriyle uhdelerinde tutarak, davacıların kamulaştırma bedelini almalarına mani olmuşlardır. Dolayısıyla kusurludurlar. Davacılar, kamulaştırma bedelini faiziyle isteyebilirler. Bundan ayrı, bu davada olduğu gibi; temerrüd faizini aşan ve davalıların kusurlarıyla sebebiyet verdikleri zararlarını da talep edebilirler....
Davalı vekili, davacıya hasar sonrası 367.888 TL ödeme teklifinde bulunduklarını, bu tekliflerini geri çevirdiğini, zarar miktarının tahsili için dava açıldığını icra dosyasına ödemede bulunduklarını, munzam zarar şartlarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, rehin alacaklısı bankanın davalı ... şirketinden hasar bedelinin kendisine ödenmesini talep ettiği, tazminatın öncelikle dain mürtehin hakkı sahibine ödeneceği, varsa munzam zarar alacağını dava dışı bankanın isteyebileceği, alacağın yargılamayı gerektirdiği, davalının olayda kusuru bulunmadığı, kendisinden munzam zarar talep edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, işyeri sigortasından kaynaklanan munzam zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda anılan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir....
İcra Müdürlüğü’nün 2010/23106 E sayılı takip dosyası ile icra takibine konu edildiği, icra takibine konu edilen alacağın munzam zarar hariç tutularak 07/06/2012 tarihinde dava dışı Mustafa Sezen'e temlik edildiği ve takibe temlik alacaklısı tarafından devam edildiği anlaşılmıştır. TBK’nun 122.(Mülga BK'nun 105.) maddesinde alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür hükmü düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemece, davacı tarafın munzam zarar hakkı saklı kalmak koşuluyla bonoyu devrettiği anlaşılmakla senedin vade tarihinden, 07/06/2012 temlik tarihine kadar olan zaman dilimi için Dairemizin yerleşik içtihatları (Dairemizin 13.06.2013 tarih 2011/9235E. 2013/12377K. Sayılı ilamı) doğrultusunda munzam zarar hesabı yapılması gerekmektedir....
Esas sayılı dosyasında davacı aleyhine alacak davası açıldığını, bu dosyada alınan bilirkişi raporuna göre davacı şirketin, davalı şirketten 2020 yılı itibariyle 4.185.686,94 TL alacağı olduğunun belirlendiğini, işbu davada toplanacak delillerle yeniden alınacak bilirkişi raporu ve faizle karşılanmayan zararların döviz kuru, altın fiyatı ve gayrimenkul değer artışı esasa alınarak, munzam zarar hesabının yapılmasını, şimdilik 4.900,00 USD alacağın ve şimdilik 100,00 USD munzam zarar alacağının ihtarname tarihinden itibaren işleyecek, USD türünden faizle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Usule ilişkin itirazlar ile birlikte, esasa dair itirazlarında taraflar arasında götürü bedel sözleşme yapıldığını, sorumluluğun masraf ve harcama kalemlerinin sözleşmede ayrıntılı olarak belirlendiğini, sözleşmenin 34....
Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Diğer bir anlatımla fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerekir. Zira munzam zarar, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır (HGK'nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. ilamı)....
Davacı, davalıya 314.970 LT akaryakıt sattığını ve bedelini tahsil edememesi nedeniyle bu parayı ticari işletmesinde kullanamadığını, ödeme tarihi ile eline geçen para ile de ticari faaliyet sonucu elde edeceği gelir oranında fark oluştuğunu ve malvarlığının azaldığını iddia ederek munzam zarar istemiştir. BK’nun 105.maddesinde düzenlenen munzam zarar alacaklının temerrüt faizinden fazla olan zararını ifade etmektedir. Munzam zarara hükmedebilmek için alacaklının uğramış olduğu zararın temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmesi gerekir. Davacıdan munzam zararı ispat için delilleri sorulmadan bazı ekonomik araçlar kullanılarak oluşturulan sepete (döviz kuru, enflasyon, borsa) göre inceleme yapan bilirkişi kurulu raporunun hükme esas alınması, davacı istemi ile munzam zararın esaslarına aykırılık teşkil etmektedir....
Davacı munzam zarar talebinde bulunmuştur.Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; TBK'nun 122. maddesinde "Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder" düzenlemesinin yer aldığı, düzenleme uyarınca munzam zararı talep edebilmek için alacaklının munzam (aşkın) zarar talebinde bulunabilmesi için, alacaklının temerrüt faizini aşan zararının olması, temerrüt ile munzam zarar arasında illiyet bağının bulunması, borçlunun kusursuzluğunuispatlayamamış olması gerekeceği açıktır....
Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır. ------------------- ilamı ile; munzam zarara ilişkin yapılan yargılama neticesinde, TBK'nın 122.maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği, burada kanıtlanacak olguların; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olduğu, davacının belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığının söylenemeyeceği, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair direnme kararının, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan...
Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır. ------------------- ilamı ile; munzam zarara ilişkin yapılan yargılama neticesinde, TBK'nın 122.maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği, burada kanıtlanacak olguların; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olduğu, davacının belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığının söylenemeyeceği, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair direnme kararının, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan...