İstinaf Sebepleri Davacı; ... meslek erbabı olduğu ve ticaretle uğraştığını, 12.12.1990 tarihinde alacağı temlik alırken tamamen dosyanın tahsil kabiliyetine duyduğu ... dolayısı ile aldığını, uyuşmazlık konusu alacağı temlik aldığı tarihte tahsil edebilseydi çok farklı alanlarda kullanabileceğini, işini büyütebileceğini veya yatırım yapabilir durumda olacağını, alacağın ticaret hayatında kullanılacağının hayatın olağan akışı ile uyumlu olduğunu, karar verilirken munzam zarara ilişkin hiçbir tespit yapmaksızın davanın reddedildiğini, enflasyon, devalüasyon olup olmadığı, paradaki değişiklikler, munzam zarar talep edenin yaşam koşulları gibi değişikliklerin bütün ayrıntısı ile dikkate alması gerektiğini, munzam zarar koşullarının oluştuğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir. C....
Davalılar vekili asıl davada, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunarak hesabın vadesiz döviz hesabı olduğunu, munzam zararın kanıtlanamadığını, alacağın çalışanın haksız fiili nedeniyle doğduğundan ticari iş olmadığını, ticari faiz oranında munzam zararın talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davacılar vekili birleşen davada, munzam zarar alacağı nedeniyle müvekkili tarafından 07.06.2007 tarihinde açılan munzam zarar alacağı dosyasında müvekkilinin munzam zarar alacağının mahkemece 23.821,47 TL olarak tespit edildiğini, bozmadan sonra ıslah olamayacağından işbu ek davanın açılması zaruretinin doğduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması koşulu ile 17.721,47 TL'nin ilk dava tarihi olan 07.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka faiziyle tahsil edilerek davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davalı, uyuşmazlığın vekalet ilişkisinden kaynaklandığını, ilk açılan davanın ek dava yönünden zamanaşımını kesmediğini, 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, ek davanın munzam zarar isteğini de kapsaması nedeniyle davacının işlemiş faiz ve munzam zarar talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir....
Diğer taraftan; munzam zarar veya faizi aşan zarar borçlar Kanunun 105. maddesinde ifade edildiği üzere süresinde ifa edilmeyen para borcunda temerrüde düşen borçlunun sorumluluğunun sonucudur. Munzam zarar ancak alacaklının borçlunun kusurundan dolayı temerrüdü halinde bir miktar faize hükmedilmişse ve ancak alacaklının zararı faizle karşılanamıyor ise alacaklının zararı nedeniyle istenebilir. Ayrıca Yargıtay uygulamasına göre munzam zararın varlığını alacaklı somut olarak kanıtlamalıdır. Olayımızda ise bilirkişiler buldukları ecrimisil tutarına davacının böyle bir şekilde iddia ve talebi olmadığı halde %80 oranında ve ticari gelir kaybı adı altında zarar kalemi ilave ederek munzam zararı bulmuş mahkemece de bilirkişilerin bu görüşü paylaşılmıştır. Değinilen hesaplama yönteminin yukarıda kısaca ifade edilen munzam zarar kavramıyla kuşkusuz bir ilişkisi yoktur....
Herne kadar birleştirilen davada ödenen paranın denkleştirilmesi istenmiş ise de hukukî dayanağının BK’nın 105. maddesindeki munzam zarar alacağı olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle ek dava munzam zarar istemi olarak değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Ancak enflasyonun yüksek seyretmesi, döviz fiyatlarındaki aşırı artışlar TEFE, TÜFE fiyatlarındaki değişiklikler bizatihi munzam zararın ispatı için yeterli olmayıp davacı alacaklı munzam zarar alacağının oluştuğunu fiilen ispatlamak durumundadır. Örnek olarak göstermek gerekirse alacağın zamanında ödenmemesi sebebiyle icra takibine maruz kalınması, bankadan alınan krediye gereksiz faiz ödenmesi veya alacaklının mallarının değerinden düşük fiyatla satılması gibi sebeplerle zararın oluştuğu ispatlanmalıdır. Bu konuda Daire'mizin ve Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun istikrarlı uygulamaları da aynı doğrultudadır (Hukuk Genel Kurulu’nun 2003/15-587 E., 2003/766 K., 26.05.2004 gün, 2004/15-308 E., 300 K. sayılı kararları)....
Dava konusu yapılan 33/A - 106/A arası hakedişlerinin geç ödenmesi nedeniyle munzam zarar alacağı davasının kısmi dava olarak açıldığı, bilirkişi raporu ile munzam zarar alacağının 247.958,35 TL olarak hesaplandığı, davacının 13.12.2002 tarihli ıslah dilekçesi ile alacağını 247.958,35 TL’ye çıkarttığı anlaşılmıştır....
Yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere; munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar şeklinde tanımlanabilir. Munzam zararın varlığını zararının olduğunu iddia eden alacaklının inanılır, kesin ve net bir seklide ispat etmesi gereklidir....
Anılan hüküm şöyledir “Alacaklının duçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe, bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir”. Görülüyor ki munzam zarar, borcun hiç veya kararlaştırılan sürede ifa edilmemesinden doğmaktadır. Bu haliyle de munzam zarar, müspet zarardır. Ne var ki, uygulamada görüş ayrılığı olmakla birlikte hakim olan düşünceye göre munzam zararın somut olarak ispatlanması gerekir. Yoksa, ülkemizdeki enflasyon olgusu para değerindeki düşüş gibi bazı nedenler zararın varlığını iddia eden alacaklıyı zararı ispat yükünden kurtarmaz. Somut olayda ise, mahkemenin hükme dayanak yaptığı bilirkişiler raporunda böyle bir yöntem izlenmemiş, davacının munzam zarar alacağı bazı varsayımlar gözetilerek bulunmuştur....
- K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan çeke dayalı olarak alacaklı olduğunu çekin karşılıksız çıkması üzerine, davalı aleyhine takibe geçildiğini ancak davalının hem Tetkik Merciinde şikayet yoluna başvurup ayrıca....Asliye Ticaret Mahkemesinde menfi tespit davası açıp bu dosyada ihtiyati tedbir kararı aldığını, yargılamanın yaklaşık (4)yıl devam ettiğini ve müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edemediğinden büyük zarara uğradığını, müvekkilinin bu zararının temerrüt faizi ile karşılanamayacağını, o tarihte alacağı makinenin bugünkü fiyatının 3 katı kadar arttığını, bu nedenle munzam zarar hakları doğduğunu belirterek 20.000.000.000 TL munzam zararın reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili , müvekkilinin ikametgahı nedeni ile yetkili mahkemenin ...Mahkemeleri olduğunu, ayrıca, davacının munzam zarar alacağının doğmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....
Türk Borçlar Kanununu 122. maddesinde, zararın temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde munzam zarar talep edilebileceğinin düzenlendiği, Yargıtayın yerleşik kararlarına göre, munzam zararın olası bir zarar olmadığı, davacının iddia ve talep ettiği gibi muhtemel kar ya da karşılanan kısmı aşan zarar varsa bu husus inandırıcı bir biçimde kanıtlanabilirse ve de davalının kusuru/temerrüdü ile zarar arasında illiyet bağı kurulabilirse, bu koşullarda munzam zarar talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, davacının da somut bir zarardan söz etmediği, davacının muhtemel kar mahrumiyetine dayandığı, bu hususun munzam zarar kapsamı dışında olduğu, salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK nun 122. maddesi kapsamında munzam zararın kanıtı olarak ileri süremeyeceği ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzlukların alacaklı zararı...