ile talep edilen zarar arasındaki illiyet bağını gösteren herhangi bir delil sunmadığından HMK m. 190 gereğince ispat yükü üzerinde bulunanın iddiasını ispatlayamadığını, dosya muhteviyatının incelenmesi neticesinde davacının bu yönde herhangi bir zarara uğradığına dair ispati belge sunmadığı gibi varsayımsal ve sadece mevcut ekonomik koşullar gerekçe gösterilerek talepte bulunduğunu, ne var ki munzam zarar karşılığı olarak da bilinen aşkın zarar talebinin öncelikle davacı tarafından somut olarak ispat edilmesi gerektiğini, diğer taraftan davacı tarafından zamanında tahsil edilmiş olsaydı herhangi bir gelir elde edip etmeyeceği veya zamanında tahsil edememesi nedeniyle kâr/zarar oluşup oluşmayacağının da belirsiz olduğunu, Yargıtay'ın istikrarlı kararları munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğunu, yüksek enflasyon munzam zararın varlığı için yeterli olmadığını, başka...
ile talep edilen zarar arasındaki illiyet bağını gösteren herhangi bir delil sunmadığından HMK m. 190 gereğince ispat yükü üzerinde bulunanın iddiasını ispatlayamadığını, dosya muhteviyatının incelenmesi neticesinde davacının bu yönde herhangi bir zarara uğradığına dair ispati belge sunmadığı gibi varsayımsal ve sadece mevcut ekonomik koşullar gerekçe gösterilerek talepte bulunduğunu, ne var ki munzam zarar karşılığı olarak da bilinen aşkın zarar talebinin öncelikle davacı tarafından somut olarak ispat edilmesi gerektiğini, diğer taraftan davacı tarafından zamanında tahsil edilmiş olsaydı herhangi bir gelir elde edip etmeyeceği veya zamanında tahsil edememesi nedeniyle kâr/zarar oluşup oluşmayacağının da belirsiz olduğunu, Yargıtay'ın istikrarlı kararları munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğunu, yüksek enflasyon munzam zararın varlığı için yeterli olmadığını, başka...
Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....
İNCELEME VE GEREKÇE: Davacı dava dilekçesinde temerrüt faizi ile karşılanmayan munzam zarar talebinde bulunmuştur. Munzam zarar borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Başka deyişle; temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı zarar şekilde tanımlanabilir. Türk Borçlar Kanunun 122. maddesi kapsamında munzam zararın talep edilebilirliği bir şartı da alacaklının mevcut olan zararını açık ve somut bir şekilde ispat etmesi gerekir. Faizi aşan zararın ödenebilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının ispatlanması gerekir. Bu açıklamalar ışığında davacının zararını somutlaştırarak zarar iddiasını ispat edecek delilleri ortaya koyması gerekir....
Mad. 122/f.1 uyarınca munzam zarar davası açıldığını, zararın somut olgulara dayandığını, anılan icra dosyasında bulunan sulh protokolunda açık ve net olarak : "..... Alacaklı dosyadaki bakiye her türlü icra alacaklarından feragat edilmek sureti ile ......" (Mad.3 ) Yine ; ayrı ve bir başına bir paragraf olarak ; " Alacaklı dosyasındaki bakiye her türlü icra alacaklarından feragat etmiştir" denildiğini, "Yukarıda ismi yazılı alacaklılar bu dosyaya şamil olmak üzere bakiye dosya alacağı yönünden Borçlu Belediye lehine feragat etmiştir." şeklinde beyan olduğunu, munzam zarar davası açılabilmesi için icra dosyasından tahsil edilen paranın belirli olabilmesi gerektiğinden zararın daha da ağırlaştırılmaması açısından Belediyenin icra dosyasındaki alacağa yönelik sulh teklifinin kabul edildiğini, beyan ile işin esasına girilerek davanın kabulune karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmüne haizdir. Munzam zarar talep edebilmek için, bir para borcunda borçlunun temerrüde düşmesi, borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının ortaya çıkması, borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olması ve borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasında illiyet bağının bulunması gereklidir....
Yine somut olaydaki munzam zarar talebiyle ilgili olarak uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 122 maddesi hükmünce, alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine hiçbir kusur ileri sürülemiyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı dahi karşılamak zorundadır. Temerrüt faizi, temerrüde düşen borçlunun para borcunu ödemede gecikmesi halinde alacaklıya ödemek zorunda olduğu asgari miktardır. Alacaklı geç ödeme sebebiyle zararının temerrüt faizinden fazla olduğunu ileri sürüp kanıtlayabiliyor ise aşkın zarar diye de ifade edilen faizi aşan zararını borçludan isteyebilir. Temerrüt faizini talep edebilmek için gecikme nedeniyle uğranılan zararın ispatı gerekmediği halde faizi aşan zarar – munzam zararın istenebilmesi için, alacaklı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararının varlığını kanıtlamak zorundadır....
Maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davacının talepleri genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, başvuru sahibini munzam zarara dair taleplerinin reddi gerektiğini, davacı tarafın munzam zararını somut bir şekilde ispat edemediğini, davacı tarafın munzam zarara uğradığını somut veriler ile ispat edemediğini, munzam zarar talebine dayanak olarak yüksek enflasyonu gösterdiğini, oysaki ------- istikrarlı kararları munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğunu, hiçbir surette kabul anlamına gelmemek kaydı ile, sigorta hukuk prensibi itibari ile müvekkili şirketin sorumluluğu mal varlığında riziko anında meydana gelen azalma ile sınırlı olduığunu, izah olunan sebeple "munzam zarar" kavramı ile "sorumluluk sigortası" kavramı nitelik itibari ile örtüşmediğini, ikrar...
Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....
Zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ödemenin geç yapılmasında kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlaması halinde bu zararı ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam zararın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır. --------- karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır....