Eldeki tespit davası mülkiyet hakkına dayalı bir dava niteliğinde değildir. Bu tespit davasında, tespiti istenilen husus bir hak olmakla birlikte, "alacak hakkı" niteliğinde bir kişisel haktır. Bu alacak hakkının ileri sürülmesi 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesindeki (10) yıllık hak düşürücü süreye tabi değildir. Hak düşürücü süreye tabi olan husus bu alacak hakkına temel teşkil eden muhtesatın (evin) 3402 sayılı Kanun'un 19/2. maddesi uyarınca tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesine gösterilmesi (şerhi) hususudur. Muhdesatın tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh edilmemesi, hakkın düşmesine yol açmaz. Ancak şerh edildiği takdirde şerh sahibi lehine güçlü bir karine yaratır. Kuşkusuz, karinenin aksi kanıtlanabilir....
Sayılı 12/07/2019 tarihli; adı geçenin fer'i müdahil sıfatı bulunmadığından mahkeme kararını istinaf hakkının bulunmadığı, dava konusu taşınmazdaki muhdesatlara satın almalara dayalı talebinin genel hükümlere göre görülecek muhdesatın tespiti, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak, tazminat, tescil davasına konu olabileceği gerekçesiyle istinaf talebinin reddine kesin olarak karar verilmiştir 6100 sayılı HMK'nun 33.maddesi gereğince; olayları anlatmak taraflara hukuki niteleme mahkemeye aittir. Davacının talebi muhdesat aidiyetinin tespiti değil, muhdesat bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, dava dosyasının istinaf incelemesi için gönderildiği İzmir BAM 16. HD'nin 2021/995 E. - 2021/840 K. Sayılı 02/09/2021 tarihli kararında davanın "sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebi" olarak nitelendirilerek görevsizlikle Dairemize gönderilmiştir....
Davalı T5 vekili istinaf başvuru dilekçesinde neticeten ve özetle; Eldeki davanın, muhdesatın aidiyetinin tespiti ve tazminat istemli olduğunu, muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin davalarda, mahkemece araştırılması gerekli olan hususların, muhdesatın kim tarafından, hangi gelirle, kimin ad ve hesabına, ne zaman ve ne şekilde yaptırıldığı hususları olup, bu hususların duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti gerektiğini, muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında amaç, ilgili muhdesatın kim tarafından yaptırıldığının tespiti olduğunu, davaya konu parseller üzerindeki Ersin ve T3 na ait olan evlere ilişkin olarak muhdesat iddiamız ne Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde görülmekte olan davada ne de eldeki davada olmadığını, Ersin ve T3 na ait olan evlere ilişkin olarak müvekkilinin nam ve hesabına muhdesat iddiasında bulunmadığından, bu taşınmazların dava konusu edilmesinde hukuki yararın da olmadığını, bu sebeple davacı T2 tarafından açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin...
Dava; muhdesatın tespiti istemine ilişkindir. Taşınmaz üzerine daha önce mevcut bir muhdesata yeni bölümler ilave edilmesi, muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhtesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işlerdir. Bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini artıran faydalı ve zorunlu giderlerdendir. İyileştirici nitelikteki giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını TBK'nin 77 ve onu izleyen maddeleri hükmüne, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği kuşkusuzdur....
Bu olgu gözönüne alındığında, kural olarak ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerindeki muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemeyeceği gibi mahkemelerce de muhdesatların taşınmazın arzına malik olanlar dışında başka bir kişiye ait olması sonucunu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki, çoğun içinde azın da bulunduğu, muhdesatın mülkiyetinin tespiti isteminin, muhdesatın meydana getirildiğinin tespiti istemini de içerdiği göz önüne alındığında, mülkiyet tespiti istemiyle açılan davalarda, koşulların varlığı ve davanın kanıtlanması halinde davaya konu muhdesatların davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davaları kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak bu davalar ancak belirli koşulların oluşması halinde açılabilen ve uygulama alanı sınırlı olan davalardandır....
Toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanlarından davacılar ile davalı ... ve diğer davalıların murisi Hüseyin tarafından dava konusu muhdesatın yapılmasında emek ve ekonomik katkısının bulunduğu ancak yapılan katkı sebebiyle tazminat talebi de bulunmadığı, bu hususun bu davaya konu edilemeyeceği bu yönden sebepsiz zenginleşme gereğince eda davasının açılabileceği, taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın fiili kullanım şeklinin uzun zamandan beri süregeliyor olması muhdesatın davacılar tarafından meydana getirildiği sonucunu doğurmayacağı gibi davaya konu taşınmaz üzerindeki muhdesatın davacılar tarafından kendi nam ve hesabına ve kendi kazancı ile yapıldığının da ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. 3. Hal böyle olunca kanıtlanamayan muhdesatın aidiyeti davasının reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir, bu sebeple hüküm bozulmuştur. VI....
Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesat aidiyeti davası açılamayacağı, iyileştirici nitelikteki giderlerden payına düşenden fazlası yapılmış ise fazlasını ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanunu hükümlerine göre sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği kuşkusuzdur. Somut olayda; davacı, dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın aidiyetinin tespitini talep etmiş, Mahkemece yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmaz üzerinde iki oda, mutfakçık, banyodan oluşan büro olarak kullanılan tek katlı panel yapı olduğu tespit edilmiştir. Az yukarıda da, açıklandığı üzere, bilirkişi tarafından tespiti yapılan binanın her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşya niteliğinde olduğuna kuşku yoktur....
Temyiz Sebepleri Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, dava dilekçesi ile talep edilmeyen muhdesatın ıslah yoluyla eklenemeyeceğini, bu nedenlerle kararın bozulması gerektiğini belirtmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, davanın kısmen kabulü kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 2. İlgili Hukuk Dava, kamulaştırma hukuki nedenine dayalı muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğini tespiti talebine ilişkindir. Bütünleyici parça niteliğinde olmayıp her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşyalar teferruat niteliğindedir....
Dava, muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir....
Sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu muhdesatın yapıldığı anda ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği ileri sürülemez. Zira, vücuda getiren paydaş tarafından kullanılan muhdesatın, diğer paydaşlara herhangi bir katkısı bulunmamaktadır. Ekonomik yönden zenginleşme ve fakirleşmenin, satış suretiyle taşınmazdaki ortaklığın giderildiği anda gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Daha açık deyişle, sebepsiz zenginleşme; satışın yapılıp bedelinin ödendiği tarihte gerçekleşir. İyileştirmeden doğan sebepsiz zenginleşme nedeniyle hükmedilecek miktar, iyileştirmenin satış tarihinde taşınmazın değerinde meydana getirdiği artış oranında olmalıdır....