Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Somut olaya gelince; davalı ..., muhdesat iddiasında bulunarak evinin bahçesinde yer alan meyve ağaçlarının da kendisine ait olduğunu bildirmiş; ancak mahkemece, 12.11.2013 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda değeri ve kime ait olduğu açıkça belirtilen bu ağaçların aidiyeti hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece, davalı ...'...

    Mahkemece hükme esas alınan 20.10.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda muhdesat oranlaması yapılmış ise de; Dairemizin bozma ilamında yapılması gereken muhdesat oranlamasının hangi yöntemle hesaplanacağı belirtilmesine rağmen; bilirkişiler tarafından oranlamanın muhdesat sahibi olmayan taraflara da muhdesattan pay verilecek şekilde hesaplandığı anlaşılmakla, söz konusu raporun bozma ilamındaki belirtilen ilkelere uygun olup olmadığı denetlenmeden hükme esas alınması doğru görülmemiştir. Mahkemece, uzman bilirkişilerden yukarıda açıklanan yönteme uygun şekilde muhdesat oranlaması yapılması istenerek açık, denetime uygun rapor alınması, satıştan elde edilecek gelirin bu oranlara göre paylaştırılması ve bu hususun açıkça hükümde gösterilmesi ve satış bedelinin tarafların ortak murisi Mehmet Özkurt'a ait mirasçılık belgesine göre dağıtılması gerekir....

      Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır. Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir....

        Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Somut olaya gelince; davalı ... muhdesat iddiasında bulunmuş, davacı ve diğer paydaşlar muhdesatın bu davalıya ait olduğunu kabul etmiş, dosyada mevcut bilirkişi raporunda muhdesat oranlaması yapılmış ancak mahkemece bu husus gözardı edilerek muhdesat oranlaması yapılmadan hüküm kurulmuştur. Yukarıda değinilen ilkelere göre muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi olan davalı paydaşa, geri kalan bedelin ise payları oranında tüm paydaşlara dağıtılmasına karar verilmesi gerekir....

          Davalılar vekili; taşınmaz üzerinde müvekkillerine ait bina bulunduğunu, arz ve muhdesat oranı kurularak muhdesat oranının davalılara ödenmesine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiş, muhdesat konusunda oran kurulmamıştır. Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir. Paydaşlığın (Ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (Muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (Ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur....

            Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir. 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda "muhdesat" kavramından bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya yalnızca bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlaşılmalıdır. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı sadece şahsi bir haktır. Bu hakkın hukuki mahiyeti ve nasıl kullanılacağı ise TMK'nun 722, 724. ve 729. maddelerinde açıklanmıştır. Bir kişi lehine muhdesatın tespitine ve bunun kütüğün beyanlar hanesine yazılmasına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2 maddesi olanak sağlamaktadır. Gerçekten, anılan hüküm uyarınca; "Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir."...

              Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır. Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir....

                Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır. Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir....

                  Somut olaya gelince; ortaklığın satış yoluyla giderilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de; hükme esas alınan 24.11.2015 tarihli bilirkişi raporunda davalı Rıfat Şenakar'ın %88,56'lık muhdesat oranı hesaplanırken davalı payına düşen arsa değeri 54.600,00TL de muhdesat değerine eklenmiş ve taşınmazın tamamının değeri olan 125.894,00TL'ye oranlanmıştır. Hal böyle olunca bilirkişiler tarafından hazırlanan rapor, yukarıda belirtilen ilkelere aykırılık içermektedir. Bu nedenle bilirkişilerden ek rapor alınarak sadece davalıya ait muhdesatların değerinin muhdesatlar ile arsa değeri toplamına oranlanması suretiyle muhdesat oranının tespiti, bu oranın muhdesat sahibi paydaşa verilmesi, satış bedelinden geriye kalan kısmının da tapudaki hisseleri oranında taraflara dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir....

                    Ne var ki, bu tür bir belirtme Türk Medeni Kanununun 684. maddesine sınırlama getirerek muhdesat konusu ile arazinin bütünleşmesine engel olacağından, arazi sahibinin mülkiyet hakkını ileri sürerek ve muhdesat bedelini hak sahibine ödemesi suretiyle mahkemeden terkin talebinde bulunması olanaklıdır. Somut olayda dava konusu taşınmazın tapu kaydında 10.07.2004 tarihinde konulan “üzerindeki 40 m2'lik ev ...’e aittir” şerhi bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davalının elatmasının yasaların koruduğu bir hakkın kullanılmasından kaynaklanmış olması sebebiyle muhdesat bedeli ödenmeksizin elatmanın önlenmesine ve muhdesatın kal'ine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ; Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 30.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                      UYAP Entegrasyonu