Somut olayda, davacılar vekili, dava konusu taşınmazın iki adet binanın bulunduğu yer yönünden ifrazı ile müvekkilleri adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde muhdesatın (iki adet binanın) davacılara ait olduğunun ve değerinin tespiti ile davalılar açısından haksız zenginleşme nedeni olan miktarın payları oranında davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacıların, ifrazen tescil talebi yanında muhdesat tespiti ve ( sebepsiz zenginleşmeye dayalı) alacak talebi de mevcuttur. Ancak, mahkemece alacak istemi yönünden bir inceleme yapılmamıştır. O halde, mahkemece yapılacak iş, davacıların az yukarıda belirtilen terditli talebi olan sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat talebi hakkında toplanmış ve/veya toplanacak olan deliller değerlendirilerek sonucuna göre olumlu olumsuz karar verilmesi olmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru değildir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesat aidiyetinin tespiti K A R A R Uyuşmazlık ve hükmün esası, taşınmaz üzerindeki muhtesat niteliğindeki temel-alt temel ve mıcır malzemelerinin aidiyetinin, miktarının ve değerinin tespitine ilişkin olup, zilyetliğe dayanılmamaktadır. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09.02.2012 tarihli 2012/1 sayılı kararı gereğince inceleme görevi Yargıtay (7.) Hukuk Dairesine aittir. Ne var ki; anılan Dairece uyuşmazlık hakkında görevsizlik kararı verilmek suretiyle dava dosyası Dairemize gönderilmiş bulunduğundan, hükme yöneltilen temyiz itirazlarını inceleyecek Dairenin Yüksek Başkanlar Kurulunca belirlenmek üzere dosyanın Yüksek Yargıtay Birinci Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 09.11.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2.Muhdesatın tespiti davalarında; dava değeri davalıların payına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup; yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcının, yargılama giderlerinin ve taraflar yararına takdir edilecek vekalet ücretlerinin iş bu müddeabih esas alınarak hesaplanması gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik 27. maddesi hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı idare, yol yapımı için kamulaştırdığı ve hemen girmek zorunda olduğu taşınmaz mal üzerinde bulunan muhdesatın yıkılması gerekeceğinden değerinin tespitini istemiştir. Mahkemece dava tespit davası olarak nitelendirilerek davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığı, Karayolları Genel Müdürlüğünün herhangi bir hak ihlalinin bulunmadığı, muhdesat sahiplerinin dava sırasında muhdesat bedelini talep edebileceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir....
Dava, başlangıçta terditli olarak harici satıma dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde temliken tescil talepli açılmış iken, davacı taraf yargılama aşamasında ıslah talebinde bulunarak tapu iptali ve tescil taleplerinin, taşınmazların ifraz sınırının altında olmaları(bölünemez olmaları) nedeniyle, açmış oldukları terditli talepleri içeren davalarını muhdesat tespiti olarak değiştirdiklerini beyan etmesi ile muhdesat davasına dönüşmüştür. Muhdesat tespiti davaları kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere ve kural olarak; tespit davalarında tespit davası açanın hukuki yararının varlığı gerekir. 6100 sayılı HMK'nin 106. maddesinin 2. fıkrasında “tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.” denilmektedir....
Dosya içeriğine göre muhdesat aidiyetinin tespiti davasında dava değerinin yani muhdesatın davalı hissesine düşen kısmının değeri olan 45.547,47 TL, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalmaktadır. KARAR Açıklanan sebeple; Davacı vekilinin ve katılma yolu ile temyiz eden davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE, Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.05.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi....
Somut olaya gelince; mahkemece, tarafların muhdesat iddiası hakkında beyanları alınarak, dava konusu taşınmaz üzerindeki bu muhdesatın aidiyeti hususunda tarafların ittifak edip etmedikleri üzerinde durulması, ittifak etmiyorlarsa muhdesat iddiasında bulunan tarafa bu konuda muhdesat aidiyetinin tespiti davası açmak üzere süre verilmesi ve dava açıldığı takdirde takdirde sonucunun beklenmesi, açılacak davanın niteliği ve sonucuna göre de gerekirse bilirkişiden ek rapor alınarak dava konusu taşınmazın tespit edilen toplam değerinin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenmesi ve muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin ise tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında tüm paydaşlara dağıtılması, verilen süre içerisinde dava açılmadığı takdirde ise o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir...
Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1- h, 115 m.). Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiasının diğer paydaşlar tarafından açıkça kabul edilmesi halinde ayrı bir dava açılmasına gerek yoktur. Ancak tüm paydaşların açık kabulü bulunmadığı takdirde muhdesat iddiasını açıkça kabul etmeyen paydaşlara karşı Asliye Hukuk Mahkemesi'nde muhdesatın tespiti davası açılması mümkün olup, muhdesat iddiasında bulunan paydaşın böyle bir dava açmasında hukuki yararı vardır....
Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır. 2015/10585-2017/2726 -2- Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Somut olaya gelince, Mahkemece yerinde yapılan 20.06.2014 ve 05.03.2015 tarihli iki keşif sonucu 30.06.2014 tarihli inşaat mühendisi bilirkişi imzalı raporda, dava konusu 7 parsel sayılı taşınmazın değerinin 93.669,93 TL, 8 parsel sayılı taşınmazın değerinin 3.007,00 TL, 9 parsel sayılı taşınmazın değerinin 3.743,80 TL olduğu; 17.03.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise 7 parsel sayılı taşınmazın değerinin 99.19,00 TL, 8 parsel sayılı taşınmazın değerinin 12.850,00 TL, 9 parsel sayılı taşınmazın değerinin 16.250,00 TL olduğu bildirilmiştir....
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir. Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın tapu kaydında davalılar ... ve ... lehine muhdesat şerhi bulunmakta olup davalı ...’in de muhdesat aidiyet iddiası vardır....