Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir....
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. 4. 3402 saylı Kadastro Kanunu'nun “Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre” başlıklı 12 nci maddesi 3. Değerlendirme İncelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazlarının Bölge Adliye Mahkemesi kararında değerlendirilmiş olduğu anlaşılarak davacı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. VI....
Asıl dava, harici satış senedine dayalı tapu iptali ve tescil, bunun mümkün bulunmaması halinde muhdesatın aidiyetinin tespiti, karşı dava ise muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir. 1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, keşif yerinde hazır bulunan karşı davacı ...'ın zeminde tespiti yapılan bir kısım binaların karşı davalı ... tarafından yaptırıldığını, bir kısmının ise Ümit ile ortak olduğunu bildirdiğine kendisine ait herhangi bir muhtesat gösterilmediğine göre; davalı-karşı davacı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava konusu 559 ada 11 parsel sayılı taşınmaz kadastro yoluyla 29.04.1985 tarihinde 1/3'er paylı olarak .... adına tescil edilmiş, ardından 17.11.2000 tarihinde satış suretiyle İsmail'e ait 1/3 payı ...'...
Hukuk Dairesinin 22.11.2018 tarihli ve 2018/820 Esas, 2018/1259 sayılı Kararıyla; davacının uyuşmazlık konusu muhdesatın bulunduğu parselde paydaş olmadığı, 1/4 payın davalı üzerindeki tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline hükmen karar verilmiş ise de, henüz söz konusu kararın kesinleşmediği, davaya konu taşınmaza ilişkin açılmış bir ortaklığın giderilmesi davası da olmadığı, her ne kadar Mahkemece, davanın Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde belirtilen hak düşürücü süreden sonra açıldığı belirtilerek reddine karar verilmiş ise de, dava dilekçesi ve davacı tarafın açıklamaları değerlendirildiğinde, davanın muhdesatın tespiti niteliğinde olması nedeniyle anılan maddenin somut olayda uygulama alanı bulunmadığı, açıklandığı üzere dava konusu taşınmazda davacının dava tarihi itibariyle paydaş olmadığı, derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işleminin bulunmadığı, dolayısıyla davacının muhdesatın tespiti davası açmasında güncel hukuki...
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Diğer yandan muhdesatın tespiti davaları, paylı mülkiyet ya da elbirliği mülkiyet hükmüne tabi taşınmazlarda, tapu paydaşları arasında hukuki yararın bulunması durumunda görülen bir davadır. Malik olmayan davacının, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunması mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Muhtesat aidiyetinin tespiti davaları muhtesatın kendisine ait olduğunu öne süren kişi veya kişilerle, tapuda malik görünen ve muhtesatın davacı tarafa aidiyetini kabul etmeyen kişiler arasında görülür ve hüküm de ancak davanın gerçek tarafları hakkında verilebilir....
Davalı Hazine vekili tarafından hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dava; tapulama harici bırakılan taşınmaz üzerindeki ev niteliğindeki muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir. Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, deliller takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, dava konusu tek katlı kargir ev niteliğindeki muhdesatın davacı tarafından tesis edildiğinin tespit edildiğine, davaya konu taşınmazın kamulaştırma işlemi kapsamında kaldığının anlaşılmasına göre, davalı Hazine vekilinin esasa ve yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir....
Bu olgu gözönüne alındığında, kural olarak ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerindeki muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemeyeceği gibi mahkemelerce de muhdesatların taşınmazın arzına malik olanlar dışında başka bir kişiye ait olması sonucunu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki, çoğun içinde azın da bulunduğu, muhdesatın mülkiyetinin tespiti isteminin, muhdesatın meydana getirildiğinin tespiti istemini de içerdiği göz önüne alındığında, mülkiyet tespiti istemiyle açılan davalarda, koşulların varlığı ve davanın kanıtlanması halinde davaya konu muhdesatların davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davaları kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak bu davalar ancak belirli koşulların oluşması halinde açılabilen ve uygulama alanı sınırlı olan davalardandır....
Mahkemece, anılan taşınmaz üzerindeki muhdesatın tespiti talebi yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle ret kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. 3-) Dava konusu 87 ada 95 parsel üzerindeki 2 adet dairenin aidiyetinin tespitine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere göre, çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Somut olayda; dosyanın içeriğine, toplanan delillere, tanık beyanlarına göre 87 ada 95 parsel üzerindeki 2 adet dairenin davacı tarafından meydana getirildiği sabit olmuştur....
Somut olayda dava konusu (eski 440 parsel) yeni 3983 ada 33 parsel sayılı taşınmazın Dairemizce dosya arasına alınan kadastro tutanağının incelenmesinde "kagir bina ve fındık bahcesi" vasfıyla 07.01.1985 tarihinde tescil edildiği, davacı tarafın bu taşınmaz üzerine inşaa ettiği yapının kendisine ait olduğunun tespitini talep ettiği, ancak taşınmaz üzerinde bulunan muhdesat niteliğindeki yapının kadastro tespit tarihinden sonra inşa edilip edilmediği dosya kapsamından anlaşılmamaktadır. Bu durumda Mahkemece dava konusu muhtesatın meydana getirildiği tarihe göre tespit edilen tarihinin kadastrodan önce mi sonra mı olduğu araştırılmalı, dava konusu muhdesat kadastro tespiti öncesi dönemde inşaa edilmiş ise Kadastro Kanunu'nun m.12/3'deki hak düşürücü gözetilmelidir....
Bu olgu gözönüne alındığında, kural olarak ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerindeki muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemeyeceği gibi mahkemelerce de muhdesatların taşınmazın arzına malik olanlar dışında başka bir kişiye ait olması sonucunu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki, çoğun içinde azın da bulunduğu, muhdesatın mülkiyetinin tespiti isteminin, muhdesatın meydana getirildiğinin tespiti istemini de içerdiği göz önüne alındığında, mülkiyet tespiti istemiyle açılan davalarda, koşulların varlığı ve davanın kanıtlanması halinde davaya konu muhdesatların davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davaları kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak bu davalar ancak belirli koşulların oluşması halinde açılabilen ve uygulama alanı sınırlı olan davalardandır....