İcra Müdürlüğünün 2019/8495 esas sayılı dosyasından müvekkilinin mesken olarak kullandığı taşınmaz üzerine işlenen haciz şerhi sonrasında alacaklı tarafın talebi ile her ne kadar 11/09/2019 ve 17/10/2019 tarihlerinde hacze ilişkin davetiye gönderilmiş ise de; usulsüz tebliğ nedeniyle müvekkilinin mesken olarak kullandığı evin haczedildiğinden haberi olmadığını, müvekkili aleyhine başlatılan işbu icra takip dosyasına borçlu vekili olarak 13/11/2019 tarihinde vekaletnamelerini sunduktan sonra 18/11/2019 tarihinde uyap üzerinden yapmış oldukları inceleme sonucunda müvekkilinin mesken olarak kullandığı taşınmaza haciz işlemi uygulandığından ve bu kapsamında davetiye gönderildiğinden haberdar olduklarını, müvekkilinin mesken olarak kullandığı ev üzerine uygulanan haczi öğrenme tarihi olarak yukarıda bildirmiş oldukları 18/11/2019 tarihinin kabulüne karar verilmesini, yasal süresi içinde "meskeniyet nedeniyle haczedilmezlik" şikayetinde bulduklarını, bu nedenlerle dava konusu taşınmazın haczedildiğini...
Somut olayda, şikayet konusu taşınmaza 15.03.2016 tarihinde yeniden haciz konulduğu ve şikayetçi borçlunun bu haczi öğrendiğine ilişkin herhangi bir belgenin dosyada bulunmadığı görüldüğünden 05.04.2016 tarihli şikayetin süresinde olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar, şikayetçi borçluya 10.02.2016 tarihinde 103 davetiyesi, 04.04.2016 tarihinde kıymet takdir raporu tebliğ olunmuş ise de, bu tebliğlerin 28.01.2016 tarihli hacze ilişkin oldukları anlaşılmıştır. O halde, mahkemece, işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, 28.01.2016 tarihli hacze ilişkin yapılan ve 10.02.2016 tarihinde tebliğ edilen 103 davetiyesi tebliğ tarihinin esas alınarak şikayetin süreden reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
Somut olayda, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunduğu taşınmazına 24.11.2014 tarihinde tapuda haciz şerhi işlendiği, İİK'nun 103. maddesine ilişkin davetiyenin borçluya 08.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla, borçlunun şikayete konu taşınmaz üzerindeki haczi bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumda, öğrenme tarihine göre meskeniyet şikayeti süresinde değildir. O halde, mahkemece şikayetin süreden reddi gerekirken, yazılı şekilde istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda, borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunduğu taşınmazına 25.02.2013 tarihinde tapuda haciz şerhi işlendiği, İİK'nun 103. maddesine ilişkin davetiyenin borçluya 09.03.2015 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla, borçlunun şikayete konu taşınmaz üzerindeki haczi bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumda, öğrenme tarihine göre meskeniyet şikayeti süresinde değildir. O halde, mahkemece şikayetin süreden reddi gerekirken, yazılı şekilde istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tahliye İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu aleyhine kira alacağının tahsili amacıyla ve tahliye istemli olarak başlatılan icra takibine, davalı borçlunun itirazının bulunmaması üzerine, davacı İcra Mahkemesi'nden tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece, ödeme emri tebligatının davalıya usulüne uygun tebliğ edilmediğinden bahisle, istemin reddine karar verilmiş, karar davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Borçluya gönderilen ihtarlı ödeme emri, 31.12.2012 tarihinde, mernis adresinde Tebligat Yasasının 21. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Dava dilekçesi ekli ve duruşma gün ve saatini bildiren davetiye ise 25.03.2013 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir....
Davalı borçlunun ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü bu tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir. Ne var ki davalı borçlu bu tarih itibariyle, tebligatın usulsüzlüğünü İcra Mahkemesi'nde şikayet yolu ile ileri sürüp, tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi, süresinde de itirazda bulunmadığından 22.07.2010 tarihinde yapılan tebligat kesinleşmiştir. İcra Mahkemesi ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden nazara alamaz. Yargıtay HGK. 30.05.2005 gün ve 2005/6-190-220 ve 28.09.2005 tarih 2005/6-518-518 Sayılı kararları da bu doğrultudadır. Bu durumda mahkemece işin esasının incelenerek neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir....
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı istinaf dilekçesinde özetle; haciz konulan ve satış talebinde bulunulan evin köyde ailesiyle birlikte yaşadığı tek ev olduğunu, bu evin satılması halinde artan parayla köyde yeni bir ev alma şansının olmadığını, kaldı ki tarım ve hayvancılıkta ve hatta çoğu zaman çobanlık yaparak geçimini sağlamaya çalıştığını, bahse konu evin satılmasının mağduriyetini arttıracağı gibi söz konusu evden başka herhangi bir evin olmadığı, ailesiyle beraber halen aynı evde ikamet ettiğini, yerel mahkemece şikayetin ve talebin süre yönünden red edildiğini, oysa ki meskeniyet iddiasına ilişkin şikayetlerin herhangi bir süreye tabi olmadığı nedenleri ile kararın kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur. DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE: Dava, meskeniyet şikayeti istemine ilişkindir....
Somut olayda, davacı borçlu vekili tarafından satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilmediği ileri sürülmemiştir. Borçlunun muhammen değerin eksik belirlendiğine yönelik iddiası, satışa hazırlık işlemine ilişkin şikayet niteliğinde olup, şikayetçi borçluya satış ilanı 08.07.2019 tarihinde tebliğ edildiği halde, satış ilanının tebliği usulsüzlüğü iddiası da olmadığı göz önünde bulundurularak yasal 7 günlük süre içerisinde bu işlemin şikayet konusu yapılmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Öyleyse, süresinde şikayet edilmeyen satış öncesi işlem kesinleştiğinden, artık bu hususa dayalı olarak ihalenin feshi istenemez (Yargıtay 12. HD'nin 12.11.2019 tarihli, 2019/12589 E, 2019/16404 K. sayılı içtihadı). 2) Davacı borçlu vekili icra müdürlüğüne meskeniyet iddiasında bulunmalarına rağmen, kıymet takdirinde bu hususun değerlendirilmediğini ileri sürmüştür. İİK'nun 82/1- 12. maddesi uyarınca borçlu meskeniyet iddiasına dayalı haczedilmezlik şikayetinde bulunabilir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; " Somut olayda, borçlu adına yapılan ödeme emri tebliğ işlemi usulsüz ise de borçlu vekilince şikayet dilekçesinde icra dosyasının incelendiğinin de anlaşılmasına rağmen borçlu adına gönderilen 103 davetiyesi ve bilirkişi raporunun tebliğ işleminin usulsüzlüğü ileri sürülmemiştir. Buna göre, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince borçlunun ödeme emrinden bilirkişi raporu ve İİK m.103 uyarınca davetiye tebligatı olan ve "86" barkod nolu tebligat zarfının usule uygun tebliğ edildiği 03.07.2021 tarihinde haberdar olduğu kabul edilmelidir. (Yargıtay 12. HD. 06/07/2020 tarih, 2019/13971 E- 2020/6410 K.) Bu durumda, usulsüzlüğü ileri sürülmeyen 103 davetiyesi ve bilirkişi raporunun 03/07/2021 tarihinde tebliği esas alınmak sureti ile iş bu tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılmayan şikayetin reddine karar verilmiştir....
Öte yandan İcra ve İflas Kanunu'nda taşınmaz haczinin yenilenmesi diye bir müessese mevcut olmayıp, aynı takip dosyasından da olsa, konulan her haciz yeni bir haciz olup borçlunun her hacze yönelik olarak şikayet hakkı vardır. Somut olayda, borçlunun meskeniyet şikayetine konu ettiği taşınmaza ilk haczin 20.10.2009 tarihinde konduğu, hacze ilişkin İİK 103. madde davetiyesinin borçluya 23.12.2099 tarihinde tebliğ edildiği, daha sonra alacaklının talebi üzerine taşınmaz üzerine 14.02.2014 tarihinde yeniden haciz konulduğu ve bu hacze dair borçluya herhangi bir tebligat yapılmadığı, borçlunun haczi bu taşınmaza ilişkin kıymet takdir raporu tebliğ tarihinden (14.05.2014) daha evvel öğrendiği iddia edilmediği gibi, öğrendiği yönünde yazılı bir belgenin de mevcut olmadığı görülmektedir. Buna göre, borçlunun 21.05.2014 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru, ikinci haciz yönünden İİK'nun 16/1. maddesinde öngörülen 7 günlük yasal sürededir....