Açıklanan bu nedenlerle menfi tespit talebi bakımından temyiz talebinin reddi gerekirken onama yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum....
Mahkemece, toplanan delillere göre; dava konusu bono bedelinin ödendiği, davalının borç miktarının daha fazla olduğunu ispatlayamadığı, davacının yargılama aşamasında 7.455,96 TL ödemede bulunduğundan davanın istirdat davasına dönüştüğü, dolayısıyla bu bedelin davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği, yasa gereği menfi tespit davaları için tazminata hükmedilebileceği, istirdat davalarında tazminata hükmetmenin mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile taleple bağlı kalınarak 7.455,96 TL alacağın ödeme tarihi olan 10.05.2010'dan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı yan menfi tespit davası devam ederken borcu ödemek zorunda kalmış, işbu menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşmüştür....
Bankasının karar düzeltme istemi asıl davaya (menfi tespit) yöneliktir. İİK.’nun 72. maddesi uyarınca borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında (takipten sonra) borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Açılan bu davada davacı borçlunun borçlu olmadığı miktar saptanarak bu kısım yönünden borçsuzluğunun tespitine karar verilerek masraf ve ücreti vekalet tayini de kabul ve red edilen miktarlar gözetilerek hüküm altına alınır. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Öte yandan davalı ... Bankasının her türlü harçta muaf olduğu gözetilmeden aleyhine karar ve ilam harcına hükmedilmesi de isabetsizdir. Yerel mahkemenin menfi tespit davasına yönelik kararının açıklanan nedenlerle bozulması gerekirken, davalı ......
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Ticaret Mahkemesi İ Taraflar arasındaki ihtiyati tedbir (menfi tespit) davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ihtiyati tedbirin kaldırılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde ihtiyati haciz isteyen davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - İhtiyati tedbirin kaldırılmasını isteyen vekili, ihtiyati tedbir isteyenin (davacının) açmış olduğu menfi tespit davası sırasında icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesine dair ihtiyati tedbir kararı verildiğini, davacının açmış olduğu menfi tespit davası reddedildiği halde tedbirin kaldırılmasına karar verilmediğini belirterek ihtiyati tedbirin kaldırılması isteminde bulunmuştur.İhtiyati tedbir isteyen vekili, mahkemenin dosyadan elini çekmesinden sonra tekrar dosyayı ele alarak ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar veremeyeceğini belirterek talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece...
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....
Sonuç itibariyle yasa metni ve gerekçe bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ''alacak'', ''tazminat'' davalarının tür olarak arabuluculuğa başvurma şartına bağlandığı, menfi tespit davasının ise anılan düzenleme kapsamı dışında tutulduğu sonucuna ulaşılması pek mümkün görülmemiştir. Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde, ayrıca menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılması ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde de yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir....
KASKO SİGORTASIMENFİ TESPİT DAVASI"İçtihat Metni" Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi,gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı aracın, müvekkilinin gözetimindeki ineğe çarpması sonucu hasara uğradığını, davalının,sigortalısına ödediği 8.382.00 YTL’nin faiziyle birlikte ödenmesi için müvekkiline rücu yazısı gönderdiğini bildirerek,davalı sigorta şirketine borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir....
Davacı kiracı menfi tespit davasında, 14.10.2009 tarihli icra takibinin dayanağı senetlerin kira karşılığı olarak verildiğini, bundan ayrı olarak Şubat/2008-Aralık/2009 dönemi için kira sözleşmesine dayalı takip yapıldığını, her iki icra takibine konu edilen ayların mükerrer tahsilata yol açtığını, takibe konu senetlerin de ödenmek suretiyle bedelsiz kaldığını belirterek menfi tespit isteminde bulunmuştur. Davalı kiralayan ise, senetlerin kira karşılığı alınmadığını belirtmiş ise de senetleri hangi nedenle elinde bulundurduğunu açıklamamıştır. Menfi tespit istemine konu senetlerde “nakden” ibaresi bulunmamaktadır. Bu durum karşısında mahkemece senetlerin hangi hukuki ilişki nedeniyle elinde olduğu davalıdan sorularak ve bu yolda taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru değildir....
Borçlar Kanunu’nun 106 ve 108. maddeleri gereğince sözleşmeyi haklı olarak fesheden taraf menfi zararını isteyebilir. Yargıtay içtihatları ve doktrinde olumsuz zarar akdin ifa edileceğine güvenilerek yapılan masraflar ve kaçırılan fırsat olarak tanımlanmaktadır. Kaçırılan fırsat ise, eksik bırakılan işlerin yeniden yapım bedeli ile birinci ihalede en yakın fiyat arasındaki farktan ibarettir. Sözleşmede fesih halinde menfi zararın ne şekilde hesaplanacağına dair hüküm bulunmadığından kural olarak menfi zararın belirtilen şekilde hesaplanması gerekir. Ancak kural bu şekilde olmakla birlikte, ikinci ihalenin makul süre geçtikten sonra yapılması halinde ihale makamının kusuru ile yüklenicinin zararı artacağından bu zarardan davalının sorumlu tutulması mümkün değildir....
Borçlar Kanunu’nun 106 ve 108. maddeleri gereğince sözleşmeyi haklı olarak fesheden taraf menfi zararını isteyebilir. Yargıtay içtihatları ve doktrinde olumsuz zarar akdin ifa edileceğine güvenilerek yapılan masraflar ve kaçırılan fırsat olarak tanımlanmaktadır. Kaçırılan fırsat ise, eksik bırakılan işlerin yeniden yapım bedeli ile birinci ihalede en yakın fiyat arasındaki farktan ibarettir. Sözleşmede fesih halinde menfi zararın ne şekilde hesaplanacağına dair hüküm bulunmadığından kural olarak menfi zararın belirtilen şekilde hesaplanması gerekir. Ancak kural bu şekilde olmakla birlikte, ikinci ihalenin makul süre geçtikten sonra yapılması halinde ihale makamının kusuru ile yüklenicinin zararı artacağından bu zarardan davalının sorumlu tutulması mümkün değildir....