Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Borçlar Kanunu’nun 106 ve 108. maddeleri gereğince sözleşmeyi haklı olarak fesheden taraf menfi zararını isteyebilir. Yargıtay içtihatları ve doktrinde olumsuz zarar akdin ifa edileceğine güvenilerek yapılan masraflar ve kaçırılan fırsat olarak tanımlanmaktadır. Kaçırılan fırsat ise, eksik bırakılan işlerin yeniden yapım bedeli ile birinci ihalede en yakın fiyat arasındaki farktan ibarettir. Sözleşmede fesih halinde menfi zararın ne şekilde hesaplanacağına dair hüküm bulunmadığından kural olarak menfi zararın belirtilen şekilde hesaplanması gerekir. Ancak kural bu şekilde olmakla birlikte, ikinci ihalenin makul süre geçtikten sonra yapılması halinde ihale makamının kusuru ile yüklenicinin zararı artacağından bu zarardan davalının sorumlu tutulması mümkün değildir....

    Borçlar Kanunu’nun 106 ve 108. maddeleri gereğince sözleşmeyi haklı olarak fesheden taraf menfi zararını isteyebilir. Yargıtay içtihatları ve doktrinde olumsuz zarar akdin ifa edileceğine güvenilerek yapılan masraflar ve kaçırılan fırsat olarak tanımlanmaktadır. Kaçırılan fırsat ise, eksik bırakılan işlerin yeniden yapım bedeli ile birinci ihalede en yakın fiyat arasındaki farktan ibarettir. Sözleşmede fesih halinde menfi zararın ne şekilde hesaplanacağına dair hüküm bulunmadığından kural olarak menfi zararın belirtilen şekilde hesaplanması gerekir. Ancak kural bu şekilde olmakla birlikte, ikinci ihalenin makul süre geçtikten sonra yapılması halinde ihale makamının kusuru ile yüklenicinin zararı artacağından bu zarardan davalının sorumlu tutulması mümkün değildir....

      Mahkemece her iki dava birleştirilmiş, asıl dava olan tasarrufun iptaline, menfi tespit davasının kabulü ile davacıların 100.000,00 TL borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiş, karar Dairenin 17.04.2019 gün ve 2016/15959- 2019/4981 sayılı kararı ile onamış, asıl davanın davacısı, birleşen davanın davalısı ... vekili kararın düzeltilmesini istemiştir. Yeniden yapılan inceleme sonunda Dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemi ile ayrı bir dava olarak açılmış menfi tespit istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabi menfi tespit davası ise yazılı yargılama usulüne tabidir. Ayrıca tasarrufun iptali davasının temyiz inceleme yeri ile menfi tespit davasının temyiz inceleme yerinin farklı olması nedeniyle ayrı bir dava olarak açılan menfi tespit davasının tasarrufun iptali ile birleştirilmesi hatalı olmuştur....

        Davacı kiracı menfi tespit davasında, 14.10.2009 tarihli icra takibinin dayanağı senetlerin kira karşılığı olarak verildiğini, bundan ayrı olarak Şubat/2008-Aralık/2009 dönemi için kira sözleşmesine dayalı takip yapıldığını, her iki icra takibine konu edilen ayların mükerrer tahsilata yol açtığını, takibe konu senetlerin de ödenmek suretiyle bedelsiz kaldığını belirterek menfi tespit isteminde bulunmuştur. Davalı kiralayan ise, senetlerin kira karşılığı alınmadığını belirtmiş ise de senetleri hangi nedenle elinde bulundurduğunu açıklamamıştır. Menfi tespit istemine konu senetlerde “nakden” ibaresi bulunmamaktadır. Bu durum karşısında mahkemece senetlerin hangi hukuki ilişki nedeniyle elinde olduğu davalıdan sorularak ve bu yolda taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru değildir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının murafaalı olarak yapılmasına HUMK'nin 438. ve İİK'nin 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oy birliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi: Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; takip dayanağı menfi tespit ilamının ferileri yönünden ilam kesinleşmeden takip yapılamayacağı iddiası ile takibin iptalini talep ettiği, mahkemece; dayanak ilamda menfi tespit davasının reddine karar verildiği, menfi tespit davalarının reddi durumunda, ilamın esası kesinleşmeden eda hükmü içeren feri niteliğindeki...

            Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/591 esas sayılı dosyası üzerinden açmış oldukları menfi tespit davasının derdest olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; aynı konuda, aynı sıfatlı mahkemede, aynı taraflar arasında, iş bu davadan önce, ...4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/591 esas sayılı dava dosyasıyla menfi tespit davası açılmış olduğu, davacının ileri sürdüğü iddialarını, açılan bu menfi tespit davasında savunma olarak ileri sürme olanağı bulunduğu, menfi tespit davası varken, ilamsız icra takibine geçerek itirazın iptali davası açmakta davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Davalı tarafından, 23/06/2014 tarihinde, ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/591 esas sayılı dosyası üzerinden, davacı idare aleyhine menfi tespit davası açılmış, 30/12/2015 gün, 2015/434 karar sayılı ilamla; davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, temyiz edilmekle henüz kesinleşmemiştir....

              Dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemi ile karşı dava olarak açılmış menfi tespit istemine ilişkindir. 1-Tasarrufun iptali davaları İİK’nun 281.maddesi geriğince basit yargılama usulüne tabi davalardan olup HMK’nun 2.maddesinde de belirtildiği üzere genel mahkemelerde görülmesi gereken davalardan olduğundan mahkemenin tasarrufun iptali davası yönünden görevsizlik kararı vermesi usul ve yasaya aykırıdır. 2-Basit yargılama usulüne tabi tasarrufun iptali davasına karşı açılan menfi tespit davasının yazılı yargılama usulüne tabi olması, tasarrufun iptali davasının temyiz inceleme yeri ile menfi tespit davasının temyiz inceleme yerinin farklı olması nedeniyle karşı dava olarak açılan menfi tespit davasının tasarrufun iptali davasından tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi yargılamaya ayrı esas üzerinden devam edilip taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken her iki davanın birlikte görülmesi isabetli görülmemiştir...

                Mahkemece, davacının ibraz ettiği 3 adet ödeme belgesinin davalı tarafından kabul ve ikrar edildiği, takip kesinleştikten sonra yapılan ödemeler nedeniyle açılan menfi tespit davasına bakma görevinin İcra Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçeleriyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın icra mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Mahkemece dava İİK’nun 71’inci maddesine dayalı menfi tespit davası olarak nitelendirilmiştir. Ancak davacının dava dilekçesine göre dava, teminat amacıyla verilen çekin ödendiği iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Öte yandan İİK’nun 71’inci maddesinde kanun koyucu tarafından düzenlenen konu menfi tespit davası da değildir. İİK’nun 71’inci maddesinin konusu, bu maddenin başlığında da açıkça yazıldığı gibi “İcra Mahkemesi Kararıyla Takibin Talik veya İptali”dir....

                  Somut olayda borçlunun takip konusu 500.000,00 TL tutarlı senet borcuna istinaden açtığı menfi tespit davasında Mustafakemalpaşa Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 15.6.2012 tarih, 2011/44 Esas ve 2012/329 Karar sayılı kararı ile borçlunun davalıya bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 13.5.2013 tarih, 2013/4652-8563 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu, mahkemenin 2014/11 Esasına kaydedilen dosyada mahkemece bozmaya uyulduğu ve yargılamanın derdest olduğu anlaşılmaktadır. Menfi tespit davasını düzenleyen İİK'nun 72/5. maddesine göre; "Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlâmın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. " Bu durumda, kanunun emredici hükmü gereğince Mustafakemalpaşa Asliye Hukuk Mahkemesi'nin menfi tespit davasının kabulüne ilişkin kararı ile birlikte takip durur....

                    Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

                    UYAP Entegrasyonu