Dava, 6183 sayılı Kanunun 79/4 maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit ve ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Anılan Kanun maddesinde "Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır" şeklinde ifade edildiği üzere, haciz ihbarnamesine 7 günlük sürede itiraz etmeyen üçüncü kişilerin 1 yıl içinde açacağı menfi tespit davalarının genel mahkemelerde bakılacağı öngörülmüştür. Somut olayda; davadışı ... Ltd. şirketinin davalı ... Müdürlüğüne 2.817.521,61 TL vergi borcu bulunduğu, davacının kanuni temsilcisi ve ortağı olduğu davadışı ... Ltd. şirketinin vergi borçlusu ... Ltd. şirketi ile ticari ilişkisi bulunduğu, bu nedenle davalının, davadışı ......
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir....
Anılan madde ile Kurum alacakları için 6183 sayılı Kanun'un 55. maddesi hükmü uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 7 gün içerisinde dava açabilme olanağı bulunmaktadır. Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, “böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı kararları). Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, re'sen göz önünde tutulmalıdır. Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir....
İş Mahkemesi'nin 2013/219 – 460 E. - K. sayılı dosyasında ödeme emrinin iptali davası açtığı, verilen kesin süreye rağmen süresinde gider avanısın yatırmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiği, kararın davacıya tebliğ edilmediği, davacı tarafça gider avansının süresinde yatırıldığını gösterir dekont eklenmek suretiyle davanın yeniden görülmesinin talep edildiği, mahkemece tutulan 10/02/2013 tarihli tutanakla gider avanısının sehven başka bir dosyaya yatırıldığının tespit edildiği, mahkemece 10/02/2013 tarihli ek kararla ortada kesinleşmiş bir kararın olmaması ve kararın temyize tabi olması nedeniyle yeniden inceleme talebinin reddine karar verildiği; bilahare belirtilen dosya kesinleşmeden davacı tarafından 17/02/2014 taihinde eldeki dosyada aynı nedenlere dayanarak ödeme emrinin iptali talebiyle dava açtığı, mahkemece, dava kabul edilerek, davaya konu ödeme emrinin zaman aşımı nedeniyle iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır....
Asliye Ticaret Mahkemesinde ipoteğin fekki ve menfi tespit davası açıldığını, bu nedenle İİK madde 72 hükmünün uygulanmasının gerektiğini, menfi tespit davalarına konu olan ilamın kesinleşmeden takibe konu olamayacağını, açılan menfi tespit davasının halen derdest olduğunu, bu hususta Yargıtay kararı bulunduğunu, davalı tarafın söz konusu ilamlı takibinin hukuka aykırı olduğunu, haciz tehdidi altında olduğunu, ödeme emrinin kanunun ön gördüğü şekil şartlarını taşımadığını, 7 günlük itiraz hakkının olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığını ileri sürerek icra takibinin ve icra ödeme emrinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir....
Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir....
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Somut olayda, davacının iptalini talep ettiği 2007/1414 takip sayılı ödeme emrinin bizzat davacıya 07.06.2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Dava ise 12.7.2012 tarihinde açılmıştır. Mahkemece 07.06.2012 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrinden itibaren, 7 günlük süre içerisinde davanın açıldığı kabul edilerek işin esasına girilerek ... şekilde karar verilmiştir....
Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu ödeme emrinin sebep unsurunu oluşturan haciz bildirisinin davacıya tebliğ edildiği ve bildiriye itiraz edilmediği, bu sebeple, bu aşamada, itiraz süresini geçiren davacı tarafından yapılabilecek olanın haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak olduğu, davacı tarafından da menfi tespit davası açıldığı, menfi tespit davasının kural olarak haciz bildirisine konu alacağın takibine bir etkisinin bulunmadığı, takibinin durması için menfi tespit davasını gören mahkemeden takip işlemlerinin durdurulmasının talep edilmesi ve mahkemece de bu doğrultuda bir karar verilmiş olmasının gerektiği, UYAP üzerinden yapılan incelemede, menfi tespit davasında davacının böyle bir talepte bulunmadığı ve Mahkemece de takibin durdurulmasına ilişkin bir karar verilmediği, bu durumda, menfi tespit davasının görüldüğü Mahkemece takibin durdurulmasına ilişkin bir karar verilmemiş olması karşısında...
Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir....