Dava dışı işveren şirketin prim ve fer’ilerinden oluşan borcundan dolayı aleyhine 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi hükmüne göre gönderilen 25.06.2009 tarih ve 8.357.776 sayılı ödeme emrinin 10.07.2009 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren 7 günlük hak düşürücü süreyi geçirdikten sonra iş bu davayı açmış olmasına, takip kesinleştikten sonra menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümlerinin cevaz vermemiş bulunmasına göre, ödeme emrinin iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21- 201- 297 ve 24.3.2004 gün ve 2004/10164- 170 sayılı Kararları). 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi ile "7" günlük süre "15" gün olarak değiştirilmiş olup aynı Kanunun 123 üncü maddesi uyarınca söz konusu değişiklik 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten sonra tebliğ edilen ödeme emirlerine ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanacaktır.Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, resen gözönünde tutulmalıdır. Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup,”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir....
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davaya konu takip nolu ödeme emrinin davacıya 19/07/2000 tarihinde tebliğ edildiği, takip numaralı ödeme emrinin prim borcuna ilişkin olup 1997/6 ila 2000/1 dönem borçlurını içerdiği, davacının almakta olduğu aylığın 1/3'ü üzerine Kurum'un 25/06/2015 tarih sayılı yazısıyla haciz konulduğu, davacının ödeme emrinin iptali ve menfi tespit istemli davasını 03/07/2015 tarihinde açtığı, davacının temyiz talebinde takip numaralı ödeme emri ile hacze konu takip numaralı ödeme emirlerinin aynı olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece takip numaralı ödeme emrinin takip numarasıyla aynı içerikli bir takip olup olmadığının ve mezkur ödeme emirinin davacıya tebliğ edilip edilmediğinin araştırılmadan davanın hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesi hatalı olmuştur....
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Somut olayda, davacının iptalini talep ettiği tevhidli ödeme emrinin davacıya 31.08.2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Dava ise 12.10.2012 tarihinde açılmıştır. Mahkemece 31.08.2012 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrinden itibaren, 7 günlük süre içerisinde davanın açıldığı kabul edilerek işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiştir....
dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir....
nin tüm borçlarını kapsayacak şekilde 627.721,24-TL olarak düzenlenmesinde hukuki güvenlik, vergide adalet ilkesi uyarınca hukuka uyarlık görülmediği gerekçesi ile davanın kabulüne, dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmiş ise de, Mahkemece davacı tarafından menfi tespit davası açılıp açılmadığının araştırılmadığı; bu sebeple Dairelerince ara kararla, menfi tespit davası açılıp açılmadığının davacıdan sorulduğu, ancak davacı tarafından herhangi bir cevap verilmediğinden menfi tespit davasının açılmadığının anlaşıldığı, bu durumda, usulüne uygun tebliğ edilen haciz bildirisine yedi günlük sürede itiraz etmeyen ve haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde adli yargıda menfi tespit davası açmamış olan davacı şirketin, mal elinde ve borç zimmetinde sayılacağından ödeme emrinin 127.000,00-TL'lik kısmında hukuka aykırılık, kalan kısmında ise hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davalı istinaf başvurusunun kısmen reddine, kısmen kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının kısmen...
Somut olaya bakıldığında, dava dışı şirket için tahakkuk ettirilen ödeme emirlerinin, dava dışı şirket adına gönderildiği ve parantez içerisinde davacının adının yazıldığı bu şekilde söz konusu davanın ödeme emri iptali değil de menfi tespit davası olarak değerlendirilmesi gerekmekte iken, yazılı şekilde değerlendirme yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi dikkate alınarak 1086 sayılı Kanunun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır. ./.. S O N U Ç : Hükmün gerekçe kısmının beşinci paragrafından sonra yeni bir paragraf olarak yazılmak üzere “Davacı adına düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş herhangi bir ödeme emri bulunmadığından, davaya menfi tespit davası olarak devam edilmiştir” ibaresinin yazılmasına ve bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davanın yasal dayanaklarından, olan 6183 sayılı Kanunun “ödeme emri” başlıklı 55’inci maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58’inci maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır....
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir....
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Somut olayda, davacının iptalini talep ettiği ödeme emrinin usulüne uygun bir şekilde 09/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde düzenlenen 7 günlük dava açma süresi geçtikten sonra 25/11/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır....