Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmişti r. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

    -YTL.nin kaçak su faturası düzenlediğini, müvekkilinin davalıya fatura bedeli taksitlendirme yoluyla ödediğini, müvekkilinin davalı aleyhinde Üsküdar 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan menfi tespit davası sonucunda mahkemenin 2001/1361 Esas, 2005/328 Karar sayılı ve 01.12.2005 tarihli ilamıyla müvekkilinin davalıya 12.117.376.135.-TL. borçlu olmadığına karar verildiğini ileri sürerek bu miktarın 12.000.00.-YTL.lik kısmının menfi tespit davasının açıldığı 07.12.2001 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı hakkında tahakkuk ettirilen kaçak su kullanımına ilişkin fatura bedelinin mevzuata uygun olarak belirlendiğini, davacının açtığı menfi tespit davası sonucunda verilen kararın temyiz edildiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacıdan davalının kaçak su kullanım bedeli olarak 18.559.00....

      den borçlu bulunmadıklarını ancak şimdilik bunun 8.400,00 TL'lik kısmı yönünden menfi tespit istemi ile dava açtıklarını, bakiye kısım için menfi tespit davası açma haklarını saklı tuttuklarını bildirmiştir.Görüldüğü gibi dava dilekçesinde talep kısmi menfi tespit talebidir. Menfi tespit davası kısmi olarak açılamaz. Davanın bu nedenle reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, menfi tespit davasına ilişkindir. Dosyadaki tüm delliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında itirazın iptali davasının bulunduğu, davacı tarafın daha sonra aynı icra dosyası hakkında iş bu menfi tespit davasını açtığı, davacının iddia ve savunmalarını itirazın iptali davasında ileri sürülebileceği halde ayrıca iş bu menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı, (emsal Yargıtay 6 HD'nin Esas No: 2022/2147, Karar No: 2023/834), hukuki yararın dava şartı olduğu, davanın her aşamasında resen dikkate alınabileceği husus da dikkate alınarak açılan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davanın usulden REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90....

          a atfen atılan imzaların davacıya ait olmadığından bahisle mahkememizde menfi tespit davası açıldığı, Konya ...İcra Müdürlüğüne yazılan yazıya gelen cevaptan anlaşılacağı üzere, dosyanın infazen kapandığı anlaşılmakla davacının menfi tespit davası açmada hukuki yararının bulunmadığına..." gerekçesiyle, davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, Konya BAM kaldırma kararı kesin olup, Konya... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin bu yönde taraflarına dava açmak üzere süre vereceğinden işbu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, müvekkilinin davalıların murisine borcunun bulunmadığını, dava konusu senetteki imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadığını, mahkeme ilamı doğrultusunda menfi tespit davası açmalarında hukuki yararlarının bulunduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, menfi tespit istemine ilişkindir....

            Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

            Somut olayda örnek 10 numaralı ödeme emrinin borçlulara 19.04.2008 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklının takibin kesinleşmesinden sonra taşınmaz haczi talebine ilişkin 07.08.2008 tarihli işleminden sonra 24.04.2009 tarihinde menkul satış talebine yönelik icra takip işlemi yaptığı her iki talep arasında zamanaşımını kesecek bir işleme rastlanmadığından 6 aylık çek zamanaşımının dolduğu, borçlunun bu tarihten sonra 27.12.2010 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 2011/5 Esas üzerinden menfi tespit davası açtığı, bu davanın 07.05.2011 tarihinde reddedildiği ve 20.06.2013 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Şu hale göre menfi tespit davası açılmadan önce zamanaşımı gerçekleştiği için, menfi tespit davası açılmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır....

              Davalı vekili, aynı konuda davacının Çanakkale İcra Hukuk Mahkemesinde istihkak davası açtığını, bu nedenle menfi tespit ve istirdat davası açmasının yersiz olduğunu, icra takibine konu borç 3. kişi tarafından ödense dahi menfi tespit davasında davacı sıfatının borçluya ait olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, icra takip dosyasına işyerindeki hacze engel olmak için yatırılan paranın haciz yerine kaim olmak üzere dosyaya yatırıldığı, yatırılan miktar ölçüsünde borçlu borcundan kurtulduğu için paranın istirdatını isteme hakkının takip borçlusuna ait olduğu, üçüncü kişinin istirdat davası açma hakkı bulunmadığından davacının davayı açmakta aktif husumet ehliyeti bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                Mahkemece, davacının daha önce borca itiraz ederek İcra Mahkemesinde takibin iptalini daha sonra menfi tespit davası açtığı, menfi tespit davasında ileri sürülen iddiaların borca itiraz ve takibin iptali davasında da ileri sürülebileceğinden davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borca itiraz takibi durdurmadığından icra mahkemesinde borca itiraz eden fakat elinde İİK.nun 169/2.maddesinde yazılı resmi belge bulunmayan borçlunun borca itiraz etmiş olmasına rağmen genel mahkemede menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu gözden kaçırılarak yazılı gerekçe ile hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 18.3.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                  (2) Menfi tespit davasının kabulüne karar veren mahkemenin, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapılmış olduğu kanısına varması halinde, borçlunun talebi üzerine, borçlunun menfi tespit davası nedeniyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar vermesi gerekmektedir (Bkz. KURU, Baki; İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, s. 333-334). Eldeki somut davada, alacağını devreden davalı banka takibinde haksız ise de, kötü niyetli değildir. Bu sebeple davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 HMK. nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür....

                    UYAP Entegrasyonu