Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 23.08.2007 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı ve bu davanın halen ... Sulh Mahkemesi'nin 2007/287 esasında derdest olduğu anlaşılmaktadır. İtirazın iptali davası açıldıktan sonra aynı hukuki sebebe dayanarak menfi tespit davası açılmasında hukuki yararı bulunmadığı gözetilerek mahkemece davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Huzurda görülen dava menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6)....

      Maddesine göre açılan her menfi tespit davasının süresinde açılmaması halinde aynı kanun gereğince takip durmayacağından muhtemel ödemelerin olabileceği, bu durumda 15 günlük süre geçtikten sonra açılan her menfi tespit davasının muhtemel istirdat davası olabileceğinden kanun koyucunun belirlediği 15 günlük hak düşürücü sürenin menfi tespit davası yönünden uygulama imkanının kalmayacağı, kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği dikkate alındığında hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan menfi tespit talepli davanın istirdat davası olarak nitelendirilemeyeceği, dava açıldıktan sonra yapılan ödeme de İİK'nın 89/3 maddesi gereğince açılan menfi tespit davasını hak düşürücü süreyi bertaraf ederek istirdat davasına dönüştüremeyeceği, dava açılış tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin dikkate alınması gerektiği, kaldı ki İİK'nın 72/6. Maddesindeki hüküm gereğince İİK'nın 72. Maddesine göre açılan davaya istirdat davası olarak devam edilebileceği, İİK'nın 89....

        Mahkemece, yapılan yargılamaya göre, davacı borçlu tarafından başlatılan icra takibine konu edilen asıl alacaklar yönünden bir itirazın bulunmadığı, uyuşmazlığın uygulanan faiz oranları ile ilgili olduğu, davaya konu uyuşmazlığın menfi tespit davası ile çözüme kavuşturulamayacağı, davacının salt faize yapmış olduğu itirazının menfi tespit davası olarak görülemeyeceği, bu hususun İcra Mahkemesince tartışılarak karara bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklanan takip alacağı nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir....

          Tespit davalarında bu arada menfi tespit davasında davacının davanın açılmasında hukuki yararı bulunmalıdır. Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmeli, açıklamalı ve gerekirse ispat etmelidir. (Kuru Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, c.II.s.1368; Hanağası Emel; Davada Menfaat, Ankara, 2009,s.314) Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğunu ispat edemezse dava dava şartı olan hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmelidir. Somut olayda davacının, henüz davalı alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılmasını beklemeden menfi tespit istemiyle eldeki bu davayı açtığı anlaşılmaktadır....

            Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir....

              Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

                Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

                DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; İş bu dava icra takibinden önce imza sahteliğine dayalı açılan menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi, kendisine karşı adi senede dayanarak dava açılmasını bekleyebilir ve bu davada, senet altındaki imzayı inkar etmekle yetinebilir. Bununla birlikte bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi (borçlu), bu adi senede dayanarak dava açılmasını beklemeden imzanın kendisine ait olmadığının ya da senedin sahte olduğunun tespiti için ayrı bir sahtelik davası da açabilir (HMUK m.314, HMK m.208/3)....

                  Maddesi gereği menfi tespit davası açmış oldukları anlaşıldığından davalının yetki itirazının İİK 72/ son mad. Uyarınca kabulü ile mahkememizin yetkisizliğine ve talep halinde dosyanın yetkili Eskişehir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine'' karar verilmiştir. İSTİNAF NEDENLERİ: Davacılar avukatı tarafından verilen 29.12.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde; "...Yerel Mahkeme; İİY 89/3 hükmüne göre açılan menfi tespit davası için, genel hükümlere göre açılmış bir menfi tespit davası kanaati ile İİK 72/son hükmünü gerekçe göstererek yetkisizlik kararı vermiştir. Kanaatimizce Mahkemenin bu kararı yasaya ve usule aykırı olmakla kaldırılmalıdır. Şöyle ki; Huzurdaki davada Davacılar, İİK 89 hükümlerine göre taraflarına usulsüz tebliğ edilen haciz ihbarnameleri ile borçlandırılmışlardır....

                  UYAP Entegrasyonu