Vergi İdaresinin kamu tüzel kişisi olarak eylem ve işlemlerinin kamusal nitelik taşıdığı, idarenini hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı 2477 sayılı İdari Yargı Usul Kanunun 2/1-b maddesine göre tam yargı davalarının idare mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava,6183 sayılı Yasa’nın 79/4 maddesine dayalı olarak açılan menfi tesbit davasına ilişkindir. Anılan yasa maddesinde "Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır." şeklinde ifade edildiği üzere, haciz ihbarnamesine 7 günlük sürede itiraz etmeyen üçüncü kişilerin 1 yıl içinde genel mahkemelerdde menfi tesbit davası açma hakkı bulunmaktadır....
Anlaşılacağı üzere, "menfi tespit" niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının hak düşürücü nitelikte olan yedi günlük süre içerisinde açılması zorunludur. 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi, vadesinde ödenmeyen kamu alacaklarının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesi olanağını öngörmüş olup; ödeme emrine konu edilen alacağın kesinleşmiş ve tahsil edilebilir aşamaya gelmiş olması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durumda ise, öncelikle, iş mahkemelerinin yetkili olduğu gözetilip, ödeme emrinin tebliğ tarihi araştırılarak süresinde davanın açılıp açılmadığı irdelenmeli ve 5510 sayılı Yasanın 102 (506 sayılı Yasa 140) maddesi uyarınca başlamış olan itiraz prosedürünün bulunup bulunmadığı araştırılarak, idari para cezasının kesinleşip kesinleşmediği belirlenmelidir....
Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı). 6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir....
Asliye Hukuk Hakimliğince verilen 21.07.2009 gün ve 2008/483-2009/405 sayılı hükmü onayan Dairemizin 09.02.2010 gün ve 2009/6669-2010/677 sayılı ilamı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dava 6183 Sayılı Yasa'nın 79. maddesine göre menfi tespit talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 09.02.2010 tarihli 2009/6669 E. 2010/677 K. sayılı onama ilâmına karşı davalı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur. Davada 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'un 79. maddesine dayalı menfi tespit talebinde bulunulmuştur. Dosya kapsamında davacının, haciz ihbarnamesine itiraz etmemek suretiyle davanın açılmasına sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır....
Asliye Hukuk Hakimliğince verilen 06.5.2009 gün ve 2008/586-2009/219 sayılı hükmü onayan Dairemizin 09.02.2010 gün ve 2009/6670-2010/676 sayılı ilamı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: K A R A R - Dava 6183 Sayılı Yasa'nın 79. maddesine göre menfi tespit talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 09.02.2010 tarihli 2009/6670 E. 2010/676 K. sayılı onama ilâmına karşı davalı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur. Davada 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'un 79. maddesine dayalı menfi tespit talebinde bulunulmuştur. Dosya kapsamında davacının, haciz ihbarnamesine itiraz etmemek suretiyle davanın açılmasına sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır....
e olan ve ödenmiş olmasına rağmen 17.700 TL'lik borçtan dolayı sorumlu olduğu ve bu miktarı davalı idareye ödemek zorunda olduğu,hernekadar 6183 Sayılı Yasanın 79.maddesine göre bir senelik süre zarfında bu davayı açmamış ise de genel hükümlere göre menfi tespit davası açabileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı idare tarafından davacıya gönderilen 2.3.2009 tarih 2009/21 sayılı 250.051,22 TL'lik ödeme emrinden dolayı davacının davalı idareye 232.351,22 TL borçlu olmadığının tespitine, davacının aşan isteminin reddine, davalı araçlarına davalı idare tarafından 11.8.2009 tarihli yazı ile konulan hacizlerden ... ve ... plakalı araçlar dışında kalan araçların kayıtlarına konulan hacizlerin kaldırılmasına ve kararda belirtilen araçlardaki hacizlerin devamına karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı idare vekilleri tarafından temyiz edilmiştir....
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanunda yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit veya alacak davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623- 717 ve 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları). Somut olayda iptali istenen dava konusu 22/01/2009 tarih ve 2009/39 sayılı ödeme emrinin 02/03/2009 tarihinde yöntemince tebliğ edildiği dosya içerisindeki tebligat parçasından anlaşılmaktadır. Dava ise 14/07/2009 tarihinde açılmıştır....
Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki 6183 sayılı Yasadan kaynaklanan menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Hükmüne uyulan bozma ilamında, davanın Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından prim alacağına ilişkin olarak gönderilen haciz ihbarnamesi ve ödeme emirlerine karşı açılan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davalı taraf Sosyal Güvenlik Kurumu olmakla, davanın 5510 sayılı Yasanın 88. maddesinde Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkili olduğu, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gereğine değinilmiştir....
Önemle vurgulamak gerekir ki, kanunda da menfi tespit davası açılmasını yasaklayan bir hüküm de bulunmamaktadır (Halil Özdemir; T3 6183 Sayılı Yasaya Göre Ödeme Emri Ve İptali Davaları, Sicil İş Hukuku Dergisi, S:31, Yıl:2014, s. 101- 102). 6183 sayılı Kanun'da menfi tespit davasına, "Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini" düzenleyen 6183 sayılı Kanun'un 30.3.2006 tarihli ve 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde "...Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi hâlinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorunda..." olduğuna ilişkin düzenleme ile üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden öngörülmemiştir....