Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yukarıda yapılan açıklamalar neticesinde menfi tespit davasında arabucuya başvurulmasının dava şartı olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz....

Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davada Kayseri 1. Aile ve 2. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Dava, yoksulluk ve iştirak nafakasından dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, tarafların boşandıkları, yoksulluk ve iştirak nafakası için 4.200.00.- YTL: değer gösterilerek 29.01.2007 tarihinde sulh hukuk mahkemesinde menfi tespit davası açıldığı, davacının menfi tespit talebinde bulunduğu, uyuşmazlığın aile hukukunu ilgilendirdiği anlaşılmaktadır. Somut oluyda; iştirak ve yoksulluk nafakası nedeniyle menfi tespit talebinde bulunulduğuna göre, aile hukukundan kaynaklanan bir uyuşmazlık olduğu anlaşılmakla, 4787 Sayılı Yasa uyarınca görevli mahkeme, Kayseri 1. Aile Mahkemesidir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Menfi tespit Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, kira borcu bulunmadığına ilişkin menfi tespit ve depozito bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, depozito bedelinin iadesi isteminin kabulüne, 1.300 TL kira borcuna yönelik menfi tespit isteminin reddine kararv erilmiştir....

        Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Menfi tespit Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. İncelenmesine gerek duyulan menfi tespit istemine konu ... .... İcra Müdürlüğünün 2010/19097 sayılı takip dosyasının temini ile evraka eklenmesi ondan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 29.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          Davacının menfi tespit davası açabileceğini kabul eden mahkeme kararının onanması gerektiğinden sayın çoğunluğun bozmaya ilişkin görüş ve düşüncesine katılamıyorum....

            Anılan hüküm uyarınca söz konusu teminat mektubu menfi tespit davasının kesinleşmesi halinde paraya çevrilerek, ilamda hükmedilen kötüniyet tazminatı olan 65.583 TL’nin tahsilinde kullanılacaktır. Somut olayda ise menfi tespit davasının reddi kararının kesinleşmesinden önce mahkemeye verilen teminat mektubunun paraya çevrilmesi mümkün değildir. Menfi tespit davasına bakan ticaret mahkemesi de icra mahkemesine yazdığı 06/08/2015 tarihli yazısında bu yönde görüş bildirmiştir. Bu nedenle alacaklının bu yöndeki talebini reddeden icra müdürlüğü kararı isabetli olup bu kararın iptali yönündeki şikayetin reddine ilişkin mahkeme kararının onanması yerine asıl alacağın %15 tutarı dışında kalan teminat mektubu kısmının paraya çevrilerek alacaklıya ödenmesi yerindeki Dairemizin sayın çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum....

              Bu aşamada eda davası açma hakkı olmayan üçüncü kişinin eda davasının öncüsü olan menfi tespit davasını açmada hukuki yararı vardır. Bu genel menfi tespit davası İİK m. 89 da belirtilen özel menfi tespit davasından farklıdır. İİK m. 89 daki özel menfi tespit davasının sebebi (dayandığı vakıa) üçüncü kişinin takip borçlusuna borçlu olmadığı vakıasıdır. Üçüncü kişinin açacağı genel menfi tespit davasının sebebi ise, takip alacaklısının, üçüncü kişinin takip borçlusuna borçlu olmadığını bildiği halde, kötü niyetle onu hataya düşürerek borcun üçüncü kişinin zimmetinde sayılmasını sağlamış olan kötü niyetli alacaklıya borçlu olmadığı vakıasıdır Üçüncü kişinin on beş gün içinde menfi tespit davası açmamış olması üzerine, takip alacaklısı ile üçüncü kişi arasında bir icra takibi varmış, bu takip kesinleşmiş ve üçüncü kişi bu icra takibinin borçlusu olmuş gibi hukuki durum doğmuştur (borç üçüncü kişinin zimmetinde sayılmıştır)....

                Sonuç itibariyle yasa metni ve gerekçe bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ''alacak'', ''tazminat'' davalarının tür olarak arabuluculuğa başvurma şartına bağlandığı, menfi tespit davasının ise anılan düzenleme kapsamı dışında tutulduğu sonucuna ulaşılması pek mümkün görülmemiştir. Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde, ayrıca menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılması ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde de yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir....

                  Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’ nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır....

                  UYAP Entegrasyonu