Taraflar evlenirken mehir senedi düzenlendiği, senette 700 gram altın kararlaştırıldığı, davacı tarafından 600 gram mehir altınının hiç ifa edilmediğinin iddia edildiği, senette de ifa yönünde bir ibare bulunmadığı, dolayısıyla senet ediminin yerine getirildiğini ispat külfetinin senet kuvvetindeki bir belge veya yemin delili ile davalıya ait olduğu, davalının senet kuvvetindeki bir belge ibraz edememekle birlikte yemin delili hatırlatılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu görülmüştür. Davalının istinafının kısmen kabulü ile sair istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK 353/1- a-6 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm tesise dilmiştir....
nin evli olduklarını, müvekkkiline mehir senedi ile verilen eşyalar ile baba evinden getirdiği çeyiz eşyalarının davalılarda kaldığını, ayrıca müvekkilinin anne ve babasının vefat etmesinden dolayı 12.200,00 TL toplu para ödendiğini, yine müvekkiline babasından miras kalan evin kirası olarak da 2.550 TL ödendiğini toplamda 14.750,00 TL paranın davalı ... tarafından harcandığını bu nedenlerle 14.750,00 TL paranın davalı ... den, eşyalar ve altınların ise davalılardan müştereken ve müteselsilen dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir....
Somut olayda, davacı kadın lehine hükmedilen mehir alacağı miktarı 16.155TL’dir. Bu miktar karar tarihindeki kesinlik sınırı 107.090.00 TL'yi aşmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesi gereğince temyiz sınırı altında kaldığından karar kesindir. Açıklanan sebeple, davalı erkeğin, mehir senedine dayalı alacak yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Davalı erkeğin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Tarafların 01/04/2017 tarihinde yapılan dini nikahları sırasında mehir ile davacıya 107 gram altının mehir olarak takılacağının vadedildiği, ancak kına gecesinde yaşanan olaylar nedeni ile düğün yapılmadan tarafların ayrıldığı, resmi nikahın 10/04/2017 tarihinde yapılması nedeni ile düğün yapılmasa da davacının mehir alacağına hak kazandığı, davalının açıkça bağışlamadan rücu definde de bulunmadığı, mehir ediminin ifa edilmediğinin davalının da kabulünde olması sebebi ile verilen kararın doğru olduğu anlaşılmakla davalının istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Taraflar evlenirken 26/07/2014 tarihli mehir eşya senedi başlıklı senet düzenlendiği, "senette belirtilen eşyaların davacıya ait olup, gelin gelirken beraberinde getirdiği, bu eşyalar üzerinde davalı ve babasının hiçbir hakkının olmadığı, istenildiğinde tamamının davacıya teslim edileceği taahhüt edilerek" senedin davalı ve kefil sıfatı ile babası tarafından imzalandığı, her ne kadar davalı taraflar arasındaki geçimsizliğin davacının tam kusurlu hareketleri neticesinde oluştuğunu belirterek bağıştan rücu definde bulunmuş ise de, senette belirtilen eşyaların davalı tarafından davacıya mehir olarak bağışlanmadığı, senet metnine göre senette belirtilen eşyaların davacının gelin gelirken baba evinden geçtirdiği eşyalar olduğunun belirtildiği, hal böyle olunca davalı tarafından davacıya mehir olarak bağışlanmayan eşyalar yönünden bağıştan rücu definin dinlenebilir olmadığı, her ne kadar davalı taraf 30 gram yüzük üretiminin olmadığını ve 500...
Hemen belirtilmelidir ki, davacının çekişmeli 5 parsel sayılı taşınmazı ile 2 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını davalıya mehir olarak verdiği, dosyadaki 14.8.2006 tarihli mehir senedi başlığı altında imzalanmış adi yazılı sözleşme ve davalı tanıklarının ifadeleri ile belirlenmiştir. Bilindiği üzere, mehr kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi armağan etmesidir. Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehr, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (2.12.1959 günlü, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehr sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir....
KARAR Davacı, mehir senedinde yazılı eşyaları vefat etmeden önce birlikte yaşadığı eşinin evine getirdiğini, daha sonra davalı-kayınpederi tarafından eşyalara el konulduğunu ileri sürerek eşya bedeli olan 12.870 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın dayanağının 23.7.2004 tarihli adi mehir ve hibe senedi olup, davalının bu senede kefil olarak imza attığı, davalının kefaletinin Borçlar Kanunu 486.maddesinde düzenlenen adi kefalet hükmünde olduğu, bu durumda öncelikle asıl borçluya başvurulması gerektiği, asıl borçludan alacağın tahsilinin imkânsız olması halinde kefile başvurulabileceği, bu aşamada kefil olan davalıdan eşya bedellerinin talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın husumetten reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. BK. 483.maddesi gereğince kefil, asıl borçlunun borcunu ödememesi halinde bu borçtan şahsen sorumlu olmayı alacaklıya karşı taahhüt eder....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Tarafların 27/05/2021 tarihli celsedeki beyanları ile mehir senedinde belirtilen 300 gram altından 150 gramının davacıya takıldığı, 150 gramının hiç takılmadığı, takılmayan 150 gram altın yönünden ispat külfetinin davalı tarafta olup, senetten kaynaklanan edimin yerine getirildiğinin senet kuvvetindeki bir belge veya yemin deliliyle ispat edilmesi gerektiği, Dairemizin 2021/2100 Esas sayılı kararından sonra davalının yemin delilini kullandığı, davacının da 150 gram mehir altınının hiç teslim edilmediğine dair yemin ettiği, bu nedenle hiç yerine getirilmediği iddia edilen 150 gram mehir altını yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı, mehir senedinde belirtilen 300 gram altından 150 gramının ise düğünde davacıya takıldığı, davacının bu altınlarla ilgili cevaba cevap ve 27/05/2021 tarihli duruşmadaki beyanlarının birbiriyle uyumlu olduğu, tanık Mustafa'nın beyanı ile davacıya ait altınların en son ev alınmak için...
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında boşanma davasının bulunduğunu, ekte sundukları mehir senedinde belirtilen 16 gram 22 ayar 5 adet bileziğin davacı müvekkiline mehir olarak verildiğini, 06/03/1982 tarihli mehir senedinden doğan ve mehir senedinde "...bu borcumuza mahsuben yukarıda 36 sıradan tadat olunan..." kısımda belirtilen 400.000,00 TL bedelin davacı müvekkiline her iki davalı tarafından ödenmediğini, mehir senedine göre o zamanki paranın alım gücüne göre bahsedilen miktarın 106 gram 22 ayar altın bileziğin 3 katı civarına tekabül ettiğini, asgari ücretin neredeyse 21 katı bir bedele tekabül ettiğini, mehir senedine istinaden ödenmesi gereken bu bedelin de her iki davalıdan tahsilini talep ettiklerini, 06/03/1982 tarihli mehir senedinden doğan 400.000,00 TL olarak belirtilen alacağın (paranın zaman değeri hesabı ve alım gücü dikkate alınarak) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal...
Davaya dayanak teşkil eden mehir senedinde Akıncılar Köyü'nde bulunan 4 dönüm tarlanın da mehir olarak davacıya bağışlandığı, mehrin yapıldığı tarihte taşınmazın tapuya kayıtlı olmadığı, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 2016/12700 Esas 2019/6204 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların taşınır niteliğinde olup, zilyetlikten ibaret olan hakkın devri sureti ile yapılan elden bağışlama sözleşmelerinin hiçbir şekil şartına bağlı olmadığı, davacının mehr-i muaccel senede dayalı olarak işbu davayı açması için boşanmanın kesinleşmesine de gerek olmadığı, mehre konu edilen taşınmazın dava tarihi değeri itibari ile ıslah edilen miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde de isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla davalının taşınmaz yönünden verilen karara dair istinafının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....