Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yukarıda belirtildiği üzere davalının karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanımının mevcut olmaması nedeniyle, davalı kullanımının, davacının marka haklarına SMK’nın 7 ve 29. maddeleri gereğince tecavüz teşkil etmeyeceği, bağlantılı olarak davalının karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanımının mevcut olmaması nedeniyle, TTK m. 55/1-a-4 kapsamında haksız rekabetin söz konusu olmayacağı sonuç ve kanaatine varılarak davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

    İSTİNAF İSTEMİ:Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; "Dava yönünden davalının kötüniyetli olduğu ispatlanmış olup, mahkemece eksik değerlendirme yapıldığını,Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile davalının kötü niyetli olmadığı şeklinde hatalı tespit yapıldığını, mahkemece de davalının iyiniyetli olduğu, dolayısıyla hükümsüzlük davasının süresinde açılmadığına karar verildiğini,Davalının, tescilli olmadığı sınıfta marka kullanımının dahi tek başına kötü niyetin göstergesi olduğunu, ayrıca ambalaj ve renk dizaynı kullanımının da kötü niyeti gösterdiğini,Davalı markasının hangi sınıflarda kullanıldığı bilirkişiler ve mahkeme tarafından hiçbir şekilde incelenmediğinden ve tespit edilmediğinden, kötü niyet ve dolayısıyla hak düşürücü süre konusunda hatalı sonuca ulaşıldığını,Müvekkilin tescilli markaları ile dava konusu markanın benzer olduğunu; davalının 10....

      Markasını 556 sayılı KHK'nın 14. maddesine aykırı olarak, markanın esas unsurunda önemli farklılıklarla kullandığı, ... markasını ... şeklinde kullanım biçiminin, davacıya ait ......

        kullanılmasının önlenmesi ve yasaklanmasını talep ve dava etmiştir....

          İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da imkansız hale geleceği, bu nedenle ciddi bir zararın doğması ihtimalinin bulunması, taraf değişikliğinin yargılamanın uzamasına sebep olacağı, markanın mahkemenin bilgisi haricinde devredilmesi ihtimalinde doğacak olumsuz sonuçların önlenmesi gereği de gözetilerek ihtiyati tedbire yönelik istemin kabulüne karar verilmesinin yerinde olacağı, markanın kullanmasının önlenmesi yönündeki ihtiyati tedbir talebinin ise HMK 390/3 maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmemiş olduğundan yerinde olmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin kısmen kabulüne, dava konusu markanın dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine, markanın kullanılmasının önlenmesi yönündeki ihtiyati tedbir talebinin ise reddine karar verilmiştir....

            Markanın asıl ve yardımcı unsurlarının belirlenmesi için yapılacak bu tür bir incelemede; markanın bütünü itibarıyla bıraktığı etki dikkate alınarak karar verilmesi gerekmektedir. Markanın bütünü itibarıyla bıraktığı etki esas olduğundan, markanın parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayırım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının esas unsur olarak kabulü doğru sonuçlar vermeyebilir. Bu tür ibareler elbette ki markanın genel görünümüne etkileri ölçüsünde incelemede dikkate alınabilirler. Buna karşılık markanın esas unsurlarının ayırt ediciliği sağlamaya olanaklı olmasına rağmen, markanın genel görünümüne etkisi az olan yardımcı nitelikteki cins belirten unsurların esas unsur olarak nazara alınmaları doğru netice vermeyecektir. Ancak resim yahut şekil, tamamen ön plana geçip esas unsuru oluşturuyorsa marka içerisindeki diğer unsurlar bütünde yardımcı durumunda kalacaklardır....

              Sayılı kararı ile; "... davalının kullanımının davacı markasıyla iltibas teşkil eder şekilde olmadığı, markasal kullanımının 27/05/2015 başvuru tarihli davalı şirket yetkilisi İsan Pöge adına olan 2015/46014 tescil nolu marka kapsamında olduğu, davalı kullanımının davacının tescil kapsamına giren hizmet sınıfında olmadığı, davalının, markanın kapsadığı hizmetin satışının teklifine yönelik kullanımının halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali doğurmayacağı, davalının tescilli markaya dayalı kullanımının, davalı markasının tescil tarihi ile birleşeceğinde gözetildiğinde SMK’nın 7 ve 29. maddeleri gereğince davacının marka hakkına tecavüz ve bu suretle haksız rekabet oluşturmadığı, davalının ticaret unvanı kullanımının, ünvansal nitelik arz ettiği, unvandaki ekin taraf unvanları arasında benzerlik ve iltibas riski doğurmayacağı, haliyle davacı ticaret ünvanına tecavüzün ve bağlantılı olarak haksız rekabetin söz konusu olmayacağı ve terkin...

              markasal bir kullanım olduğu, bu kullanımın davacının 2017 57696, T/03210 (tanınmış marka) tescil sayılı “Rubiks CUBE+Şekil” markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzeri olduğu, bu suretle markanın taklit edildiği, aynı zamanda davacının “Rubik’s Cube” ve 2011 119212 tescil sayılı “Rubik’s” markaları karşısında davalının Rubik Cube kullanımının halk nezdinde seri marka olarak anlaşılması ihtimali de mevcut olduğunu, dolayısıyla davalı kullanımının halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali yarattığı, naksız rekabet açısından bir değerlendirmede ise, Rubik Küpünün bir iş ürünü olarak değerlendirilmeye elverişli olduğundan bahisle, izin alınmadan kullanılmasının TTK md.55 (c) hükmü bağlamında başkasının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma olarak nitelendirilebileceği, dolayısıyla davalının izinsiz kullanımının bu doğrultuda haksız rekabet oluşturan bir eylem olarak görülebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür....

              tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili şirketin uzun yıllardır Kayseri İlinde mobilya ve ahşap ürünler sektöründe faaliyette bulunduğunu, Lamindoor markasını Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 2015/43087 sayıyla 19. ve 35. sınıflardaki mal ve hizmetler için tescil ettirdiğini, belirtilen markanın sektöründe tanınmış bir marka olduğunu, “Lamindoor” markasının ahşaptan mamul iç oda kapıları ve bunların satışı hizmetlerinde kullanıldığını, markanın fiili kullanımının devam ettiğini, markanın bilinen ve aranan bir marka haline geldiğini, davalı şirketin de ahşaptan mamul iç oda kapılarının imalatı ve satışı alanında faaliyette bulunduğunu, davalı şirketin faaliyetlerinde davacının tescilli markasıyla benzer olan “Lamidoor” markasını illegal biçimde kullandığını, ahşaptan mamul kapı bakımından davacı markasının tescilli olduğu...

                Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 19.06.2018 tarihli 2017/477 E. - 2018/225 K. sayılı kararıyla; "-Davacıya ait daha önceki tescilli marka ve kayıtlar dikkate alındığında davalı tarafa ait 2016/32591 NB7 , ... markası benzer olduğundan davanın kabulüne, -Davalı taraf ait 2016/32591 sayılı markanın hükümsüzlüğüne, -Davalıya ait ....comtr alan adının iptaline, -Markanın TPMK kayıtlarından terkin edilmesine" karar verilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu