nin 1, 6, 9 ve 14. maddelerinde etraflıca düzenlenmiş olup; Kararname'nin 6. maddesinde; bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan marka korumasının tescil yoluyla elde edileceği açıklanmıştır. Bu nedenledir ki; hükümsüzlüğüne karar verilip; kesinleşinceye kadar bir marka, geçerli tüm hukuki hakları marka sahibine sağlayacaktır. Aynı ilke, HGK.'nun 13.06.2012 gün ve 2012/11- 155 E. 2012/376 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir. Bu itibarla; tescilli markalar aleyhine hükümsüzlük davası açılarak; mahkeme kararıyla bir marka sicilden terkin edilmediği sürece; marka sahibi, marka tescilinin sağladığı hukuki korumadan yararlanacaktır. Somut olayda; davacı markası aleyhine açılmış bir hükümsüzlük davası bulunmadığından; ve halen TPE markalar sicilinde tescilli bulunduğundan; 556 sayılı KHK.'nin 6. maddesi uyarınca davacıların tescilli markalarının kendilerine sağladığı hukuki korumadan yararlanacaktır....
Bununla birlikte 10.01.2017 tarihinde yürürlüğü giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük davaları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK’nin 26/6. maddesi; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Bu durumda, davalının markasal kullanımları ve başlangıcı nazara alınarak bu tarihten itibaren dava tarihine kadar geçen süre belirlendikten sonra davacının markaya tecavüze dayalı talepleri yönünden işbu davanın açılmasının TMK'nın 2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının da bu minvalde değerlendirilmesi gerekir....
Bununla birlikte 10.01.2017 tarihinde yürürlüğü giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük davaları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK’nin 26/6. maddesi; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Bu durumda, davalının markasal kullanımları ve başlangıcı nazara alınarak bu tarihten itibaren dava tarihine kadar geçen süre belirlendikten sonra davacının markaya tecavüze dayalı talepleri yönünden işbu davanın açılmasının TMK'nın 2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının da bu minvalde değerlendirilmesi gerekir....
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre; karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 gün ve 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin de iptaline karar verildiğinden kullanmama nedeni ile açılan iptal davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, sunulan delillerden davalının adına tescilli 30.10.2006/51784 sayılı markayı iptali istenen mal ve hizmetler bakımından pazar yaratmak yahut mevcut pazarı korumak amacıyla, temel işlevine uygun olarak anılan ürünlerin ve hizmetlerin menşeini garanti edecek şekilde ve ciddi biçimde kullanılmadığı, dolayısıyla davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre davacının davasında haklı olduğu, davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması gerektiği, 2011/85858 sayılı marka yönünden kötüniyet iddiasına dayalı hükümsüzlük davası açıldığı, başvuru markasındaki mal ve hizmetlerin...
Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, marka sahibi tarafından davalı marka sahibi aleyhine açılan marka hakkına tecavüzün men ve refi, marka hakkına tecavüz oluşturan fiillerin durdurulması, tecavüzün giderilmesi ve davalı adına tescilli bulunan markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Davacı vekili tarafından, hükümsüzlük talebi yanında markaya tecavüzün giderilmesi de talep edildiğine göre, 556 sayılı KHK'nın 63/1. maddesi uyarınca dava, davacının ikametgâhı mahkemesinde veya suçun işlendiği veyahut tecavüz fiillerinin etkilerinin görüldüğü yerde açılabilir. Davacı yabancı menşeili şirket olup, Türkiye'de ikametgahı bulunmadığından ve davayı suçun işlendiği ve tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerde açmış olduğundan davanın ilk açıldığı ... 2....
incelemenin markanın sicile tescil edilmiş hali üzerinden yapılabileceği, markanın tescilli halinden farklı kullanımının ise hükümsüzlük davasında değil markaya tecavüz noktasında değerlendirilmesinin mümkün olabileceği, davacının seri marka olarak algılanacağını ileri sürdüğü ...... tescil nolu şekil markasının, davacının kendine ait diğer şekil markaları ile de benzer olmadığı ve kök marka olarak kabul edilebilecek, tanınmışlığı kabul edilen şekil markasının, bir serisi olarak değerlendirilemeyeceği ve seri marka olma özelliği göstermediği, keza davacıya ait ...... tescil nolu marka ile davalıya ait ....... tescil nolu markanın benzer olmadıkları ve farklı olarak algılandıkları ve seri marka algısı oluşmayacağı anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir....
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E : Dava, davalı adına tescilli ------ markasının davacı adına tescilli -----numaralı marka ile davalının eskiye dayalı kullanımı markalar arasındaki iltibas ve kötü niyetli tescil iddiası sebebi ile hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin davadır....
Mahkemece bozma ilamına uyularak, davalı şirketin 1998 yılından bu yana ve davacıdan daha önce "..." ibaresini marka olarak kullandığının faturalar ve ticari defter kayıtları ile sabit olduğu, önceye dayalı hak sahibi markanın tesciline itiraz etmemiş ve yapılan tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile tescilli marka sahibi, bu işaretin önceden beri marka veya sair bir tanıma işareti olarak kullanan kişiyi, bu tanıma işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir....
DAVANIN KONUSU: Faydalı Model Belgesi (Resmi Makamlarca Açılan Hükümsüzlük İstemli) İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022 Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili talep dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin endüstriyel yakma sistemlerinde sanayi sektörüne hizmet verdiğini, demir çelik, alüminyum eritme fırınlarının otomasyonunu sağlayarak üreticilere enerji tasarrufu sağladığını, deneyimli kadrosuyla endüstriyel tesislerin yakma sistemleri için tasarruflu çözümler sunduğunu, müşterilerinin sistemlerine uygun projelendirilme, NFPA, EN ve TS - EN standartlarına uygun ekipmanlarının dizaynı, uzman ekibiyle devreye alma, 7/24 servisin müvekkili şirketin en spesifik özelliği olduğunu, Türkiye genelinde yaklaşık 7 yılda 25 haddehane, demir çelik, alüminyum, tel tav, cam fabrikalarını devreye alan müvekkili şirketin ekibinin dünya genelinde gerek Amerikan,...
Maddesinde hükümsüzlük koşulları belirtilmiş olup, belirtilen madde ile, 5. veya 6. maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Aynı kanunun 6/9 maddesi uyarınca kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir....