Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz." 6502 sayılı Yasanın 11. maddesinde tüketicinin seçimlik hakları düzenlenmiş olup, buna göre; "Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici, satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme, aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme, seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür."...

Fıkranın c bendinde ise malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesinin gerektiği, açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu diğer durumlarda ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağının vazedildiği, 6098 sayılı TBK'nın 223....

    Niteliği itibariyle bağlantısız birleşik ikrarın söz konusu olduğu bu durumda, ayıplı ifaya ilişkin ispat yükümlülüğü davalıdadır. Yargılama süresince satış konusunun ayıplı olduğu, ayıp ihbarında bulunulduğu, bedelde indirim talep edildiği hususunda herhangi bir somut delil dosyaya sunulmadığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan, davacının alacağı faturaya dayandığından İİK'nın 67/2. maddesi anlamında likit (bilinebilir, hesaplanabilir) bir alacak söz konusu olup, açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davanın kabulüne; İstanbul Anadolu----....

      Yine kanun gerekçesinde açıkça vurgulandığı üzere, ayıplı malda tüketicinin seçimlik haklarından faydalanabilmesi için ayıbı belirli bir süre içinde ihbar etmesi yükümlülüğü kaldırılmıştır. Nitekim tüketicinin seçimlik haklarından birini kullandığı yönünde satıcıya her halükarda bildirimde bulunması gereğinin olması, bunun öncesinde ayrıca bir de ayıbı ihbar etmesi zorunluluğunu anlamsız kılmaktadır. O halde tüketici taşınır mallarda iki yıllık, taşınmaz mallarda 5 yılllık zamanaşımı süresi içinde ayıbı tespit ettiği sürece seçimlik haklarını da kullanabilecektir. Bu durumda, 10. madde gereğince ayıbın açık ya da gizli olduğu hususunun bir öneminin bulunmadığı, malın teslim tarihinden itibaren zamanaşımı süreleri içinde 6 ay içinde bildirilen ya da dava açılan uyuşmazlıklarda malın ayıplı olmadığının ispat yükünün satıcıda, 6 ay sonra bildirilen ya da açılan davalarda da malın ayıplı olduğunun ispatının alıcıda olduğunun kabulü gerekmiştir....

        Mahkemece, davanın kabulüne, 3.485,00 TL'nin dava konusu ürünün davalıya teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı tarafından ayıplı mal satışı sebebiyle sözleşmenin feshi ve ayıplı mal bedelinin iadesi istemli davada, satışa konu malın ayıplı olması nedeniyle mahkemece malın ayıbının tespiti hususunda yapılan incelemenin yeterli olmadığı açıktır....

          Asıl dava yönünden ayıplı kumaş bedeli ve zarar Mahkememizce KDV dahil 17.496,00-TL olarak kabul edilmiş ve bu bedel üzerinden bedelde indirim talebinin kısmen kabulüne, birleşen dosya davacı alacağından bu bedel mahsup edilerek 57.799,04-TL alacağı hüküm altına alınmış ve birleşen dosyada hüküm altına alınan asıl alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir....

            İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı tarafça her ne kadar sözleşme ile kararlaştırılan malzeme ve teçhizatların eksik ve ayıplı teslim edildiği ileri sürülerek bedelde indirim talep edilmiş ise de; taraflar arasındaki yazılı devir sözleşmesinde malzeme listesi bulunmadığı, dolayısıyla teslim edilmesi taahhüt edilen malzemelerin ne olduğu anlaşılamadığı gibi davalı tarafça hakkında icra takibi başlatılana kadar davacı yana gönderilmiş bir temerrüt ihtarnamesi veya yaptırılmış delil tespiti bulunmadığı, sunulan sosyal medya yazışmalarının tek başına delil olamayacağı gibi bu yazışmalarda davacı tarafın eksik veya ayıplı ifayı kabul ettiğine dair bir beyanı bulunmadığı, dolayısıyla davalı tarafın eksik ve ayıplı ifayı yasal ihbar müddeti içerisinde ileri sürdüğünü ve eksik-ayıplı ifanın mevcut olduğunu ispatlayamadığı ve bedelde indirim talebinin yerinde olmadığı, getirtilen banka dekontlarından davalı tarafça davacıya işletme devri için toplamda 132.000-TL ödeme yapıldığı kalan...

              DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, ayıp sebebiyle misli ile değişim olmadığı takdirde bedelde indirim istemine ilişkindir. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK'nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır. Davacının davalıdan aldığı aracın ayıplı olduğu iddiasıyla misli ile değişim veya bedelde indirim talep ettiği, mahkemece davanın bedelde indirim olarak kabulüne karar verildiği, tarafların karara karşı istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmıştır. Öncelikle araç alma işleminin 4077 sayılı kanun döneminde olduğu, bu sebeple uyuşmazlığın çözümünde 4077 sayılı kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği tespit edilmiştir....

              İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; "...davacının bedelde indirim talebinin kısmen kabul kısmen reddine, 9.600,00 TL'nin T3 Limited Şirketin'den tahsili ile davacıya verilmesine, bedelde indirim yönünden davalı T5 yönünden açılan davanın husumet yokluğundan reddine..." karar verilmiştir....

              Ancak; satım sözleşmesinin tarafı olan davalı T3'un sorumlu olduğu bedelde indirim miktarı belirlenirken uygulanacak olan nispi metod yönteminde satılanın satış tarihindeki ayıplı değeri ile ayıpsız değerinin satış bedeline yansıma miktarının belirlenmesi gerekirken, mahkemece hükme esas alınan raporda bilirkişinin rapor tarihindeki (güncel) ayıplı ve ayıpsız değeri satış bedeline oranladığı ve indirim bedelini hatalı hesapladığı görülmüştür. O halde ilk derece mahkemesince yeniden bilirkişiden satılanın satış tarihindeki ayıplı ve ayıpsız değerinin tespiti ve satış bedeline oranlanmak suretiyle indirilecek miktarın belirlenmesi için ek rapor alınarak sonucuna göre, kazanılmış hak ilkesi de gözönünde bulundurulmak suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca davalılardan T3'un yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirmediği halde davalı lehine reddedilen kısımlar yönünden vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalı olmuştur....

              UYAP Entegrasyonu