Dava, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak, olmadığı takdirde TMK'nun 226.maddesi uyarınca tapu iptal-tescil isteğine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 225.maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. Yargıtay'ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur....
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, davanın tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak isteğine ilişkin olduğuna, Mahkemece fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verildiğine, reddedilen kısmın tapu iptal-tescil isteğini de içerdiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. .... Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Dairenin yerleşmiş ilke ve esaslarına göre, tasfiyeye konu taşınmazın bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir....
Görüldüğü üzere, mal rejiminin tasfiyesi anlaşmalı boşanma kapsamında değildir. Başka bir anlatımla boşanmanın mali sonuçları hususunda taraflarca kabul edilecek düzenleme, mal rejiminin tasfiyesine yönelik istemleri içermez. Ne var ki, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin isteklerin boşanma davasına ait anlaşma protokolü kapsamına alınmasını engelleyen bir hüküm de bulunmamaktadır. Diğer yandan bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı,İstanbul 2001, C:2, s:2045 ve HUMK'nın 236/1. m.)....
Dosyada bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden önce verilmiş ve Yargıtay temyiz denetiminden geçmiş ziynet eşyasının aynen, mümkün olmaması halinde bedelinin iadesi ve mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan herhangi bir karar mevcut olmayıp bu taleplere ilişkin davanın, boşanma dava dosyasından 04.06.2015 tarihinde tefrik edildiği ve hükmün 06.07.2021 tarihinde verildiği dikkate alındığında kanun yolu inceleme görevi bölge adliye mahkemelerine ait olmakla dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesi için ilk derece mahkemesine İADESİNE, oy birliğiyle karar verildi. 06.06.2022 (Pzt.)...
Mahkemece, davacının isteğinin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan değer artış payına ilişkin olup 33.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hükmün kabule ilişkin bölümü davalı vekili tarafından ve redde ilişkin bölümü ise davacı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir. Taraflar 17.04.2000 tarihinde evlenmişler, 02.10.2003 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 29.11.2004 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK.nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir....
Davalı cevap dilekçesinde özetle; ziynetlerin kendisinde olmadığını, bunun ispatının gerektiğini, evlilik birliği içerisinde edinilen mal varlığında davacının katkısının bulunmadığını, bu sebeple davacının tasfiye isteğinde bulunamayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın HMK 150/5 maddesi uyarınca 20.05.2021 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına hükmolunmuştur. Davacı vekili verilen kararı; mahkemece verilen işlemden kaldırma kararlarının taraflarına tebliğ edilmediğini, oysa karardan haberdar olsalardı dosyanın yenilenme işlemlerini yapabileceklerini belirterek, usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasını, yargılamaya devam edilmesini talep etmiştir. Davalı istinaf başvurusuna cevap vermemiştir. Dava; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı katılma ve değer artış payı istemine ilişkindir....
Davaya konu hukuki uyuşmazlığın öncelikle ticari dava niteliğinde olup olmadığı, boşanma protokolü hükümlerinin değerlendirilmesi söz konusu olmakla öncelikle Aile Mahkemesinin görev alanına girip girmeyeceği hususları değerlendirme konusu yapılmış olup; anlaşmalı boşanma protokolünün mal rejiminin tasfiyesinden çok tarafların rızası ile mal rejimi hükümlerinin tamamen dışında ve ötesinde hükümler içerebileceği bu hali ile taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi ve boyutu düşünüldüğünde, mal rejiminin tasfiyesinden çok davaya konu şirket hisselerinin devri konusunda yapılmış bilahare anlaşma protokolü kapsamında mahkeme tasdik edilmiş yazılı sözleşme hükmünde olduğu ve davalının buna dayalı olarak şirket hisselerinin devrini talep etmesinin TTK'nun Anonim Şirket paylarının devrine ilişkin hükümlerinin işletilmesi gerektiği göz önüne alınarak TTK'nun 4. ve 5.maddeleri uyarınca mutlak ticari dava olduğu takdir edilerek mahkememizin bu davaya bakmakla görevli olduğu sonucuna varılmıştır....
Mal rejiminin tasfiyesinin boşanma davasının feri niteliğinde olmamasına, protokolde, duruşmada alınan beyanlarda ve hükümde dava konusu 3045 parsel sayılı taşınmaza yönelik bir düzenleme yapılmamış olmasına, ayrıca davacının mal rejiminden kaynaklı başkaca bir hak talebi olmadığına veyahut feragat edildiğine yönelik bir beyanının da bulunmamasına göre, dava konusu 3045 parsel sayılı taşınmazın anlaşmalı boşanma davasında yapılan tasfiyeye dahil edildiği kabul edilemez. O halde, mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda taraf delilleri toplanarak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, bilirkişi raporu doğrultusunda davacı lehine 11.655 TL katılma alacağına hükmedilmiş ise de, bozma gereğinin tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır....
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava dilekçesindeki tapu iptali ve tescil talebi yönünden, muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tescil, alacak talebi yönünden ise mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK mad.114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur (HMK mad.115/1). Muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Davacı, şahsi hakkına dayanarak ileride açabileceği mal rejiminin tasfiyesi ile hak edebileceği alacağının tahsilini sağlamak amacıyla eldeki davayı açmış, dava dilekçesinde ilk olarak muvazaalı devrin iptaline karar verilmesini istemiştir....