Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, davacı taraf talebinin dayanağını, neye ilişkin, ne miktar ve ne tür bir alacak talebinde bulunduğunu açıklamadığı gibi mahkemece de açıklattırılmamıştır. Davacı taraf 1633 ada 13 parselde bulunan taşınmaz bakımından şimdilik 1.000,00 TL katkı payı ve değer artış payı alacağının davalıdan tahsil edilerek müvekkile ödenmesini talep etmektedir. Bu itibarla mahkemece davacı talebinin mal rejiminin tasfiyesine bağlı alacak mı, tasfiye dışında sebepsiz zenginleşme ya da sair hukuksal nedene dayalı bir alacak mı olduğu konusu davacı tarafa açıklattırılması, davanın ve taleplerin nitelendirilmesinin yapılması, gerekirse davacının talepleri konusunda görev hususu üzerinde durulması ve ondan sonra davanın niteliğine göre yargılamaya devam olunarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde verilen karar isabetli olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

Davacı tarafın dava dilekçesindeki özgüleme talebi hakkında dosya kapsamındaki tüm bilgi, belge incelendiğinde; bu talebin mal rejiminin tasfiyesine yönelik taleple birlikte Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açıldığı, açılan dava dosyasının (yine iki taleple birlikte) 2006/867 Esas ve 2007/298 Karar sayılı görevsizlik kararıyla sulh hukuk mahkemesine gönderildiği, Büyükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesi'nde yapılan yargılama neticesinde ise 2011/580 Esas ve 2011/52 Karar sayılı kararı ile mal rejiminin tasfiyesi talebinin tefrik edilerek ayrı esasa kaydedildiği sabittir. Tefrik edilen mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talep hakkında aile mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş ve talep iş bu temyize esas dava dosyasına kaydedilmiştir....

    Aile Mahkemesinin 2014/360 esas sayılı boşanma davası sırasında, " ...karşı taraftan maddi, manevi tazminat ve kendisi için nafaka talebi bulunmadığını, evdeki eşyaları paylaştıklarını, evdeki eşyalar haricinde davacı ile ortak taşınır ve taşınmaz mal varlıklarının bulunmadığını, mal rejiminin tasfiyesi ile alakalı olarak karşılıklı olarak birbirlerini ibra ettiklerini, taleplerinden feragat ettiklerini kayıtsız şartsız olarak boşanma davası sırasında kendisi için nafaka talep etmeyeceğini bildirmiştir. Davacının ... Aile Mahkemesinin 2014/360 Esas - 2014/724 Karar sayılı boşanma davasındaki bu beyanının, maddi ve manevi tazminat ile nafaka ve mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olup, çeyiz senedine konu eşyalar ile ziynetleri kapsamadığının kabulü gerekir. Çeyiz senedine konu eşyalar ile ziynet eşyalarına konu alacak TMK. 174/1. Maddesine dayalı boşanmanın feri niteliğinde değildir....

      Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında boşanmanın mali sonuçları hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemenin mal rejiminin tasfiyesine yönelik istemleri içermediği, ancak mal rejiminin tasfiyesine ilişkin isteklerin boşanma davasına ait anlaşma protokolü kapsamına alınmasını engelleyen bir hükmün bulunmadığı, bir davada yapılan mahkeme içi ikrarın başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil edeceğinin vurgulandığı, buna göre taraflar arasında düzenlenen ve onaylanarak kesinleşen anlaşmalı boşanma protokolünde davaya konu taşınmazların paylaşımına ilişkin düzenlemelerin bulunduğu, dava konusu taşınmazların protokolde açıkça belirtildiği, bu sebeple her ne kadar bu taşınmazlara yönelik davacı tarafça tasfiye davası açılmışsa da anlaşmalı boşanma davasındaki beyanının davacıyı bağlayacağı, davacının karar kesinleştikten sonra mal rejiminden kaynaklı alacak talebinin dinlenme imkanının olmadığı bildirilerek davanın reddine karar verilmiştir....

      Yapılan incelemede; ilk derece mahkemesince görülmekte olan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava da, Hatay İli, Dörtyol İlçesi, 1576 parselde kain B Blok 4 no’lu bağımsız bölümün mal rejiminin tasfiyesi istemine konu edildiği, taşınmazın davalı eş adına kayıtlı olduğu, ilk derece mahkemesinin 24.04.2018 tarihli ara kararı ile davaya konu taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiği, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği ve Dairemizce de aynen benimsendiği üzere, mal rejimine konu edilen malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasının mümkün olduğu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesi koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır. Bu sebeple, ilk derece mahkemesinin 09.02.2021 tarihli “ihtiyati tedbire itirazın reddine” dair ara kararı usul ve yasaya uygun olup, HSBC Bankası vekilinin istinaf talebinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1- b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

      Mahkemece, bu davanın görülebilmesi için davacının hukuki yararının olması gerektiği, bunun içinde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak Aile Mahkemesi'nde görülen dava neticesinde alacak hakkında verilen kararın infazı aşamasında davalının alacak miktarını karşılayacak malvarlığının bulunmaması halinde doğacağından ve taraflar arasındaki mal rejimi tasfiyesi henüz sona ermemiş ve mal rejiminden kaynaklı davacı lehine doğmuş bir alacak hakkı bulunmadığı davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığından bahisle, davanın 6100 sayılı HMK 114/1-h uyarınca dava şart olduğundan usulden reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir. BK'nun 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacının İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir....

        İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal rejiminin tasfiyesine dayalı katılma alacağı isteğine ilişkindir. Eşler 24.07.2005 tarihinde evlenmişler, 07.06.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 28.11.2012 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Mal rejimi TMK'nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Temyize konu dava 18.06.2015 tarihinde açılmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda mal rejiminin tasfiyesi davaları için her hangi bir zamanaşımı düzenlemesi getirilmemiştir. Bu durumda, aynı Kanun'un 5. maddesi yollamasıyla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulanmalıdır. Zira, TBK'nun 646.maddesine göre, Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir. TBK'nun 146.maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. Dairemiz uygulamalarında da, mal rejiminin tasfiyesi davalarında on yıllık genel zamanaşımı süresi kabul edilmektedir....

          Aracın alımında kullanılan banka kredi borcundan mal rejimi sona ermeden önce (2) taksiti ödenmiş olduğundan, mal rejimi sona erdiği tarihten sonrasına kalan (10) taksit borcun tasfiyede dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda, davacı /davalı kadın eşin hem değer ardış payı alacağı hem de artık değere katılma alacağı mevcuttur....

            "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Mal Ortaklığı Rejimin Tasfiyesi-Mal Rejimi Sözleşmesinin İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün * temyiz eden ... vekili Av. ... ve karşı taraf vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 550.00 YTL. vekalet ücretinin ...'...

              İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal rejiminin tasfiyesine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 tarihli ve 8/7 sayılı YİBK, 4721 Sayılı TMK mad.227/1, 231 ve 236/1). TMK'nin 239/1. fıkrasında; "Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” denilmektedir. 226/3. maddede ise "Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler" hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır....

                UYAP Entegrasyonu