Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Edinilmiş mal, her eşin mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değerleridir. Kişisel mallar ise TMK’nın 220. maddesinde sayılmıştır. Buna göre; “1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, 2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, 3. Manevi tazminat alacakları, 4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.” kanun gereğince kişisel mal sayılırlar. Öyle ise, eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminin başlangıcında sahip oldukları her türlü mal varlığı onların kişisel malı kabul edilecektir (TMK m. 220/2) . Eşler arasındaki mal rejiminin ne zaman sonra ereceği de 4721 sayılı TMK’nın 225. maddesinde düzenlenmiştir....

    Ödenen toplam emeklilik ikramiyesinden, kişisel mal sayılan bu miktar (mal rejiminin sona ermesinden sonraki döneme isabet eden günlük irat şeklindeki toplam ödemelerin peşin sermayeye çevrilmiş değeri) çıkarıldıktan sonra, kalan miktar edinilmiş mal (artık değer) kabul edilerek tasfiye sırasında göz önünde bulundurulur. Emeklilik ikramiyesinin tasfiyeye konu edilmesi için mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olması (TMK mad.235/1) ya da bu para kullanılarak başka bir mal varlığına sahip olunmalıdır. Söz konusu gelir, kullanılarak satın alınan mal varlıkların tasfiyesinde de aynı kurallar geçerli olacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki, yukarıda açıklanan hesaplama yöntemi mal rejiminin ölüm dışındaki nedenlerle sona ermesi hallerinde uygulanır. Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, emekliliğe ve ödemeye ilişkin belgeler bulunduğu yerlerden getirtilerek hüküm kurulurken göz önünde bulundurulmalıdır....

      Ancak mal beyanının anılan maddede belirtilen unsurları taşımaması halinde isnat edilen suç da oluşmayacaktır....

        Ancak mal beyanının anılan maddede belirtilen unsurları taşımaması halinde isnat edilen suç da oluşmayacaktır....

          Mal rejiminin tasfiyesi davası, ancak evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesiyle görülebilir hale gelir. Davacı kadın tarafından açılan boşanma davasından da feragat edildiğinden, evlilik birliğinin devam ettiğinin, diğer bir deyimle eşler arasındaki mal rejiminin sona ermediğinin kabulü gerekir (TMK m. 225). O halde, sonuçlanan ve kesinleşen bir boşanma kararı olmadığından tasfiye istenemez ve yapılamaz. Doğmamış bir haktan feragat mümkün değildir. Söz konusu feragat mal rejiminin tasfiyesi davası bakımından hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece yapılacak iş, boşanma davasının feragat sebebiyle reddedilmesinden dolayı, mal rejiminin tasfiyesi davasının görülebilirlik ön koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermekten ibarettir. Bu sebeple mahkemece mal rejiminin tasfiyesi davası yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, usul ve yasaya aykırı olan hükmün açıklanan nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

            Sanık hakkında isnat edilen İİK’nın 338/1. maddesinde düzenlenen “Gerçeğe Aykırı Beyanda Bulunma” suçunun oluşabilmesi için borçlunun, aleyhine başlatılan bir icra takibi nedeniyle İcra İflas Kanunu’na göre istenmesi nedeniyle, süresi içerisinde verdiği ve bu Kanun’un 74. maddesindeki unsurları da içermek suretiyle geçerli olan mal beyanındaki bildirimlerin gerçeğe aykırı olarak yapılmasının gerekmesi karşısında; Mal beyanında bulunan borçlu sanığın gerek kendisinde, gerekse üçüncü şahıslar üzerinde bulunan mal, alacak ve haklarını, günlük veya aylık kazancını, geçim kaynaklarını göstermemesi, buna göre borcu ne şekilde ödeyeceğini bildirmemesi nedenleriyle mal beyanının İİK'nın 74. maddesinde belirtilen unsurları taşımadığının anlaşılması, Öte yandan süresi içinde verilen mal beyanı dileçesi Kanun'da yazılı unsurları taşısa ve geçerli olsa dahi, sanığın icra takip dosyasına talimat icra dairesi kanalıyla ibraz ettiği 24.06.2013 tarihli mal beyanı dilekçesinin asıl dosyada alacaklı vekilince...

              kazanması gerektiğini, İİK'nun 74. maddesine göre verilmesi gereken mal beyanında, mal varlığının tamamının bildirilmesi gerekli olmayıp, borcu karşılar nitelikte mal bildiriminde bulunulmasının yeterli olduğu dikkate alındığında, sanığın 18.02.2009 tarihli mal beyanında bildirdiği römorkun değeri belirlenip, borcu karşılar nitelikte olup olmadığının tespitinin gerektiğini, nitekim Yargıtay Yüksek l6.H.D'nin 19.01.2009 tarih ve 2008/8996 esas 2009/271 karar sayılı hükmünün de bu yönde olduğunu, 2- Mal beyanında bildirilmeyen taşınmazlar açısından da durum incelendiğinde, taşınmazlar üzerinde başka dosyalardan dolayı haciz ve rehin şerhlerinin bulunduğunun anlaşılması nedeniyle, suç kastının tayini açısından taşınmazların değerleri belirlenip, satışı halinde üzerindeki diğer dosya alacaklarının karşılanmasını müteakip bu dosya borcu yönünden alacaklıyı tatmin edebilecek miktarda bir paranın kalıp kalmayacağının tespit edilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdirinin gerektiğini...

                Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu S.S.Miraç Yapı Kooperatif hissesinin, eşler arasında mal ayrılığı rejimin geçerli olduğu 26.12.1988 tarihinde davalı eş adına edinildiği, kooperatif hissesinin davalı tarafından 19.08.1998 tarihinde üçüncü kişiye satıldığı anlaşılmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179)....

                  Dava, mal rejiminin tasfiyesi istemine ilişkindir. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Yargıtay'ın ve Dairemizin uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle alacak davalarının görülebilirlik ön koşuludur....

                  Ne var ki; görülmekte olan davanın dayanağını oluşturan dava dilekçesinde harca esas değer olarak 25000 TL bildirilmiş ancak bu değerin davaya konu edilen hangi mallar ve alacaklar için olduğu, hangi mallar ve mal varlıkları için ne miktar alacak istendiği açıklanmamıştır. Dava dilekçesinin açıklanmasına ilişkin olarak dosyaya sunulan 29.....2007 hakim havale tarihli dilekçede de davaya konu edilen mal varlıklarının neler olduğu ve hangi mal varlığı için hangi nedenle hak talep edildiği kısmen açıklanmış ise de, talep konusu edilen mal varlıkları tek tek belirtilerek, her bir mal için ne sebeple ve ne miktar alacak istendiği konusunda açıklamada bulunulmamıştır. Hangi mal için neden ve ne kadar alacak istediğini davacı açıklamalı veya kendisine açıklatılmalıdır. Diğer bir anlatımla, davaya konu edilen mal varlıklarının ne olduğu tek tek belirtilmeli ve her bir mal için neden ve ne miktarda hak talep edildiği açık olarak ortaya konmalıdır....

                    UYAP Entegrasyonu