Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, davacı ile eşi İffet arasındaki mal rejiminin boşanmayla sona ermediği, İffet'in ölümüyle mal rejiminin sona erdiği, dava konusu çekişmenin davacı ile murisin diğer mirasçıları arasında miras paylaşımı ile ilgili olduğu, miras hukukuyla ilgili yargılama yetkisinin de genel mahkemelere ait olduğu, görev konusunun kamu düzenine ilişkin bulunduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin mahkemenin görevsizliği nedeniyle reddine, talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Sincan Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. TMK.nun 225/1.maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Somut olayda;14.08.1987 tarihinde evlenen eşler arasındaki mal rejimi, davacının eşi ve tarafların ortak miras bırakanı İffet'in 16.07.2008 tarihinde ölümüyle sona ermiştir....

    olduğunu, sağ kalan eşin mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak hakkının terekeye ait borç olup öncelikli olduğunu, mirasçıların paylaşımı kabul etmedikleri için bu davayı açtıklarını belirterek davalarının kabulü ile müvekkilinin eşinin ölümünden dolayı taraflar arasındaki mal rejimi sona erdiğinden evin yarı bedeli kadar kanundan doğan katkı alacağının varlığının tespiti ile bu alacağın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, dava değerini 30.000TL olarak belirtmişlerdir....

    Sözleşmenin 6. maddesine göre %50’şer gelir paylaşımı ilkesi kabul edilmiştir. Yapılan sözleşmede gelir paylaşımı ilkesi kabul edildiğinden, dosyanın temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay Yüksek 13. Hukuk Dairesi’ne aittir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın temyiz incelemesini yapmakla görevli Yargıtay Yüksek 13.Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 03.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      paylaşımı davalarında istediklerini elde edememesi nedeniyle kendisini anlaşmaya zorlamak için tanık ...'...

        ın maliki olduğu 3 nolu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümü ölünce kadar bakma akdiyle; 387 ada 2 parselde bulunan 1/3 hisse oranında maliki olduğu 25 ve 26 nolu mesken niteliğindeki bağımsız bölümleri satış akdiyle davalı kızına temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ile tescil isteğinde bulunmuşlardır. Davalı, 387 ada 2 parselde bulunan 25 ve 26 nolu bağımsız bölümlerin paylaşımı hususunda ihtilaf bulunmadığını,ancak 362 ada 27 parselde bulunan 3 nolu bağımsız bölüm bakımından ölünceye kadar bakma akdinin yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirtip davanın reddini savunmuştur....

          Dava, Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesine dayalı anlaşmalı boşanmaya ilişkindir. 29.05.2015 havale tarihli “anlaşmalı boşanma protokolünde” davacı tarafından davalıya yapılacak yardımcı kadın maaşı, aylık kira payı, mal ve servet paylaşımı, ticari ilişkiler, araç vs. dair hükümler mevcuttur. Hüküm fıkrasında ise sadece “taraflar arasındaki yazılı anlaşmanın uygun bulunmasına ve boşanmanın sonuçları konusunda düzenleme olarak onaylanmasına” denilmekle yetinilmiştir. O halde mahkemece yapılacak iş, protokole uygun infazda şüphe ve tereddüte yer vermeyecek şekilde ayrı ayrı hüküm vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir....

            Davalı, kendi kazancı ile edinilen fakat muris babası adına kayıtlı olan taşınmazların kendisine devredildiğini, diğer mirasçılar ile aralarında malların paylaşımı konusunda sözleşme yaptıklarını,tapuda adına devredilen taşınmazlarla ilgili bir usulsüzlük bulunmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle dava konusu 5261,5263,5264,3470,3482,3484,3485,3487,3494,3495,3496,3499,3500,3501,3502,3506,2418,3380,4723,4933,4949,5052,5053,5060,4412,4428 parsel ve 159 ada 70 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki payları oranında davacılar ve davalı adına ayrı ayrı tapuya tesciline karar verilmiştir....

              Marketler firmasında depolara mal teslimatı yapan nakil aracı sürücüsü olarak çalışan sanık ... ile hakkında verilen mahkumiyet kararını temyiz etmemiş görünen ve firmanın ....şubesinde depocu olarak çalışan sanık ...'ın, çalıştıkları dönem içerisinde belirli tarihlerde, firmanın işyerlerinden atık kağıt-karton toplayan sanık ... ile girdikleri alacak-borç ilişkileri çerçevesinde, TCK'nın 38 maddesi kapsamında "azmettirmesi" ile birlikte hareket ederek, muhtelif tarihlerde bir kısım temizlik-gıda malzemelerini işyerinden çıkartıp, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufla bulunmaları eylemlerinin zincirleme güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğunu takdir eden mahkemenin kabul ve uygulamalarında bir isabetsizlik görülmemiş, sanık ...'...

                nın kayden maliki olduğu 1259 ada 104 sayılı taşınmazdaki çekişme konusu 2 no’lu bağımsız bölümü davalı torununa 09.12.1982 tarihinde satış suretiyle devrettiğini, anılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının eşi ve mirasbırakan ...'nın oğlu olan ...'ın yaptığı vasiyetnameler ile terekesinin tamamını 3. kişi ...'e bıraktığını, anılan vesiyetnamelerin iptali için davalar açılıp halen derdest olduklarını, davacının dava açma ehliyetinin bu davaların sonucuna göre belirleneceğini, asıl mirasçı olan davacının eşi ...'ın sağlığında dava açmadığını, davacının eldeki davayı açmakta kötüniyetli olduğunu, mirasbırakan ... ve eşinin çocuklarına mal paylaşımı yaptıklarını, ayrıca satışın mirasbırakana bakması sonucu duyduğu minnet borcu gereği yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur....

                  Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, cevap dilekçesindeki ve aşamalardaki beyanları tekrarla, müvekkilinin edindiği mal varlığının babasının terekesinden miras yoluyla kendi mal varlığına geçen paylardan ibaret olduğunu, müvekkilinin Erikli'deki taşınmazı babasından miras yoluyla gelen Çatalca, 151 ada 143 parselin satışından kendisine düşen pay ile aldığını, buna ilişkin havale makbuzlarını ve delillerini sunduklarını, taşınmazın kişisal mal olup kişisel mal yerine geçen değerlerin de kişisel mal olarak kabulü gerektiğini, Yargıtay uygulamalarının da bu yönde olduğunu belirterek, Edirne ilindeki taşınmaza ilişkin ihtiyate tedbirin devamı kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, tarafların 11/11/1995 tarihinde evlendikleri, davaya konu Edirne, Keşan, Erikli, 171 ada 46 parselin 13/07/2015 tarihli satış işlemi ile evlilik birliği içinde davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu